Enerji Ticaret Merkezi

Enerjide serbestleşme hedefi resmi olarak önümüze konduğundan bu yana belki de en popüler konu başlıklarımızdan bir tanesi Enerji Ticaret Merkezi (Hub) kavramı.

Bunu Türkiye ya da diğer bölge ülkeleri neden istiyor diye baktığımızda iki temel sebep karşımıza çıkıyor.

• Arz güvenliği
• Doğru fiyat

ETD tarafından 2012 yılında “her şey aynı kalmak sureti ile enerji piyasaları serbestleşse net etki ne olur” sorusuna cevap için PwC Almanya’ya bir çalışma yaptırdı. Buna göre sadece serbestleşen bir piyasa modeli bile ciddi bir GSYİH artışına sebep oluyordu.

Modelde esas dikkat çeken ise kullanılan örnek piyasa modeli varsayımıydı. Hollanda örneğinde – dünya fiyatları sabitken dahi – serbest piyasaya geçiş ile birlikte özellikle doğal gaz fiyatlarında yaklaşık yüzde 20 gerileme yaşanmıştı.

Elbette Türkiye coğrafi ve siyasi konumu sebebiyle Hollanda kadar pürüzsüz bir geçiş yapamayabilir ancak hedefin ne olduğu çok belli.
Günümüzde Macaristan’ın elektrikte merkez olma olgusunu doğal gazda gerçekleştirmek için öncü olan birçok ülke var. Bunların başında da Yunanistan, Bulgaristan gibi ülkeler geliyor.

Tüketimi ve ithalat kapasitesi bu kadar küçük olduğu halde bu ülkelerin “Hub” olma şansı ne kadar diye bakıldığında aslında cevap doğrudan Türkiye’de yatıyor.

Eğer Türkiye bir Hub olacaksa – ki fiziken zaten doğal olarak bu konumda- fiyatların arz ve talebe göre belirleniyor olması gerekiyor. Bunu Türkiye ancak hem alıcılarla hem de satıcılarla birlikte anlaşarak sağlayabilir. Adil bir ticaret ortamını sağlamak da Türkiye’ye düşen rol olacaktır. Bunun için gereken platform ve diğer altyapılar zaten mevcut.

Özellikle alımın büyük kısmının zaten yerli şirketler ve tüketiciler olduğunu düşünürsek burada artık Botaş’ın rolünün biraz farklılaşması gerekecektir. Zaten ideal tasarımda fonksiyonlarının ayrışması öngörülen Botaş böylece bir piyasa yapıcısı haline evrilebilir.

Eğer doğal gaz piyasasındaki fiyatlar yabancı para ile bile olsa arz ve talebe göre belirlenir duruma gelirse zaten buradaki fiyat riskini yönetmek piyasa oyuncularının işidir. Kimsenin fiyatların seviyesinden şikayet durumu kalmayacaktır.

Elbette sosyal olarak bazı tüketicilere doğrudan destek verilmelidir ancak bu desteğin yapılma şekli piyasayı bozucu olmamalıdır.

Elektrikte de aynı modeli kurmak olasılık dahilindedir. Bunu için tabii ki giriş ve çıkış kapasiteleri artırılmalı ve uzun vadeli kapasite ticaretinin önü açılmalıdır ancak her şeyden önce tüm Balkanların toplamından fazla tüketimi olan Türkiye fiyatları yerine neden Macaristan fiyatlarının bölgede endikasyon kabul edildiğini iyi incelemek gerekiyor.

Bu durumda da yine özellikle EÜAŞ’ın stratejisini ve sosyal tarifeyi destekleme modelini gözden geçirmek ve güncellemek gerekecektir.