Elektrik tedarik piyasası

Elektrik piyasası serbestleşme konusunda son 8-10 yılda büyük ilerleme gösterdi. 2008 yılında enerji borsasından ya da tezgahüstü piyasalardan, broker’lardan veya elektrikte vadeli işlem kontratlarından bahsedildiğinde sektörde bu kavramlara aşina sadece 2-3 firma ancak vardı. Sektör çalışanları arasında ise bu konulara hakim olan profesyonel sayısı ancak iki elin parmakları kadardı.

Bu gerçeklik ortamından bugün gelinen nokta, serbestleşme açısından gerçekten büyük bir devrim olarak kabul edilebilir. Bu konuda gerek kamunun, gerek sektörün önemli bir bölümünün, gerekse düzenleyici kurumların katkısını elbette yadsıyamayız. Ancak bu gelişmede aslan payı, bu stratejiyi yukarıdan aşağıya uygulayan kamu ya da özelleştirme ile makas değiştiren büyük dağıtım ve perakende şirketleri değildi.

İLK FİTİLİ TEDARİK ŞİRKETLERİ ATEŞLEDİ

Serbest tüketici limitinin kademeli düşüşü ile buradaki müşteriye odaklanan orta ve küçük boydaki tedarik şirketleri ilk fitili ateşledi.

O dönemde gerek yapısal olarak gerekse piyasadaki fiyat dinamikleri sayesinde iyi bir marj ile tedarik yapan şirketlerin sayısının artması, yeni pazarlama modellerine geçilmesi ve artan rekabet ortamı, belli dönemlerde tüketicilerin %20’lerin daha üzerinde tasarruf etmesini sağladı.

MARJLAR AZALDI VE OYUNUN DENGELERİ DEĞİŞTİ

İlerleyen dönem içerisinde, gerek bazı yapısal düzenlemeler gerekse rekabetin büyük perakendeciler lehine dönmesi ile marjlar azaldı ve oyunun dengeleri değişti ancak yine de genel olarak bakıldığında bu piyasa hep büyümeye devam etti.

Serbest tüketiciye tedarik işinin ticaretin önünü açması konusu ise aslında temel bir risk yönetimi ihtiyacından dolayı ilerleme fırsatı buldu.

AÇIK POZİSYONU GÜN ÖNCESİ PİYASASINDA KAPATIYOR OLMAK CİDDİ BİR RİSK

Genel olarak tüketici sözleşmeleri bir yıllık yapıldığından tedarik yapan şirketler müşteriyi portföylerine aldıkları anda bu müşterinin tahmini tüketimi kadar açık pozisyon riski taşımaya başladılar. Müşterinin tüketimi stabil ve baz yüke yakın dahi olsa bu pozisyonu Gün Öncesi Piyasasında (GÖP) kapatıyor olmak ciddi bir risk oluşturdu. Nitekim ilk büyük fiyat hareketinde de bunun hasarını gören tedarikçiler oldu.

Ancak zaman ilerledikçe şirketler pozisyonlarını uzun vadeli alım kontratları ile hedge etme yönünde kullandılar ve oluşan likidite gün geçtikçe artmaya ve elektrik piyasası finansal ve/veya spekülatif pozisyonların da alınmasına uygun bir piyasa haline geldi.

Bugün geldiğimiz noktada bu oluşan likidite onlarca sayıda broker şirketine yaşam imkanı sağlarken Trayport gibi platform sağlayıcılara veya Montel, Reuters gibi canlı data ve haber sağlama servislerine de pazar sağlamış oldu. Ayrıca şirketlerin birçok konuda risklerini yönetmelerine olanak verecek şeklide bir gelişimi de yakında izler hale gelmiştik.

KUR HAREKETİ ELEKTRİK PİYASASINDA TETİĞİ ÇEKTİ

Ancak geçtiğimiz iki yıl içerisinde bu durumu bozan temel bir değişim yaşadık. Aslında piyasa dinamiği açısından olmasa da Türkiye ekonomisine genel bir etki yapan kur hareketi elektrik piyasasında daha önce hesaba alınmayan bir tetiği çekti.

YEKDEM… Yenilenebilir enerji üretimini destekleme mekanizması bilindiği gibi USD üzerinden veriliyor. Bu nedenle bu mekanizma ile üreticilere ödenen rakam ile piyasa fiyatı arasında oluşan net farkın karşılanması gerekiyor. Bu fark da serbest tüketiciye tedarik sağlayan şirketlere tedarikleri oranında yansıtılıyor. Kurun aşırı yükselmesi ile YEKDEM mekanizmasını kullanma hakkı olan tüm tüketiciler bu haklarını kullanmayı tercih edince, bu karşılanması gereken tutarda büyük bir patlama oldu. Ve kurun yükselmeye devam etmesi de bu rakamı sürekli yukarı itti.

KIŞ AYLARI VOLATİLİTESİ ŞİRKETLERE BÜYÜK ZARAR VERDİ

Bu durum maalesef risk yönetimi kavramına ısınmış olan tedarikçileri pozisyonlarını kapatmak yerine açık gitmeleri gibi bir stratejiye doğru itti. Zira bu maliyetin (YEKDEM) yüksek olması doğal olarak alım garantisi fiyatı (USD) ile piyasa fiyatı arasındaki farka göre belirlendiğinden, spot fiyatların düşük ve kurun yüksek olduğu beklentide, şirketlerin bu stratejiyi seçmesine sebep oldu. Ancak bu alınan risk, kış ayları volatilitesi ise şirketlere büyük zarar verdi. Aşırı yükselen elektrik spot fiyatları ile ortalamada düşme eğilimi hiç göstermeyen kur bu pozisyonların 11 aylık karını sadece geçtiğimiz Aralık ayında yok etti.

SORUNUN CEVABI TARİFE

Peki, bu maliyet artışlarının olduğu durumda fiyatlar neden yükselmiyor sorusu gündeme gelebilir. Zira akaryakıtta ya da herhangi bir mal veya hizmet üretiminde maliyet artıyorsa fiyatlar yükselir. Bu sorunun cevabı ise; TARİFE.

Tarifeler halen bu piyasadaki üst limiti belirleyen faktördür ve halen kamu tarafından belirlenmektedir.

BİR ÇOK ALTERNATİF SÖZ KONUSU

Sorunun geçici ya da kalıcı çözümü için onlarca alternatiften bahsediliyor. Bunlar arasında bu maliyeti aynen Avrupa’daki gibi bir tarife kalemi olarak yasaya koymak, bu maliyetlere üst limit getirmek, tüketici tarifelerini tümden kaldırmak (planlandığı gibi) ve sadece son kaynak tarifesi belirlemek, YEKDEM maliyetlerinin hedge edilebilmesi için EPİAŞ ile BİST’in çalışıp ürün tasarlamaları gibi birçok alternatif konuşuluyor.

Nasıl bir aksiyon alındığını izleyeceğiz.

TEDARİKÇİLER PORTFÖYLERİNİ BOŞALTIYOR

Ancak konu acil ve çok ciddi. Piyasadaki en güvenilir eski tedarikçilerin dahi portföylerini boşaltmaya başladığını duyuyoruz. Eskiden gördüğümüz rekabetin de artık olmayacağını varsayabiliriz. Bunun anlamı hemen arkasından zararları kaldıramayan şirketlerin “piyasaya zarar vererek” işi bırakmaları ve ikincil ve türev piyasalardaki sınırlı derinliklerin tamamen kaybolması demek olabilir.

Bu durumun farkında olan sektör şirketleri, STK’lar ve kamu konunun üzerine ciddi şeklide eğiliyorlar. Kısa zaman içerisinde bunun sinyallerini görmeye başlarız diye ümit ediyorum…