Elektrik fiyatları

Geçen kış aylarından bu yana elektrik piyasasında enteresan bir fiyat hareketi gözlemleniyor. Aslında özet olarak spot piyasadaki fiyatların beklenenden çok daha yüksek çıkması denebilir bu duruma. Fiyatın beklenenden yüksek ya da düşük çıkması konusu, elbette farklı ele alınması gereken bir konu olsa da, bu denklemde esas olarak değinmek istediğim açı, elektrikte üretimden tüketime nasıl tüm paydaşların bu durumdan şikayetçi olduğu meselesi.

Piyasada üretici ya da aynı zamanda perakendeci ve hatta dağıtımcı olan birçok şirket mevcut durumdan tedirgin hale gelmiş durumda. Bu yılbaşında bu konuda en öne çıkan şirketler özellikle perakende ve ticaret şirketleri iken bu kaygı daha da genele yayılmış gibi bir hava seziliyor.

Geçtiğimiz yıl özelinde yaşananlar ve Görevli Olmayan perakende şirketlerinin yaşadığı sıkıntılar ile ticaretin hacmi ciddi biçimde düşmüş ve hem OTC (tezgah üstü piyasa) hem de BİST bünyesindeki VİOP’daki elektrik kontratları likiditesini ciddi ölçüde kaybetmişti.

Spot fiyatların yüksek gitmesi ve vadeli işlemlerin hacminin azalması ile birlikte, bu maliyet artışlarının nihai tüketiciye yansımamış olması, birçok firmanın karlarını yok etti, zarara soktu ve aynı zamanda bu piyasanın neredeyse sonunu getirecek bir ortamı hazırladı denebilir. Bu eğilimin devam etmesi ise, artık spottan alım yapan tüm şirketleri de etkileyeceği için likiditenin iyice azalması ve talebin aslında TETAŞ’a doğru kaymasına neden olabilir.

Elektrik piyasasının serbestleşme adımlarının ilk atıldığı yıllarda rekabeti sağlayan – o zamanki popüler adı ile “Toptan Ticaret” firmalarının nerdeyse etkinliği kalmadı. Oysa tüketicilerin tarifenin de altında elektrik almasını sağlayan rekabet bu sayede oluşturulmuştu. O dönemdeki hatalı bazı kurgular sebebi ile fahiş karlar edildiyse de, bu şirketlerin birçoğu bunun ceremesini de çekmek durumunda kaldılar. O yıllarda doğuran kazan bugün ölüyor. Şirketler için elbette bu da hayatın bir gerçeği denilebilir ancak stratejik olarak konuya farklı bakılması gerektiğine inanıyorum.

Üretimden nihai tüketime kadar giden değer zincirindeki tüm paydaşların hayatta kalmasının önemli olduğunu biliyoruz. Ancak şirketlerin ne kadar kar ya da zarar etmesi gerektiği gibi konular kamunun ya da düzenleyici otoritenin işi olmamalıdır. Diğer taraftan sosyal bir ürün olan elektrik, gaz gibi ürünlerde tüketicinin de korunması şarttır.

Bu nedenle de ilk yapılması gereken devletin bir emtianın satış fiyatını düzenlemekten vazgeçmesidir. Serbest bırakılan fiyatın tavanı elbette belirlenmeli (her durumda elektriğe ulaşım bir hak olduğu gerekçesi ile) ve hane tüketicileri bu durumdan muaf bırakılabilir. Elektriği üretim faaliyetlerinde bir girdi olarak kullanana ticari işletmeler bu girdi maliyetlerini satış fiyatlarına göre pazarlıkla alabilmelidir.

Bu durum bir otomobil üreticisinin mamul çelik almasından ya da inşaat şirketinin çimento/beton almasında farklı olmamalıdır. Çelik üreticisinin ya da çimentocunun maliyetinin altına satış yapması beklenemez. Ancak diğer taraftan da bilenen bir gerçek var ki, Türkiye’deki rekabet geleneği her durumda -hem de çok kısa vadede- alıcıların lehine bir pazar oluşturacaktır.

 

Türkiye Enerji Zirvesi

 

Bu yıl 8. düzenlenen zirve Antalya’da. Mevsimin ve Antalya’nın cazip yanlarına fazla girmeden bu yıl içerik ve sosyal olarak çok farklı bir seviyeye ulaşmış bir organizasyon bekliyoruz. Enerjinin tüm sektörlerinin durumu, geleceği ve sorunlarını tartışmak ve konuşmak için büyük fırsat olarak görüyorum.

Tüm sektör paydaşları ile Antalya’da görüşmek üzere…