Düşük karbon ayak izli enerji yönetimi

Değerli Okuyucularım,

Sera gazı salım azaltımı, karbon ayak izimizi düşürmek ürün ve/veya hizmetin yerküremize verdiği yükü azaltmak, iklim değişimine karşı mücadele demek. Ortada bir büyüklük, bir piyasa, bir ticaret var demek. Yeni bir iş alanı, yeni bir istihdam var demek. Karbon piyasası. Karbon ticareti. Bu nedenlerle, üretirken ve tüketirken sera gazı salımına neden olan enerji sektörünün de düşük karbon ekonomisinde ilerleme gereği var. Diğer yandan iklim değişirse enerji üretim ve tüketimi de etkilenecek. Olayın bu ikinci yüzünü de dikkate almak gerek.

Mart 2018’te yayınlanan Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) Küresel Enerji ve CO2 Durum Raporu’na göre 2017 yılında küresel enerji ihtiyacı %70’ı kömür, petrol ve doğal gaz olmak üzere toplamda %2.1 büyürken, son üç yılda yatay seyreden sera gazı salımı tarihinin en yüksek düzeyinde, %1.4 oranında arttı. Bu tehlike demek. Çünkü sera gazı salımı hızla artarsa küresel sıcaklık artışını frenleyemeyiz. Bu durumda iklim değişecek değil, iklim depdeğişecek demek gerekir. Korkmak gerek. Son üç ayın mevsim normalleri dışındaki iklimini düşününüz. Bu yazı yazılırken, İstanbul’da puslu bir hazan havası, Ankara’nın bir yanında sel, bir yanında güneş, Trakya’da ise bahar var. Bu iklim değişimlerinin bir bedeli olacak. Evde doğal gaz fatura bedeli düştü lakin, yerkürenin bedeli bize neler yaşatacak? İklim değişimi her yerde. Unutmayalım.

Biricik ülkemizin önünde yaşadığı tüm zorlukları hızla aşmak, ekonomisini coşturmak var. Kolay değil. Hepimiz gerçeklerimizi iyi biliyoruz. Biz bizi iyi biliriz. Yanı sıra iklim değişimi gerçeğini de biliyoruz. Düşük karbon yolunu, ekonominin yeşil bir fırsatı olarak görmeliyiz. Türkiye’mizin sera gazı salımı azaltılmalı. Enerji yoğunluğumuzu öncelikle düşürmeliyiz. Ulusal Enerji Verimliliği Eylem Planı (UEVEP) hazır. Uygulamaya geçmek gerek. Bu gazetenin adında da olduğu gibi güç üretimimiz yeşillenmeli.

Paris Anlaşmasını imza eden ülkemiz “Türkiye İklim Değişikliği İle Mücadele 2030 Yol Haritası” ile ilerliyor. Türkiye 30 Eylül 2015 tarihinde 2030 yılına dek sera gazı salınımlarını %21 oranında azaltma hedefini, niyet beyanını Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Sekretaryası’na sundu. Bu amaca ulaşmak için endüstrinin, enerji sektörünün yapacakları çok. Evde, okulda, işte, yolda, tarımda enerjinin üretim-tüketim-hizmet üçlemesinde verimlilik ve yenilenebilir kaynaklı enerji üretimi ile sera gazı salımını azaltmayı başarmak mühim. Burada “Endüstrisi hızla büyüyen gelişmekte ülkeyiz. Nasıl yapacağız” diye sakın düşünmeyiniz. Çin enerji teknolojisi ders kitabı gibi bir ülke. Büyüklükleri ortada. Biliyoruz. 2020 sera gazı azaltım hedefini Çin erken tutturdu. Yaptı. Başardı. Biz de yapabiliriz.

İngiltere’nin başarısı da ortada. Doğru söyleyeyim. Kıskandım. Özendim desem daha iyi olur. İngiltere başta enerji verimliliği uygulamaları ve kentsel atık yönetimi başarıları desteğinde karbon ayak izini en fazla azaltan ülkelerin önünde yer alıyor. Bizim de Ulusal Atık Yönetimi ve Eylem Planı’mız hazır. Burada kulağıma bir kamyon arkası yazısına benzer “Nazar Etme Ne Olur, Karbonunu Düşür, Senin de Olur” cümlesi ulaştı. Biz de başarabiliriz. En temiz ulusal enerji kaynağı enerji verimliğine, ulusal servetimiz atığın yönetimine kim hayır diyebilir. Kim? Dikkat ediniz lütfen. Bu iki başlıkta ülkemiz için nasıl büyük bir iş alanı ve istihdam fırsatı var. Çok büyük karbon azaltım potansiyeli, düşük karbon ekonomisiyle büyüme şansı var. Biz de yapabiliriz.

İklim değişimi ile mücadele ederken finansman sağlama öncelikli husus. Bu noktadan hareketle V. İstanbul Karbon Zirvesi’nde enerji verimliliğine odaklanarak iklim finansmanını yetkin bankacılardan dinledik. İklim finansmanı için gerekli altyapının farklı destek mekanizmalarıyla sürdürülebilir desteklenmesi gereğini öğrendik. “İklim Finansmanı Küresel Gelişmeleri ve Türkiye” adlı oturumun başkanı Türkiye Sınai Kalkınma Bankası Escarus Genel Müdürü Hülya Kurt’un belirttiği üzere “İklim değişikliğiyle mücadelede başarıya ulaşmak için uyuma yönelik finansmanın artması önem taşıyor. Büyüyen ekonomiyi yavaşlatmadan iklim dostu yapılanmayı sağlamak gerek.” Başarabiliriz.

Kyoto Sözleşmesi’ndeki ülkemizin bulunduğu yer Yeşil İklim Fonu ve teknoloji desteklerinden erişimimiz önünde bugün engel. Gelişmekte olan ülkelere verilecek finans ve mekanizmalarını Türkiye’mizin etkin kullanması için resmi erk uğraş veriyor. Ulusal çıkarlarımız doğrultusunda uluslararası iklim lobimiz mühim. Ancak morali bozmaya gerek yok. Başta enerji sektörüne yönelik olmak üzere finans seçenekleri mevcut.

Bölgesel Çevre Merkezi (REC) Türkiye Direktörü Rıfat Ünal Sayman başkanlığında “Türkiye’nin Sanayide İklim Değişimi ile Mücadelesi” oturumunda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü İklim Dairesi Sera Gazlarının İzlenmesi ve Emisyon Ticareti Şube Müdürü Tuğba İçmeli konuşmasında iklim değişimi mevcut durumu-sanayi ilişkilendirmesini yaparken, Kalkınma Bakanlığı Sosyal Sektörler ve Koordinasyon Genel Müdürlüğü Çevre ve Sürdürülebilir Kalkınma Dairesi Başkanı İzzet Arı konuya sürdürülebilir kalkınma hedefleri-iklim politikası bağlamında yaklaşım yaptı. Sabancı Üniversitesi Karbon Saydamlık Projesi (CDP) Türkiye Proje Yöneticisi Mirhan Köroğlu Gögüş ise Türkiye’de şirketler iklim değişikliği ile mücadelede ne noktada? sorusunun cevabını CDP İklim Değişikliği Türkiye Raporu 2017’ye göre verirken, yenilenebilir enerji hedefi koyan şirket sayısındaki artışı açıkladı. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Yenilenebilir Enerji Genel Müdürlüğü Enerji Verimliliği Daire Başkanı Ersoy Metin 2000-2016 döneminde imalat sanayiinde 9.8 Milyon Ton Eşdeğer Petrol (MTEP), konutlarda 7.7 MTEP, ulaştırma sektöründe 24.9 MTEP olmak üzere 42.5 MTEP iyileşme sağlandığını ve böylece 126.5 Milyon Ton CO2 Eşdeğeri sera gazı salım azaltımı gerçekleştiğini bildirdi. 2023’te 66.6 Milyon Ton CO2 Eşdeğeri  azaltım öngörüldüğünü bildiren E. Metin “Ülkemizin daha az enerji tüketerek daha yüksek katma değer sağlaması noktasında enerji verimliliğini artırması gerekmektedir” dedi.

“Karbon Yönetimi ve Endüstri” oturumunda Organik Kimya ve Polisan’ın sunumlarında kimya sektörünün, Bereket Enerji, Enerjisa Üretim ve Zorlu Enerji sunumlarında ise, enerji sektörünün sürdürülebilirlik yönetimlerini dinledik. Organik Kimya Sağlık, Emniyet, Çevre ve Kalite Müdürü Bülent Uğurlu “Kaynak bazlı, tesisimizde doğrudan ve üretim sonrası küresel ısınma potansiyeli analizimizle enerjimizi ve atığımızı yönetiyor ve çevresel sürdürülebilirlik için çalışıyoruz” dedi. Polisan Yönetim Sistemleri ve Sürdürülebilirlik Müdürü Dilek Sarıaslan karbon ayak izi raporlama, sera gazı izleme planı, ürün yaşam döngüsü değerlendirme, çevresel ürün beyanı çalışmalarını açıklayıp, düşük karbon ayak izli ürünlerine örnekler vererek sürdürülebilirlik yolculuklarını sundu.

Bereket Enerji Yönetim Kurulu Başkanı Ceyhan Saldanlı “Gerekli önlemler alınmazsa iklim geri dönülemez şekilde değişiyor. İnsanoğluna güneş ve rüzgâr yeter” diyerek konuya verdikleri önemi ortaya koydu. Enerjisa Üretim Yenilenebilir Projeler Müdürü Ezgi Deniz “Türkiye’de farklı bölgelerde kurulmuş olan yenilenebilir enerji kaynaklı (hidroelektrik, rüzgâr, güneş) elektrik üretim santrallerinden üretilen enerji ile yılda yaklaşık 2 Milyon Ton CO2 Eşdeğeri azaltım gerçekleştirme kapasitesine sahibiz” açıklamasını yaptı. “Şirketlerin açığa çıkardıkları karbonu fiyatlandırmak ve karbon salınımını azaltmak amacı için, karbon vergi sistemi ve karbon ticareti seçeneklerinin olduğunu belirten Zorlu Enerji Ticaret Müdürü İnanç Salman depolama, yenilenebilir kaynaklı üretim, akıllı şehir-verimlilik konularının önemini vurgulayarak “Elektrikli Taşıtlar Geliyor” dedi.

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Çevre Mühendisleri Odası Başkanı Baran Bozoğlu açılış konuşmasında “Suyu ve doğayı içinde barındıran güçlü bir Çevre Bakanlığı kurulmasını talep ediyoruz” çağrısını yaparak, iklim değişikliğine karşı oluşturulan mevzuatın uygulama ve takibinin gereğine dikkat çekti. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Çevre Yönetimi Genel Müdür Yardımcısı Adnan Tan açılış konuşmasında “Çevre kirliliği ve küresel ısınmayla ilgili dünyanın bu hale gelmesinde tarihi sorumluluğu olan ülkelerin ellerini taşın altına koyması gerekiyor. Küresel çözüme ulaşmak için küresel iş birliği önemli” diyerek iklim değişimi ile mücadelenin küresel bir sorumluluk olduğunu vurguladı.

Zirvemizi iklim dostu dünyamızın paydaş memnuniyeti ile tamamladık. Bizlerin en önemli paydaşlarından biri de medyamız. Sürdürülebilir Üretim ve Tüketim Derneği (SÜT-D) olarak yazılı ve görsel basında hedeflerimize yer bulmak mühim. Petrotürk, Gas&Power ve Greenpower’a içten teşekkürümüzü sunarım. Fenerbahçe TV’de yeni bir program var. Adı Herşeyin Başı. Herşeyin Başı: Sürdürülebilir Yaşam konusu için SÜT-D sesimize güç katan canımız Fenerbahçe’mizin televizyonuna şükran sunuyorum.

Enerjinize ve çevrenize iyi bakınız değerli okuyucularım.