Doğu Akdeniz’den Irak’a Rus enerji şirketleri

Acaba Rusya’nın ve Rus enerji şirketlerinin Doğu Akdeniz’den Orta Doğu’ya doğru yavaş yavaş nüfuz etmesinin nedeni enerji mi? Enerji konusu Rusya’nın bölgede uzun vadede gerçekleştirmek istedikleri için bir araç mı? Yoksa lokomotif Rusya’nın jeostratejik nedenleri mi? Yoksa hem jeostratejik hem de ticari kazanımlar mı söz konusu?

Bilmem geçtiğimiz beş yıldır Rus enerji şirketlerinin Doğu Akdeniz bölgesinden Irak’a uzanan ummalı faaliyetleri hiç dikkatinizi çekti mi?
Acaba Rusya’nın ve Rus enerji şirketlerinin Doğu Akdeniz’den Orta Doğu’ya doğru yavaş yavaş nüfuz etmesinin nedeni enerji mi? Enerji konusu Rusya’nın bölgede uzun vadede gerçekleştirmek istedikleri için bir araç mı? Yoksa lokomotif Rusya’nın jeostratejik nedenleri mi? Yoksa hem jeostratejik hem de ticari kazanımlar mı söz konusu?
Aşağıdaki satırlarda bu soruların cevaplarını bulmayacaksınız. Hani, horoza sordukları “yumurta mı tavuktan çıkar, tavuk mu yumurtadan çıkar?” sorusuna horozun verdiği “ben işime bakarım polemiğe girmem” cevaBI misali burada polemiğe girmek istemiyorum. Uluslararası ilişkiler uzmanı değilim, enerji konusunda ise sadece deneyimli çaylak mertebesindeyim. Bu yüzden aşağıda kendi cevabınızı şekillendirmek için önemli gördüğüm ve size özel hazırladığım bir malzeme listesini sunacağım. Böyle başka bir liste varsa benİMle paylaşabilirseniz sevinirim.
Nedir bu liste? Doğu Akdeniz’den Irak’a kadar ülke ülke Rus enerji şirketlerinin faaliyetleri ve ufak yorumlarım. Tabiki petrol ve gaz ağırlıklı.
Suriye ile başlayalım. Bir Rus şirketi (Soyuzneftegaz) Suriye’nin münhasır ekonomik bölgesindeki 3 parselden birinde Aralık 2013 tarihinden itibaren arama üretim lisansına sahip. 2015 yılında ülkedeki kaos ortamının yarattığı riskten dolayı söz konusu şirketin lisansının başka bir Rus şirketine devredileceği dedikodularına rağmen kamuoyuna yansıyan bir somut gelişme kaydedilmedi. Ayrıca, ülkedeki iç savaştan dolayı bahsi geçen şirket karada sahip olduğu iki projeyi de (12 ve 26 nolu parsellerde) dondurdu. Buna rağmen, Rus enerji bakanı Rus şirketlerinin gerek karada gerekse denizde arama ve üretim faaliyetlerinde bulunmaları için Suriye tarafından davet edildiklerini dile getirmekteydi.
Rus şirketleri Lübnan’ın ilk uluslararası denizde petrol ve gaz arama ihalesine düşük profille (yani operator olmayarak) katılıyorlar. Gerçi bu da çok önemli değil açıkçası. Önemli olan şey, Rus şirketlerin ihaleyi kazanan bir konsorsiyumda yer almaları. Bunu anlamak için Lübnan’ın ihaleye açtığı parsellerin konumlarını gözönüne almak gerekir. İhaleye açılan 5 parselden üçü kısmen İsrail ile Lübnan arasındaki ihtilaflı sularda bulunuyor. Hizbullah, Lübnan hükümeti ve İsrail arasındaki bir üçgende arama-üretim faaliyetinde bulunmak her baba yiğidin harcı değil bence.
Rusların İsrail gaz sektöründe şimdiye kadar yaptıkları atılımlar pek başarı göstermese de 5-6 yıldır gittikçe pekişen Rusya-İsrail ilişkilerine ileride enerji boyutunun da eklenebileceğine şaşırmamak gerekir. Gazprom geçmişte İsrail’deki Leviathan sahasından %30 pay almak istemiş ama bunda başarılı olamamıştı. Şirket ayrıca 2013 yılında Tamar sahasından LNG alıp pazarlama konusunda bir iyi niyet anlaşması imzalamış ama LNG üretimi konusunda bir gelişme sağlanamadığından bu teşebbüs de gerçekleşememişti. Rusya-İsrail ilişkilerinin pekişmesinde Putin ile Netanyahu’nun artık kanıksanmış olan sürekli biraraya gelmelerinin yanısıra, İsrail’de 1 milyondan fazla Rusça konuşan yahudi vatandaşının olması, Filistin-İsrail ilişkilerinde Rusya’nın artık kilit müzakereci olabileceği, İsrail’in Kırım konusunda tarafsız kalması ve ABD ve AB’nin Rusya’ya koydukları yaptırımlara katılmaması, Rusça konuşan ve Rusya yanlısı olarak bilinen Moldova doğumlu Avidgor Lieberman gibi birisinin İsrail’de kilit görevlerde bulunması bunda önemli rol oynamıştır herhalde.
İki ülke lideri Rus şirketlerin İsrail gaz piyasasına bir şekilde dahil olmaları konusunda müzakerelerde bulundu ama henüz somut bir adım atılamadı. Haziran 2016’da Netanyahu’nun Moskova’daki bir basın toplantısında Rus şirketlerini resmen İsrail’de arama ve üretim faaliyetinde bulunmak üzere davet etmesine rağmen. Bakalım, teklif verme süresi Kasım ayında bitecek olan ihaleye Rus şirketleri katılacak mı. Sizce İsrail’de upstream faaliyetinde bulunan bir Rus şirketine Hizbullah, Hamas, Suriye veya İran tarafından herhangi bir tehdit veya saldırı söz konusu olabilir mi?
Şüphesiz, Rusya ile İsrail arasındaki ilişkileri sadece enerji düzleminde değerlendirmek yanlış olur. ABD’den halen yılda 3 milyar dolardan fazla askeri yardım alan İsrail için ABD en önemli güvenlik ortağı olmaya devam edecek tabiki. Rusya ise İsrail ile iş birliğini arttırmanın da yardımıyla ABD’nin bölgede hissedilir bir şekilde azalan ağırlığını doldurmaya çalışacak.
Kıbrıs’ın Rusya için ne kadar önemli olduğunu ve Kıbrıs’ta mevcut statükonun devamı taraftarı olduğunu biliyorsunuz. GKRY’de 1990’lardan bu yana çeşitli alanlarda zaten ağırlığı olan Rusların ileride enerji sektörüne dahil olmalarına şaşmamak gerekir. GKRY’nin en son gerçekleştirdiği denizlerde petrol ve gaz arama ihalesine Rus şirketleri (belki uçak krizinden sonra Türkiye ile ilişkilerin düzelmesi nedeniyle) katılmadı ama bir önceki ihaleye Gazprombank ve Novatek katılmış ama başarı gösterememişlerdi. Rusya’nın Güney Kıbrıs enerji sektöründeki varlığını halihazırda akaryakıt istasyonlarıyla Lukoil temsil ediyor.
Rus enerji şirketleri Mısır’ın enerji sektöründe ise ağırlığını arttırmaktadır. 2015 yılında keşfedilen ve Doğu Akdeniz’in en büyük doğal gaz sahası olan Zohr’da Rus Rosneft şirketi yüzde 30 paya sahip. Rosneft, Aralık 2016’da 1 milyar dolardan fazla bir miktarla Zohr gaz sahasının %30’una ortak olmuştu. Rosneft ayrıca Mart ayında Mısır’dan ham petrol almaya başladı ve Mısır’a LNG satmak üzere bir anlaşma yaptı. Lukoil ise Mısır’da 3 petrol projesine ortak. Diğer bir Rus şirketi LetterOne, Mısır’ın en büyük doğal gaz üretim projelerinden biri olan BP’nin West Nile Delta projesine ortak. LetterOne kimdir diye burada ayrıntıya girmek istemiyorum. Arkasında Rus milyarder Mikhail Fridman olan şirketin BP’nin eski CEO’su Lord John Browne tarafından yönetildiğini söylemek yeterli olur herhalde. Rusya’nın ayrıca nükleer santral yapımı konusunda Mısır’la bir anlaşması var.
Şimdi gelelim Rus enerji şirketlerinin Doğu Akdeniz’den Orta Doğu’nun içine doğru kaymasına.
Bildiğiniz üzere, petrol fiyatlarındaki düşüş trendini tersine çevirmek amacıyla OPEC ile işbirliği yapan Rusya, aynı zamanda OPEC’in ağır topu olan ve Orta Doğu jeopolitiğinde genelde karşıt tarafta bulunan Suudi Arabistan ile ekonomik ve siyasi ilişkilerini geliştiriyor. Arabistan’la ilişkileri geliştiren sıcak tutan sadece Rusya değil. Hatırlarsanız, ABD başkanı seçildikten sonra Trump ilk yurtdışı ziyaretini Suudi Arabistan’a yapmıştı. Suudi Kral Salman’da Ekim ayında Moskova’ya tarihi bir ziyaret yapacak. Ne yazık ki bizim magazin medyamız “Suudi Arabistan’ın Veliaht Prensi, Bodrum’u bisikletle gezdi” gibi haberler peşinde koşarken batı medyası ve düşünce kuruluşları Rusya’nın Orta Doğu’nun yeniden yapılandırılmasındaki rolü üzerine kafa yormakla meşgul.
Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’ndeki (IKBY) referandum ve Rosneft’in boru hatları projeleri bizi de nihayet kafa yormaya zorluyor.
Bağdat merkezi hükümetinden bağımsız olarak Kuzey Irak petrolünü Ceyhan’a aktaran İKRY’nin petrol alıcıları listesine bu sene Rosneft dahil olmuştu. Rosneft, Irak’ta yeni bir oyuncu değil. Tam bir sene önce Bashneft’de Rus devletinin %50’den fazla payını 5 milyar dolar ödeyerek almış ve böylece Bashneft’in güneybatı Irak’ta yer alan 12 numaralı parseline ortak olmuştu. Şirket, halihazirda bahsi geçen parselde sondaj faaliyetlerine devam ediyor.
Derken, 18 Eylül 2017 tarihinde IKBY Doğal Kaynaklar Bakanlığı ve Rosneft web sitelerindeki açıklamalar gündeme düştü. Kuzey Irak’ta gaz arama, üretim, altyapı, lojistik faaliyetleri ve ticaret alanlarında Haziran 2017’de temelleri atılan ve şimdilerde filizlenmeye başlayan iş birliği anlaşmalarının içeriği Türkiye için de çok önemli. Özellikle de petrol ve doğal gaz boru hatlarıyla olan kısımları. Deniyor ki, yapmak istediği boru hattıyla Rosneft 2020 yılından itibaren miktarı yılda 30 milyar metreküpe ulaşabilecek gazı Kuzey Irak’tan Türkiye ve Avrupa pazarlarına götürme arzusunda. Ayrıca günlük üretimi 1 milyon varile çıkacağı tahmin edilen Kuzey Irak petrolünü Ceyhan’a aktaran boru hattının kapasitesinin arttırılması ve bunun finansmanı ile ilgileniyor. Bakalım denildiği gibi bu yıl sonuna kadar somut bir adım atılacak mı? Bu arada umarım Rosneft Kuzey Irak gazını getirirse Türkiye enerji ticaret merkezine dönüşmek için büyük bir avantaj sağlar, Türk şirketleride bize döşenecek borunun inşasına katılarak para kazanır gibi düşüncelere kapılmayız.
IKGY ile Rosneft arasında Şubat-Haziran aylarında yapılan iş birliği görüşmeleri ve anlaşmalarının detaylarını bilmiyoruz. Ancak bunlar olurken merkezi Bağdat hükümetinin sessiz kalması düşündürücü. Şubat ayında Rosneft İKGY ile 2017-2019 yıllarını kapsayan ön ödemeli petrol alım satım anlaşması yapmıştı (bazı duyumlara göre yılda 15 ila 25 milyon varil arası bir miktar. Rosneft aynı ay Libya Ulusal Petrol Şirketiyle de bir anlaşma yapmıştı; söylendiğine göre yılda 20 ila 25 milyon varil için). Koşullar ve kontrat yapısı bilinmiyor. Ancak, İKGY’nin içinde bulunduğu ciddi finansal kriz gözönüne alındığında Rosneft için avantajlı şartlar taşıdığı speküle edilebilir.
Merak edilen asıl şey bu anlaşmanın iki taraf arasında daha önce yapılan petrol alım satım anlaşmasına ilave mi yoksa önceki anlaşmanın yeniden düzenlenmiş bir şekli mi olduğu. Eğer ilave bir petrol alım satımından bahsediliyorsa bu petrol nereden gelecek ve merkezi hükümetin tutumu ne derece dikkate alınacak? Peki, IKGY’nin haziran ayında Rosneft ile imzaladığı pertol ve gaz arama üretim anlaşmasındaki 5 parsel hangileri? Acaba 2014 yılından bu yana (içinde dev şirketlerin de yer aldığı) yabancı şirketlerin terk ettikleri 19 parselden mi seçilip verilecek? Ya ne zamandır taleplisi çıkmayan 3 parsel? Ne olursa olsun Rosneft ve Rusya’nın bu işten karlı çıkacağı açık değil mi?
Sen neymişssin be Rosneft diye düşündük mü hiç? Düşünsek de Igor Sechin’in CEO’su, Almanya’nın eski Başbakanı Gerhard Schröder’in yönetim kurulu başkanı, Katargaz’ın eski CEO’su Faisal Alsuwaidi ve BP’nin eski başkanı Robert Dudley’in de yönetim kurulunda yer aldığı Rosneft’in tam olarak ne olduğunu anlamamız pek mümkün değil aslında. Neden mi?
1990’lı yıllardan bu yana Rusya’nın en büyük özelleştirme projesi olan Rosneft’in %19.5 payının 10 küsür milyar dolar karşılığında Katar Yatırım Kurumu ile İşviçre’li petrol ticaret devi Glencor’un oluşturduğu konsorsiyuma (QHG Oil Ventures) satılmasıyla perde arkasında kimin veya kimlerin gerçek alıcı olduğu sorgulanmaya başlamıştı. Geçen ay uluslararası platformda pek tanınmayan ama 2017 yılı Fortune 500 listesinde 222. sırada yer alan Çin’li CEFC China Energy’nin bu ikilinin payının çoğunu (%14.16) alma isteğiyle durum daha karmaşık hale geldi. Gerçekleştiği takdirde CEFC, Rosneft’in BP’den sonra (BP’nin %19.75 payı var) en büyük ortağı olacak. Yani Rosneft deyip geçmemek gerek. Karşınızda dev bir ahtopot var.
Irak’ta faaliyet gösteren Rus şirketi yanlızca Rosneft değil.
Lukoil 2012 yılında Statoil’in payını alarak Basra’daki devasa West Qurna petrol sahasına dahil olmuştu. Lukoil, ayrıca güney Irak’ta bulunan 10 numaralı parselde faaliyet gösteriyor. Japon Inpex şirketinin de ortak olduğu parselde Lukoil geçtiğimiz Şubat ayında bir petrol sahası keşfetmişti. Mayıs ayında ise Lukoil’in bir kolu olan Litasco ile Irak Ulusal Petrol Şirketi SOMO, Dubai merkezli bir petrol ticaret şirketi kurmuştu.
Gazprom Neft, Irak’ın doğusunda bulunan ve operatörü olduğu Badra petrol sahasında Ağustos 2014 tarihinden beri petrol üretiyor. Günde 80 bin varil petrol üretilen sözkonusu sahaya %7.5 payla TPAO’da ortak. Gazprom Neft, Kuzey Irak’ta ise üç parsele ortak (Shakal, Halepçe ve Germian). Halen Germian parselindeki Sarqala sahasından günlük 5000 varil civarında yüksek kaliteli petrol üretiyor. Önümüzdeki yıl bu miktarın 13 bin varili aşması bekleniyor. Üretilen petrolun tamamı Bazian rafinerisine göderiliyor. Germian parselinde petrol arama ve sondaj çalışmaları devam ediyor. Halepçe’deki faaliyetler ise bölgedeki mayınlar ve jeolojik riskler nedeniyle sona erdirilerek parsel İKRY’ye teslim edildi. Şirket, yeni parseller almak için halihazırda İKRY ile görüşmelerini sürdürüyor.
Bilmem buraya kadar bahsettiklerimden kafanızda biraz da olsa Doğu Akdeniz ve Orta Doğu’nun yeniden yapılandırılmasını tasvir eden büyük resim ve bu resim içersinde Rus enerji şirketlerinin rolü şekillenmeye başladı mı? Bırakın çoğunluk şunu söylüyor safsatasını. Kendi resminizi oluşturun ve şu sözü hatırlayın: Sürü olmak, sürü halinde gitmek ve öylece yol almak istersen yaşamın boyunca sadece kıç görürüsün.
Kalın sağlıcakla.