enerji

COVID 19 sonrası enerji dönüşümü

Tüm dünya pandemi sebebi ile neredeyse durmuş vaziyette ve doğal olarak bu zorunlu duruşun maliyeti tüm sektörlerde ciddi zararlar oluşturacak. Elbette bazı istisnai sektörler ve iş kolları göreceğiz; özellikle dijital, belki dağıtım (kurye) ve ilaç sektörü başta olmak üzere ancak genel etki itibarı ile sanıyorum dünya tarihinin en büyük ekonomik krizlerinden birisiyle karşı karşıyayız.

Elbette, çok kısa zaman içerisinde pandemi sönümlenir ve/veya aşı ya da ilaç gibi kesin çözümler gelirse bu senaryo tahmin edildiği kadar korkutucu olmayabilir ancak yine de sağlık ve insani açıdan daha olumlu bir sonuç görsek dahi ekonomik toparlanma aynı hızda ve olumlulukta olmayabilir.

Öncelikli konu tabii ki dünya çapında artan işsizlik. Merkez Bankaları ve Hazinelerin büyük desteğine rağmen işsizlik konusu hızlı çözülmezse talep azlığının devamlılığı daha uzun olabilir. Bunun doğrudan anlamı ekonomik büyümenin sınırlı olacağıdır.

Yani, insanların tüketime yönelmesini sağlayacak işleri ve geleceğe yönelik olumlu beklentileri olmazsa bu tüm pazarlar ve sektörler için önemli bir sorun. Ticaretin azalması, gelirlerin azalması anlamına gelecek ki bu da zaten pratikte büyümeme demektir, üretimin artmaması, yeterince katma değer yaratılmaması demektir.

Türkiye açısından baktığımızda, elbette bu durumdan ciddi şekilde etkileneceğiz. Özellikle ihracata dayalı ekonomimiz bundan dolayı sorunlar yaşayacak, turizm gelirlerinde ciddi düşüşler olacak ancak diğer taraftan ithalatımız da azalacak, düşük primer enerji fiyatları sebebiyle bazı avantajlar da görülecek. Yeni kur dengesi sebebiyle karşılaştırmalı olarak üstünlüğümüz olan ürünlerde rekabet avantajı sağlayabileceğiz. Yani tümden bir karanlık senaryo çizmeye gerek yok. Yeni bir denge oluşacaktır.

Bu denge içerisinde enerji sektörüne baktığımızda burada dönüşümün bazı işaretlerini göreceğimizi düşünüyorum.
Kişisel bazda birçok insanda çevre, insanlık, sağlık, yardımlaşma gibi konularda farkındalık yükseliyor ancak bunu kurumsal anlamda yaşayacağımızın bir garantisi yok. Hatta tam aksine bu dönemde zarara giren şirketler, kurumlar kabuk değiştirip, hatta belki de el değiştirip çok daha agresif bir iş modeli tercih etmek durumunda kalabilirler.
Kabul etmek gerekir ki, enerji maliyetleri konusunda Türkiye’nin birinci maddesi döviz kuru. Diğer her şey bunun arkasından geliyor. Dolayısıyla talep azlığı nedeniyle elektrikte fiyatların belli seviyenin altına düşmesini bekleyemeyiz.

Düşerse ne olur?

Alım garantisi olmayan santraller devre dışı kalabilirler. Ama zaten diğer kalan santraller yeterli olabilir düşük talepte. Ancak yenilenebilir enerjinin de maliyeti yabancı para cinsinden, çünkü finansmanı da yabancı para cinsinden.

Bu senaryoların hepsi Türkiye’deki finans sistemi açısından riskli durumlar. Ancak her durumda Türkiye gibi tarihinde “moratoryum” kaydı olmayan bir ekonominin bu konudaki istikrarını sürdürmesi, bu geçici dönemde devlet tarafından bazı desteklerin sağlanması ve hem yenilenebilir hem de termik santrallerin ve kredi veren kuruluşların belli düzeyde kalabilmesini sağlaması çok önemlidir.

Yine de bu yeni denge her durumda enerjide esneklik ve verimlilik kavramını daha öne çıkarmalı. Ancak bu konuda büyük tüketicilerin bilinçlenmesi ve ellerindeki potansiyelin farkına varmaları gerekiyor. Birçok yenilenebilir enerji santrali bile bu bilinçten uzakken bunu başarmak kolay değil ancak kamunun devreye girmesi ve piyasa bazlı teşvikler ile özellikle sanayi ve ticarethane tarafında ciddi bir kampanya başlamalıdır.

Yeni dengenin ilk sinyallerinin bu tarafta olması tüm sektör tarafından bekleniyor.