Bir gaz arz güvenliği masalı

Bu yazıda iki konudan bahsedeceğim: Avrupa Birliği doğal gaz arz güvenliği gerçekte neyi amaçlıyordu ve bunun tohumları nasıl atıldı.

 

Önce bir uyarıda bulunayım: Aşağıda okuyacaklarınız hayal ürünüdür ve hiçbir kurum veya kuruluş ile bir ilgisi yoktur.

 

Avrupa Birliği, doğal gaz arz güvenliğini artırma yolunda yaklaşık 15 yıldır çaba sarf ediyor. Meyvelerini ise daha yeni yeni almaya başladı. Daha kat edilecek epey yol var ama eğer Birlik üyeleri tek bir politika çatısı altında eylem birliği yapmış olsalardı meyvelerini çok daha önce almış olacaklardı.

 

Neden mi? Çünkü Avrupa Birliği Komisyonu’nun 10 milyonlarca Euro vererek yaptırdığı Avrupa’nın enerji güvenliği konulu birçok araştırma ki çoğu özgün çalışmalardı, yol haritalarını yıllar önce çizmişti. Bu çalışmalardan birkaçında bu naçiz kulunuz çok mürekkep tüketti. Hatta büyük bir projeye genel koordinatörlük yaptı. Böbürlenmek için söylemiyorum. Ne haddime. Ben cahilin biriyim. Sadece bugün gelinen noktada geçmişte yapılan çalışmaların önemini, daha doğrusu araştırmaya neden önem verilmesi gerektiğini vurgulamak istiyorum. Tabii ki araştırma deyince özgün çalışmalardan bahsediyorum, copy-paste mantığı veya elalemin söylediklerinin derlenip cilalandığı veya parayı verenin duymak istediklerinin söylendiği raporlardan değil.

 

Birçok çalışmada ana hatlarıyla şunlardan bahsediliyordu: Eğer gaz arz güvenliği temin altına alınmak, mevcut kırılgan yapıdan kurtulmak ve mevcut sistemi dezavantajdan avantajlı hale dönüştürmek isteniyor ise bazı şeylerin yerine getirilmesi veya değiştirilmesi gerekir. Nedir bunlar? İthal doğal gaza olan bağımlılığı azalt, boru hatlarıyla her yeri birbirine bağla, dört bir tarafı LNG tesisleriyle donat, tedarikçi sayısını ve güzergâhları arttır, depolama kapasitesini geliştir ve etkin bir şekilde kullanıma sun, satıcılara karşı birlik ol ve onları senin kurallarınla ticarete zorlayarak gaz fiyatını düşür.

 

Avrupa Birliği’nin bugün geldiği konum da bir bakıma bu resimden pek farklı değil. Avrupa’nın gelecekteki doğal gaz talebi her ne kadar müthiş bir belirsizlik perdesiyle örtünmüş olsa da Avrupa’nın doğal gaz üretiminin hızla düşmesi ithalat bağımlığının devam edeceğini gösteriyor.

 

Avrupa Birliği’nin 2030 yılında yaklaşık 90 bcm ek gaz ithalatına ihtiyacı olacak (2016 yılı ile karşılaştırıldığında). Bu ek gaz nereden gelecek? Avrupa Birliği, doğal gaz ithalatının yüzde 90’ını üç geleneksel kaynaktan gerçekleştiriyor: Rusya, Norveç ve Cezayir. Rusya’ya olan bağımlılık politik nedenlerden dolayı artırılmak istenmiyor. Norveç’ten yapılan ithalat, gaz üretimindeki azalma nedeniyle düşecek, Cezayir’den yapılan ithalat ise en iyi olasılıkla Norveç’in düşen payını tamamlayacak. Yani, bu üç ülkeden yapılan ithalat miktarı 2016 yılındakinden pek farklı olmayacak. Peki, bu 90 bcm ek ithalat nerden gelecek? Evet, 10 bcm/yıl TANAP-TAP yoluyla Azerbaycan’dan temin edilecek. Geriye kaldı 80 bcm. Bunun büyük çoğunluğunu LNG oluşturacak. Kalan miktar ise Doğu Akdeniz dahil diğer bölgelerden gelecek gazla karşılanabilir. En azından teoride.

 

LNG’nin Avrupa için önemini biraz açalım. Avrupa’nın gaz arz güvenliği konusundaki yumuşak karnı Orta ve Doğu Avrupa’da Rusya’ya aşırı bağımlı ülkeler ama Avrupa’daki LNG terminallerinin yüzde 80’den fazlası batıdaki ülkelerde. 1968 yılında Barselona’da kurulan Avrupa’nın ilk LNG tesisinden bu yana neredeyse 50 yıl geçti. Bu sürede 21 tane daha büyük çaplı LNG tesisi yapıldı ki bunların toplam kapasitesi bugün 200 bcm’in üstünde. FSRU’ları da katarsak bu miktar 230 bcm’i geçiyor.

 

İyi de LNG olarak batıya getirilen gaz doğuya nasıl iletilecek? Cevabı basit: Boru hatlarıyla batıyı doğuyla bağlayarak, yani ülkeler arasında enterkonnekte bir sistem oluşturarak. Daha doğrusu, Avrupa Birliği Komisyonu’nun iç enerji piyasasını tamamlamamız gerekir diye yıllardır yırtındığı konuyu hallederek. Bu kolay mı? Hem evet, hem hayır.
Evet, çünkü Avrupa Birliği alt yapı yatırımları için keseyi açmış durumda. Hayır, çünkü enterkonnekte olmak bazı ülkelerin işine gelmiyor. Örnek mi? Mesela, İspanya ve Fransa arasındaki projede Fransa’nın halen ayak sürtmesi.
İyi ama Avrupa’daki LNG terminallerinin çok düşük (2016 yılında %25) kapasite kullanım oranı nasıl artacak? Biliyorsunuz, LNG piyasalarındaki değişim hızla devam ediyor. 2021 yılına kadar 160 bcm yeni kapasite devreye girmesi bir yana, LNG piyasalarında önümüzdeki en az beş yıl daha kapasite fazlası olacağı tahmin ediliyor. Bu da bizi LNG fiyatının boru gazıyla rekabet edip edemeyeceği sorusuna getiriyor. Cheniere’nin eski CEO’su, Tellurian’ın şimdiki CEO’su Charif Souki’yi hatırlarsınız. Amerikan LNG’yi Avrupa’ya 4 dolar/MMBtu’ya getiririm diyordu. Halen de pek farklı düşünmüyor.

 

LNG fazlalığı ve petrol fiyatlarının düşmesi nedeniyle Avrupa ve Asya piyasaları arasındaki fiyat makası neredeyse ortadan kalkmış durumda. Mesela, Nisan ayında İspanya’ya gelen ortalama LNG fiyat ile Asya’nın en büyük ithalatçılarının ortama fiyatları arasındaki fark sadece 30 cent idi. Gelecekte de bu böyle devam eder mi? Uzun vadede olmaması için büyük bir neden yok. Globalleşen LNG piyasaları ve LNG kontratlarında Hub endeksli fiyatlara yönelim bunun önemli bir göstergesi.

 

LNG kontrat yapılarında da değişim söz konusu. 2016 yılında spot ve kısa vadeli işlemlerin toplam LNG ticaretindeki oranı yüzde 28’i aştı. Ayrıca, 2016 yılında yapılan LNG kontratlarının ortalama süresi 8 yıla indi. Hâlbuki 10 yıl önce ortalama kontrat süresi 19 yıl idi. Re-export hakkı da artık kanıksanmış durumda. LNG piyasalarındaki değişimin de etkisiyle Avrupa’daki gaz kontratlarının üçte ikisi artık Hub endeksli yapıya dönüştü. Bu oranın ileride daha da artacağı bekleniyor.

 

Konuya bu perspektiften bakıldığında LNG piyasalarında gözlemlediğimiz değişen kontrat ve fiyat dinamiklerinin Rus gazına da baskı oluşturacağını iddia etmek hiç de abartı olmaz herhalde.

 

Tüm bunlar yaşanırken Avrupa Birliği boş durmuyordu. Avrupa Birliği Rekabet Genel Müdürlüğü’nün açtığı ve Gazprom’un, Orta ve Doğu Avrupa’da haksız rekabette bulunup bulunmadığını inceleyen rekabet soruşturması Gazprom’u, AB’nin ‘Üçüncü Enerji Paketi’nin gereksinimlerini karşılamaya zorladı. Nihayetinde Gazprom, Orta ve Doğu Avrupa pazarlarında kontrat ve fiyat yapısında değişikliğe gitti. Bu değişiklik Gazprom’un diğer pazarlarına yansır mı bilemeyiz ama önemli olan Avrupa Birliği’nin diretmeleri meyve vermeye başladı.

 

Buna bir de Gazprom ile Ukrayna’nın Naftogaz şirketi arasında Stockholm Tahkim Enstitüsü’nde 2014 yılı Haziran ayından beri devam eden ve gaz fiyatlarının piyasa koşulları göz önünde bulundurularak yeniden gözden geçirilmesi konusundaki tahkimin ön kararlarını eklemek gerekir. Mahkeme, Gazprom’un 2009 yılından beri uyguladığı “al ya da öde” kuralını ve doğalgazın yeniden ihracat yasağını iptal etmişti. Nihai kararın nasıl çıkacağını yakında göreceğiz.

 

Buraya kadar bahsettiklerimi Istrade 2017’de bir giyim mağazasının vitrinine koyduğu “pantolonları indirdik, sizleri bekliyoruz” resmiyle özetlemeye çalışmıştım.

 

Şunu demek istiyorum: Avrupa Birliği, çeşitli aşamalardan geçerek oluşturduğu stratejisini dış etmenlerin de yardımıyla hayata geçirme gayretine devam ederek Gazprom’a “bak kardeşim, oyunu benim kurallarımla oynayarak bana gazı makul fiyat ve şartlarla vereceksin, yoksa…” demeye çalışıyordu. Rusya ise rakiplerine “bak kardeşim, ben artık piyasa payımı korumak için bazı radikal değişiklikler yapmaya başladım, buyurun benimle rekabet edin” diyor. Geçen sene Gazprom’un Avrupa’ya sattığı gaz miktarı tarihi bir rekordu. Satış fiyatı ortalaması ise İngiltere NBP hub fiyatının altında kaldı. Haklısınız, düşen petrol fiyatları da bunda önemli bir rol oynadı ama şu var ki Gazprom Export CEO’sunun geçen ay gerçekleştirilen Flame konferansında söylediği şu cümleyi göz önünde tutmak gerekir: Ne pahasına olursa olsun Avrupa’daki pazar payımızı koruyacağız!

 

Burada sorulması gereken soru Gazprom ile Avrupa pazarında orta veya uzun vadede rekabet edebilmek bir babayiğidin olup olmadığıdır. Bazı tahminlere göre Gazprom, Avrupa’ya doğal gazı 3,5 dolar/MMBtu’ya satıp kar bile yapabilir. Yamal bölgesi sağ olsun, Gazprom eğer isterse yıllık üretimini de rahatça 100 bcm arttırabilir. Doğu Akdeniz gazı, Amerikan LNG vesaire, Gazprom’un bırakacağı oyun alanı çerçevesinde Avrupa piyasasına dahil olabilir diye düşünüyorum. Ama biz yine de “Avrupa’nın gazı Türkiye’den gidecek”, “AB’nin enerjide kurtuluş yolu Türkiye’den geçiyor” demeye devam edelim. Bakarsınız göl maya tutar; kim bilir.

 

Sonuç itibariyle, “gaz arz güvenliği isterük” sloganıyla yola çıkmış gibi görünen Avrupa Birliği, gaz tedarik ve güzergâh çeşitliliğini artırmak için her türlü karta yatırım yaptı ve nihayetinde istenilen şeyin, yani Gazprom’dan gazı hem makul fiyatlarla hem de istediği şartlarda almanın, yolunu açtı. Gaz tedarik ve güzergâh çeşitliliği söylemi belki de sadece bir araçtı, amaç değil. Bir kaç istisna ülke haricinde gazın nereden geldiği o kadar önemli değildi aslında. Rusya ise Avrupa Birliği’nin direttiği koşulları göz ardı etmeyerek Avrupa piyasasına hâkimiyetini devam ettirecek. Gaz tedarik ve güzergâh çeşitliliği söylemi tozlu raflara doğru yolunu alırken, Kuzey Akım 2 boru hattı projesi için yelkenler boşuna suya indirilmiyor herhalde.

 

Ne Avrupa Rus gazından vazgeçebilir ne de Rusya Avrupa pazarından.

 

Genç kadın doktora şikâyetlerini anlatıyordu: “Birincide yoruluyorum. İkincide göğsümde ve bacaklarımda ağrılar başlıyor. Üçüncüde bayılacak gibi oluyor, kalp çarpıntılarım ve nefes almam hızlanıyor.

 

Doktor sorar: “Peki birinciden sonra neden vazgeçmiyorsunuz?

 

Genç kadın: “Nasıl vazgeçeyim doktor bey. Apartmanın dördüncü katında oturuyorum.”

 

Rusya ve Avrupa Birliği ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine temennisiyle Bayramınızı şimdiden kutlarım.
Kalın sağlıcakla…