Başkan Trump’ın Ramazan mesajı

ABD’nin İran ve P5+1 arasında “İran’ın nükleer programı üzerine uzun vadeli işbirliği” için hazırlanan anlaşmadan tek taraflı çekilmesinin ardından, 2016 öncesindeki gibi bir ambargo uygulamaya hazırlandığını biliyoruz. ABD, Asya’daki müttefiklerinin yanı sıra Çin ve Hindistan’ı da bu ambargoyu uygulama konusunda sıkıştırıyor. ABD’nin Suudi Arabistan ve İsrail’in de desteği ile önce Suriye’ye sonra da Katar’a takındığı sert tavrın aslında İran’a karşı alınmış tavırlar olduğunu tahmin etmek zor değil. Bununla beraber artık İran’a direkt olarak da ciddi bir mesaj vermek isteyen ABD ve ittifakının petrol ihracatı üzerinden bu mesajı vermek isteyeceğini de aslında hepimiz biliyorduk.

Bu ambargonun gelişi benim için çok önceden belli olduğundan ben şahsen şaşırmadım. Benim için şaşırtıcı olan zamanlaması oldu. ABD’li ham petrol üreticilerinin altyapı ve maliyet kaynaklı yüksek ham petrol fiyatı iştahı olduğunu biliyoruz. Bu iştaha paralel olarak ham petrol fiyatlarının artık sürekli düşüşe girdiği 2015’in sonunda ambargoyu kaldırma kararı alan ve bu kararı 2016 başında uygulamaya koyan ABD’nin o zamanki ham petrol arzına olumsuz etki yaparak fiyatları daha da düşürecek bu hamlesi merak konusu olmuştu. O zamanki şartların tam tersi olduğu bugünkü durumda fiyatların toparlamaya başladığı bir dönemde bu anlaşmadan çekilme kararını alarak fiyatları daha da yukarı çekerek yerli üreticilere bir kıyak geçmiş gibi göründüler. Ancak ABD’nin en büyük sorunlarından olan aşırı petrol ürünü tüketimine ek darbeyi yüksek fiyatlar vurunca evdeki hesabın çarşıya uymadığını da görmüş oldular.

Bence trajikomik olan son gelişmelerden birisi de ABD’nin yükselen ham petrol fiyatlarına karşılık Suudi Arabistan ve Rusya’dan toplam 1 milyon varil/gün civarında bir üretimi artırmasını istemesiydi. 2016’da Suudi Arabistan ve Rusya’nın başını çektiği üreticiler topluluğunun ABD’ye üretimi kısma konusunda yaptığı tüm çağrıların hiç umursanmadığını hatırlayınca ortaya çıkan tutarsızlık beni gerçekten şaşırtıyor. ABD’nin Suudi Arabistan ve Rusya ile ilişkilerini düzeltme çabası olduğunu uzun zamandır takip ediyorum ancak bu son isteklerinin yüzlerde bir tebessüme neden olduğunu söylemem lazım. Diğer taraftan ABD ham petrol üretiminin zirve yapması beklenirken – hatta EIA verilerine göre bu yılki artış, Suudi Arabistan ve Rusya’dan istenen 1 milyon varil/günlük artışın %37 üzerinde – neden Suudi Arabistan ve Rusya’dan böyle bir talepte bulunuyor, bir çelişki gibi geliyor mu kulağa?

Aslında ortada bir çelişki yok, ancak yanlış algılama var. Bu yanlış algılamanın arkasındaki detayları diğer yazılarımda defalarca anlattım ama bir kez daha özet geçeyim; ABD’nin üretimi yoğun şekilde konvansiyonel olmayan kaynaklardan geliyor. Sürekli duyulan shale oil ve shale gas operasyonlarından ortaya çıkan ham petrol hafif petrol. Yani öz kütlesi düşük. Yani petrol ürünleri skalasının daha çok hafif ürün kısmında üretimi güçlü. Orta ve ağır distile skalasında üretimi düşük. Rusya’nın Urals petrolü ve Orta Doğu petrollerinin büyük bir kısmı orta ağırlıkta petrol. Yani özkütlesi hafif petrole nazaran daha yoğun. Yani orta ve ağır distile ürünleri üretmede daha verimli. ABD’deki benzin ve Asya’daki nafta talebini saymazsak Dünya’nın şu anki talebi yoğun olarak orta ve ağır distile skalasındaki ürünlerde, yani dizel, mazot veya fuel oil yoğunluklu. ABD rafinerilerinin karlılıklarının ciddi bir kısmı özellikle Avrupa’ya dizel/mazot ihracatı üzerine kurulu. Bu nedenle de kendi yerli üretimleri hafif petrole kaydıkça ithal petrole bağımlılıkları bir şekilde daha da artıyor. Kendi yerli ham petrolleri ile sürekli artacak benzin arzı piyasada benzin ekonomisini öldüreceği gibi rafinerilerin ihracat sayesinde karlılık optimize etme çabalarını da ortadan kaldıracak. Hal böyle olunca İran’a uygulanan ambargo ABD rafinerileri de dahil Dünya’daki rafinerilerin çoğu için şu anki ekonomik şartlarda daha karlı olan orta ağırlıkta petrol arzında soruna yol açacağı gibi, hafif petrol/orta seviye petrol arazındaki arz dengesini de hafif petrol tarafına doğru daha da bozarak fiyatlar arasındaki bağlantıya daha da zarar verecek.

İran ambargosunun nereye gideceği konusunda çalışırken toplamda tahmini olarak 575,000 varil/gün ile 700,000 varil/gün seviyeleri arasında İran ham petrolünün piyasadan çekileceğini hesapladık. Japonya ve Güney Kore ile beraber Güney Avrupa’nın AB üyesi ülkelerinin de bu ambargoyu tahmin etme ihtimalini düşük görmüyoruz. Bu şartlar dahilinde Akdeniz toplam ham petrol ithalatının neredeyse %13’üne yakın miktarda ham petrolün piyasadan çekilmesi gibi bir sorun ufukta bizi bekliyor. Piyasadan çekilecek bu miktar ham petrolü fiziki olarak yerine koymak mümkün olsa da hiçbirisi İran petrollerinin – özellikle İranian Heavy – sağladığı fiyat avantajını sağlamayacağını da biliyoruz.

İran’ın ufukta görünen arz sorununa karşı günümüz piyasasını derinden etkileyen Venezuela üretimindeki sorunlar da piyasayı ham petrol arzı tarafından sıkıştırıyor. Üstelik ham petrolünün yapısı nedeniyle piyasadan çekilen Venezuela petrolünü yerine koymak çok daha zor. Bu iki sorun ile beraber sene sonuna doğru arz kaynaklı sıkıntıların piyasada etkin olduğunu düşünebiliriz. Ancak bütün bu gelişmelere rağmen çok daha ilginç bir şey oldu. Yukarıda saydığımız bütün şartların getirisi olarak ham petrol fiyat eğrisinde, eğrinin yakın tarafında backwardation yapının derinleşmesini beklerken backwardation zayıflayarak contangoya yaklaştı. Bu beklenmeyen bir durum gibi görünse de ABD’nin AB ve Çin ile girmiş olduğu ticari ve gümrük çekişmesinin küresel büyüme için ciddi bir tehdit olarak algılandığını ve bunun fiyatlandığını söyleyebilirim. Diğer bir deyişle piyasa, azalan ham petrol arzına karşılık talepte daha keskin bir daralma bekliyor. Yaz mevsimi sonrası ABD talebinin ne kadar güçlü kalacağı üzerindeki belirsizlik, Çin’in işlenmiş ürün üretiminin tüketimden ziyade stok kaynaklı olması ve AB’nin ABD’nin gümrük yaptırımları ve İran ambargosu sonrası olumsuz etkileneceğinin beklenmesi küresel büyüme için ciddi sorunlar gibi gözüküyor.

Yine de çıkmamış candan ümit kesilmez demeyi tercih ederim ben. Eğer Akdeniz rafinerileri İran varillerini bölgeden ikame etmek isterse bu durumda üretimdeki orta distile payının azalacağını ve bu azalan arzın Hindistan ve Orta Doğu’dan karşılanacağını varsayarsak, Hindistan ve Orta Doğu rafinerilerinin artan ham petrol ihtiyacı küresel ham petrol talebi için iyi bir sinyal olarak algılanabilir. Yine de bunun olması ve fiyatlara baskı oluşturması için ciddi delilleri piyasa görmek isteyecektir.

ABD’nin son zamanlarda izlediği sert ticaret politikaları fiyatları baskılayan bir rol oynamaya başladı. Yerli üreticiler için makul bir fiyat seviyesi isteyen ABD’nin benzin fiyatlarını çok yüksek görmek istememesi ve bunun için küresel büyüme üzerine derin hamleler yapması bu işin bu kadar basit olmadığını gösteriyor. Başkan Trump sonrası ABD’nin eskisi gibi olmayacağını az çok tahmin ediyorduk ama petrol piyasalarının bu derece köklü şekilde değişeceğini tahmin etmek çok zordu.

Bu şartlar altında bırakın bir yıllık tahmin yapmayı, altı aylık tahminler yapmak bile çok zor olmaya başladı ama en azından ofisteki mesailerimiz daha çetrefilli ve daha heyecanlı bir hal alıyor.

Ramazan boyunca bu ek heyecanlar fena olmadı, düşen enerjimiz geri geldi. ABD Başkanları’nın geleneksel Ramazan mesajı ve iftar yemeğini geçen sene iptal ederek neredeyse 20 yıldır süren bir geleneği bozan Başkan Trump, bu sene Ramazan mesajını bize farklı bir şekilde veriyor gibi.

Hayırlı Bayramlar.

Saygılarımla