Avrupa’nın gaz tedarik boşluğu yeni bir umut mu?

Avrupa’nın gaz tedarik boşluğu yakın bölge gazları için bir umut mu?

Ortadoğu’da son günlerde yaşananların ne ilk ne de son olmayacağını hepimiz çok iyi biliyoruz. Daha önceki yazılarımda da belirtiğim gibi, Rusya’nın Suriye’de olmasının en önemli nedeni Suriye’nin hali hazırdaki petrol ve doğal gaz rezervleri değildir. Nitekim Suriye’nin mevcut 2.5 milyar varil petrol ve 0.3 trilyon metreküplük (9.4 Tcf) doğal gaz rezervi, Rusya’nın 106.2 milyar varil petrol ve 38.9 Trilyon metreküplük (1375.0 Tcf) doğal gaz rezervlerinin yanında esamesi bile okunmaz durumdadır. Peki o vakit neden Rusya burayı bu denli önemsiyor sorusu çok uzun zamandır kafamda evirip çevirdiğim bir soru halini aldı. Yine daha önceki yazılarımda kaleme aldığım Rusya’nın değişik şirketleri vasıtası ile Doğu Akdeniz ve Kuzey Irak’ta petrol ve doğal gaz rezervleri peşinde koşmasının, neden Suriye’de olduğu konusu ile direk bağlantısı mevcuttur. Başka bir deyişle; bir çok nedenin yanında, bu bölgedeki rezervleri kontrol edip, kendi en önemli pazarı olan Avrupa’ya ulaşmasını engellemek, ya da ulaşacak olursa bu rezervler üstünde de hak ve söz sahibi olmaktır.

2014 yılından beri dünya petrol fiyatlarının düşük konumda seyretmesi ve bu nedenle arama yatırımlarının durması bir yana, eskiden beri orta doğuda doğal gaz amaçlı arama stratejileri zaten geliştirilmemiştir. Konuya vakıf olanlarınız diyebilir ki “petrol aramak ile doğal gaz aramak arasında teknik hiçbir fark yoktur”. Evet; petrol ve doğal gaz aramak açısından teknik bir fark yoktur ancak kimi kaynak kayalar vardır sadece gaz türetmeye (tip III kerojen) uygundur. Ve bu kaynak kayalara yönelik arama yapmak ise doğal gaz arama stratejisidir. Özetle Arap Plakasında mevcut ve Kuzey Afrika’da da devamlı olan Silüriyen kaynak kayası iyi gaz türetme (gas prone) potansiyeline sahip kaynak kayadır. Orta Doğuda derinde olan bu kaynak kaya ve onun beslediği rezervuarlara erişmek yerine, teknik ve pratik olarak daha kolay olan göreceli, daha sığ petrol rezervuarlarına yönelik arama çalışmaları yapılmaktadır. Buna rağmen günümüzde orta doğunun ispatlanmış doğal gaz rezervleri (75.5 Tcm) Bağımsız Devletler Topluluğunun (CIS ülkeleri ) toplam rezervlerinden (62.8 Tcm) bile fazladır.

Her ne kadar Avrupa Birliği’nin doğal gaz tüketimi bir önceki yıla ve 2005 – 2010 yılları arasına göre düşüş göstermiş ve tahminlere göre tüketim talep artışı beklenmiyor olmasına rağmen; kendi üretiminde ki düşüş ve kontratlarının süresinin doluyor olacak olması arz güvenliği konularının gündemlerinde olmasına neden olmaktadır.

2018 yılında üretim ve tüketim arasında ki 298 milyar metreküplük açık ithal edilen 200 milyar metreküp ile doldurulurken iken, 2022 yılında ithalat rakamının 290 milyar metreküp olacağı tahmin edilmektedir. Yine 2018 yılında Rusya %39 ile, Avrupa ülkelerinin tükettiği gazın ana tedarikçisi mevkiindedir (Şekil 3). Avrupa ülkeleri tükettiği gazın yaklaşık %40’lık bölümünü kendi sınırları içerisinde üretebilmektedir. LNG formu ile ithal ettiği miktar ise toplam tüketiminin yaklaşık %12’sine denk gelmektedir.

Doğal gaz tüketim haritasına bakacak olursak Avrupa’da en fazla doğal gaz tüketen ülkeler sırasıyla Almanya, İngiltere, İtalya, ve Fransa’dır. Türkiye ise Fransa’dan fazla doğal gaz tüketerek sıralamada dördüncü gelmektedir. Bunun yanında İran ve Rusya bölgedeki en büyük doğal gaz rezervlerine sahip olmalarının yanında en fazla doğal gaz tüketen ülke olma konumunu da açık ara ile korumaktadırlar.

Harcadıkları rezervlerden fazlasını da ihraç etmektedirler. İran’ın üzerindeki ambargolar daha fazla pazar payı alabilmesine olanak sağlamaz iken, Rusya pazara hükmetmeye devam etmektedir. Ayrıca pazar üstünlüğünü korumak adına da bir sürü strateji uygulamaktadır. En önemli stratejilerinden biriside Doğu Akdeniz ve Kuzey Irak ve dahi Orta Doğu gazlarını kontrol etmektir. Bunun için yaptıkları hepimizce malumdur.

2025 yılına doğru gidildikçe her ne kadar Avrupa’nın gaz ihtiyacının artmayacağı öngörülse de, halihazırdaki kontratlarının bitmesi ve üstüne üstlük kendi ürettiği gazın da önemli oranda azalması nedeni ile önemli arz boşluğu oluşacaktır. 2019 yılında Avrupa doğal gaz ihtiyacının yaklaşık 66 Bcm’lik kısmını LNG olarak, 28 Bcm’i Afrika’dan gelen boru hatları vasıtası ile, 146 Bcm’lik kısmını Rusya’dan ve 191 Bcm’lik kısmını ise Avrupa ülkeleri üretiminden karşılamıştır. Buna rağmen 2019 yılında 43 Bcm’lik arz eksikliği mevcuttur. 2020 yılına gelindiğinden ise LNG kaynağından aldığı gazı 71 Bcm’e yükseltmesi ve ayrıca Hazar bölgesinden ekstra 10 Bcm tedarik etmesi beklenmektedir (Şekil 5). Bunun yanında Kuzey Afrika’dan gelen gazda 5 Bcm’lik, Rusya’dan gelen gazda 2 Bcm’lik azalma ve Avrupa’nın kendi üretimde 13 Bcm’lik üretim düşüşü öngörülmektedir. Ayrıca 48 Bcm’lik de ihtiyacı açık kalacaktır.

2025 gelindiğinde ise LNG olarak 58 Bcm, Hazar bölgesinden 10 Bcm, Kuzey Afrika’dan 15 Bcm, Rusya’dan 124 Bcm tedarik etmesi ve Avrupa’da ki toplam üretimin ise 103 Bcm olarak gerçekleşmesi öngörülmektedir (Şekil 5). Azalan tedarik ve yerli üretimdeki düşüş nedeni ile de ihtiyacın karşılanabilmesi için ekstra 162 Bcm’lik gaza gereksinimi olacağı hesaplanmaktadır (Şekil 5). Düşünülmesi gereken soru şu: ne gibi adımlar atmalıyız ki, bu ilave kapasiteyi yakın bölgelerimiz olan Doğu Akdeniz ve Kuzey Irak gazlarından karşılanmasını sağlayıp, geçtiğimiz bir süre boyunca ağızlara pelesenk olmuş ama günümüzde artık unutulmaya yüz tutmuş “merkez” (hub) olma hedefimizi gerçekleştirme yönünde önemli gelişme sağlayalım. Yoksa artık merkez olmak ve bölgesinde enerji konusunda da hakim konumunda olmak istemiyor muyuz?