Avrupa’dan gözlemler…

Genellikle tüm sektörler için geçerlidir; fuar ya da kongre gibi organizasyonlar şirketlerin ve çalışanlarının gerek karşılıklı bilgi alışverişi gerekse doğrudan iş bağlantısı yapmaları bakımından işlerinin önemli bir parçasıdır.
Ancak enerji sektörünün ticaret ve hizmet tarafında genellikle doğrudan gösterilen bir ekipman olmadığından veya direkt sipariş bağlantıları ve kontratların yapılmasına uygun olmadığından bilgi edinme ve trendleri takip etme motivasyonu öne çıkıyor. Bu yüzden de konferanslar ile birlikte şirketlerin ürün ve hizmetlerini tanıtabildiği platformlar -her ne kadar şikâyetlere maruz kalsa da- çok verimli oluyor. Açıklıkla söyleyebilirim ki birçok sektör profesyoneli bu organizasyonlardan ciddi anlamda faydalanıyor ve gerek networking gerekse yenilikleri takip etme anlamında elde edilen faydaları kendi şirketlerine de taşımaya gayret ediyorlar.

Her yıl Almanya’da düzenlenen E-World etkinliği, geçen yıl Hollanda’da düzenlenen E-Mart ve Utility Week ile birlikte Avrupa’daki en büyük iki etkinlikten birisi olarak sektörün ilgi gösterdiği organizasyonların başında geliyor. Her ne kadar Türkiye, Doğu Avrupa ve İngiltere pazarları konularında fazla bir katılımcı gözlemlenmese de ana eğilimleri takip etmek açısından önemli bir fuar.

Katılımcılar hatırlayacaklardır, iki yıl önceki organizasyonda ETD öncülüğünde bir Türkiye standı açılmış ve burada birçok Türk firması ve çalışanı kendi konuları ile ilgili olarak temaslarda bulunmuştu.

Bu yılki organizasyona, bu genel ve geçmiş gözlemler ışığında bakmaya gayret ettim. Öncelikle ilk fark ettiğim konu bırakın Türk firmalarını, katılımcı olarak bile çok az Türk sektör çalışanına rastladım. Elbette bunun sektörün Türkiye’deki morali ve mali durumu ile doğrudan ilgisi var ancak her şeye rağmen gelişmelere meraklı, ilgili profesyonellere veya kritik toplantılar için gelen üst düzey yöneticilere Montel’in “The Happy Standinde” rastlayamamak biraz şaşırtıcı oldu.

Diğer bir ilgi çeken farklılık ise, her yıl azalan enerji şirketlerine rağmen büyük şirketler tüm ağırlığı ile fuar alanında boy göstermeye devam ediyorlar. Ancak, Avrupa’da da işler iyi gitmediği halde fuarın büyümesi enteresan. Üstelik orta boy ticaret şirketlerinin sayısındaki azalmayı gözle görebiliyoruz.

En dikkat çeken trend ise yazılım ve hizmet şirketlerinin artan ağırlığı şeklinde ortaya çıkıyor. Özellikle enerji şirketlerine servis veren şirketlerin ağırlığı azami seviyeye gelmiş durumda. Yükselen trend ise tüketici tarafında enerji yönetimi konularına yönelen servisler.

Gelişmiş piyasalarda talep tarafının ciddi şekilde piyasa oyuncusu haline gelmesi ve aynı zamanda tüketimini daha iyi ve verimli yönetmesi ve bu konuda sunulan servisler ciddi yükseliş gösteriyor. Tüm bu hizmetler hayatımıza inanılmaz bir hızla etki etmeye başlayan dijitalleşmenin enerji piyasalarına etkilerinin içerisinde yer alıyor. Ayrıca dijitalleşme ile beraber hem servislerin iş yapma ve hem de ticaret modellerinin değiştiği bir dünya geldi kapımızda…

TÜRKİYE’DEKİ TÜKETİCİLER

Henüz Türkiye’de bu konuda ciddi adımlar görmüyoruz. Daha önce defalarca bahsettiğimiz Talep Tarafı Katılımı henüz mevzuat olarak uygulanma aşamasına gelemedi. Kavramsal olarak itiraz edilmemesine rağmen bazı uygulama detayları sebebi ile ertelenmiş gibi gözüküyor. Tabi tüketim tarafının genel anlamda özellikle elektrik piyasalarında olmamalarının veya verimlilik konusunda yeterince motive olmamalarının sebebi çok anlaşılır bir durum.
Sübvanse edilen elektrik fiyatı varken, bu konuda tüketicilerin aşırı motive olmaları gibi bir konuyu düşünmek biraz saflık olabilir. Ancak halen tedarik piyasasındaki en popüler konu olan “Son Kaynak Tedarik Tarifesi” meselesi bu konuyu farklı bir boyuta doğru çekecek gibi gözüküyor.

Artık tüketicilerin elektrik tüketimlerini ve alımlarını daha iyi yönetmeleri bir zorunluluk haline gelmiş durumda. Elbette sistem işletmecisi de bu sorumluluğun bir parçasını sağlamakla yükümlü olmalı. Yani eskisi gibi kısıt durumlarında elektrik kesilmesi gibi durumlar kabul edilir durumlar olmayacaktır. Ayrıca nasıl elektrik üretiminde esnek olan üretim bir avantaj sahibi ise tüketimde de esnekliğin bir avantajı olmalıdır. Bu genel anlamda Türkiye geneli için daha verimli enerji kullanımı anlamına gelir.

Benzer modeli doğal gaz tüketiminde de hayata geçirmek gereklidir ve önemlidir. Dünyada uygulaması yoktur ama bunu ilk kez Türkiye’de uygulamamanın da mazereti yoktur. Tamamını ithal ettiğimiz ve alımında fiziki esnekliğin tamamen satıcıda olan doğal gaz gibi bir kaynakta iç tüketimdeki esnekliği devreye almamız mutlaka gereklidir.
Çok kısa süre içerisinde bu konularda Türkiye’de de hizmet ve yazılım sektörlerinin gelişeceğini düşünüyorum ancak buna yönelik mevzuat eksiğinin de hızla tamamlanması şartı ile…

Elbette kapımıza kadar gelmiş olan bu dönüşümün bizi etkilememesi mümkün değil. Bu gelişmeler içerisinde konvansiyonel olarak aleyhimizde işleyen piyasa modellerinin bazı yönlerini olumluya ve daha yönetilebilir hale dönüştürmek elimizde ve bu fırsatı yakalamaktan başka bir çaremiz yok gibi gözüküyor.