Akaryakıt Sektörü’nde Sağlık-Emniyet-Çevre Prensipleri (3)

Avrupa Birliği ile müzakerelerde 12. Başlık olarak açılması kesinleşen çevre başlığı, aralarında akaryakıt sektörünü yakından ilgilendiren ve bu çalışmada da ele alınan bir dizi düzenlemeyi gerekli kılmaktadır.

Akaryakıt sektörü açısından Çevre standartlarına uyumda dikkati çeken mevzuatlar şu şekildedir:

1-Entegre Kirlilik Önleme ve Kontrol Direktifi (IPPC 96/61/EC)

Bu direktif Avrupa Birliği Sanayi Mevzuatının çevre açısından temelini teşkil etmektedir. Direktif, alıcı ortam bazında yapılanmış olan önceki AB mevzuatının yerini almıştır. Tüm alıcı ortamları birlikte değerlendiren kapsamlı bir izin usulü getirmektedir.
Halen Türkiye’de çevre ile ilgili entegre izin sistemi bulunmamaktadır. Her alıcı ortam için ayrı bir izin usulü uygulanmaktadır. AB uyum sürecinde çevre ile ilgili izinlerin tek yetkili merci tarafından verilmesi veya koordine edilmesi ve bu amaçla gerekli teknik ve idari yapının oluşturulmasına imkân tanıyacak yasal düzenlemelerin yapılmasına ihtiyaç bulunmaktadır. Bu konuda gerçekleştirilen çalışmalardan birisi Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından yürütülen “Entegre Kirlilik Önleme ve Kontrol Direktifinin (IPPC- 96/61/EC) İç Mevzuata Kazandırılmasında İnsan Kaynakları Açısından Kapasite Artırımı Projesi” olup proje 2004 yılında tamamlanmıştır. Halen bu direktifin iç mevzuata kazandırılarak uygulanması çalışmaları kapsamında “Türkiye’de IPPC Uygulanması Projesi” sürdürülmektedir. Proje kapsamında anılan direktifin uygulama stratejisinin ve taslak mevzuatın oluşturulması hedeflenmektedir.

2- Büyük Yakma Tesisleri Direktifi (LCP- 2001/80/EC)

Büyük Yakma Tesisleri Direktifi (LCP- 2001/80/EC) kullanılan yakıt türüne (katı, sıvı veya gaz) bakılmaksızın, termal girdisi 50 MW’a eşit ya da daha fazla olan yakma tesislerinden kaynaklanan toz, kükürtdioksit ve azot oksit emisyonlarına sınır değerler getirmektedir.
Bu Direktifin iç mevzuata uyumlaştırılmasına yönelik taslak bir yönetmelik hazırlanmış, ilgili kurum ve kuruşların görüşlerine sunulmuştur.

3-Belirli Sanayi Çalışmalarında Kullanılan Organik Çözücülere ilişkin Avrupa Konseyi Direktifi (1999/13/EC)

Direktifin amacı açısından değerlendirildiğinde; Mevcut mevzuatımız “Sanayi Kaynaklı Hava Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliği” kapsamında tesisler kapasitelerine göre emisyon izni almakla yükümlü tutulmuştur.
Bununla birlikte uçucu organiklerin kullanımına yönelik azaltım planları gibi hususlarda entegrasyon sağlanarak Direktife tam olarak uyum sağlanmamıştır. Sanayi Kaynaklı Hava Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliği kapsamında, endüstriyel tesislerden kaynaklanan organik gaz ve buhar emisyonları (UOB emisyonları dâhil olmak üzere) için hava kalitesinin korunmasına yönelik sınır değerler getirilmiştir.

4-Petrol Ürünlerinin Depolama ve Dağıtımından Kaynaklanan Uçucu Organik Bileşiklere İlişkin Direktif (1994/63/EC)

Direktif açısından mevzuatımız değerlendirildiğinde; Direktifin etkin olarak uygulanması için ilgili kuruluşların hava kalitesinin korunması, yakıt kalitesi ve tesislerin ruhsatlandırılması çalışmaları için koordinasyonu gerekmektedir.

5-Tehlikeli Maddeleri İçeren Büyük Endüstriyel Kazaların Zararlarının Kontrolüne İlişkin Direktif (SEVESO II-96/82/EC)

Direktif; tehlikeli kimyasallar içeren büyük kaza zararlarının kontrolü ve bunların insan ve çevreye zararlarının azaltılmasını amaçlayan düzenlemeleri kapsamaktadır. Konuya ilişkin yeni yönetmelik taslağı hazırlanmıştır. Direktif belirli tehlikeli maddelerin bulunduğu büyük kuruluşlara uygulanmak üzere hazırlanmıştır.

6- Eko Etiketleme Tüzüğü-Eco Labelling (1980/2000)

Tüzük, firmaların çevreye ve tüketiciye daha dost ürün ve hizmetleri sunmaları konusunda özendirilmesini ve bunun belgelendirilmesini düzenlemektedir. Gönüllük esasına dayanan bu Tüzüğün gerekliliklerinin yerine getirilmesi için ilgili kurumların koordinasyonunda çalışmaların yürütülmesi gerekmektedir. Türkiye’de henüz mevzuat uyumuna yönelik çalışmalara başlanmamıştır.

7- Avrupa Birliği Eko-Yönetim ve Denetim Tüzüğü (EMAS) (761/2001)

Tüzük firmalar ve diğer kuruluşların çevresel başarımlarını değerlendirmeleri, raporlamaları ve geliştirmeleri için bir yönetim aracıdır. 2001 yılından itibaren, imalat/üretim sektörü, kamu ve özel sektör hizmetleri de dahil olmak üzere tüm ekonomik sektörlere uygulanan EMAS’a katılım gönüllülük esasına dayanmaktadır.
Avrupa Birliği ve Avrupa Ekonomik Alanında (EEA, İzlanda, Liechtenstein ve Norveç) faaliyet gösteren kamu ve özel kuruluşları kapsayan EMAS mevzuatı uyumuna yönelik çalışmalara Türkiye’de henüz başlanmamıştır.

SONUÇ

Petrol sektörü, ekonomik büyüklüğü, sınai ve ticari faaliyetlere olan doğrudan etkisi nedeni ile ülkemizin en önemli sektörlerinden birisidir. Petrolün önemli bir yere sahip olduğu akaryakıt sektöründe AB’ye uyumun en temel unsurlarından birini çevre, insan sağlığı ve risk yönetimi oluşturmaktadır.

Görülmektedir ki, özellikle çevrenin korunması alanında Türkiye’nin kat etmesi gereken önemli adımlar bulunmaktadır. Avrupa Birliği ile müzakerelerde 12. Başlık olarak açılması kesinleşen çevre başlığı, aralarında akaryakıt sektörünü yakından ilgilendiren ve bu çalışmada da ele alınan bir dizi düzenlemeyi gerekli kılmaktadır.

Türkiye’nin bu alanda gerçekleştirmeyi taahhüt ettiği düzenlemelerin gecikmesi, yalnızca AB’ye uyumu değil, akaryakıt sektöründe çalışanları ve sektörün çevreye olan olumsuz etkilerini minimuma indirip daha emniyetli ve daha yeşil bir iş ortamının oluşmasını da geciktirmektedir.