Afrika: Eski, yeni kaynaklar

 Afrika, yüz ölçümü ve nüfus yoğunluğu açısından dünyanın en büyük ikinci kıtasıdır. Kendisine jeolojik olarak bağlı olan adalar ile birlikte 30.8 milyon kiometrekare bir alanı mevcuttur. En önemli özelliklerinden birisi ise, tüm kıtalar içerisinde en fazla genç nüfusa sahiptir ve nüfusun yüzde 50’si 19 yaşının altındadır. Ama jeolojik olarak neredeyse en yaşlı kıtalardan birtanesidir.
EN YAŞLI VE DURAĞAN YER KABUĞU
Afrika’nın bazı bölgelerinde bulunan jeolojik olarak “craton” dediğimiz ve en yaşlı ve durağan yer kabuğunu betimleyen kayaların yaşının yaklaşık 3 milyar yıl olduğu hesaplanmıştır. Dünyamızın yaşının 4.54 milyar yıl olduğu göz önünde bulundurulacak olursa neredeyse dünyanın oluşumundan beri var olan ve jeolojik devirlerde değişik şekillerde karasal alan oluşturan bir bölgedir.
Gondwana dediğimiz günümüzden 570 ile 510 milyon yıl öncesine ait paleokıtanın kuzey kısmını oluşturan önemli bir parçası ve neredeyse 600 milyon senelik jeolojik bilgilerin yer aldığı yaşlı bir doğal kaynak deposudur.
SİLÜRİYEN KAYNAK KAYASI
Afrika, kıta olarak günümüz şeklini yine paleokıta olan Pangea’nın parçalanması sonucu almıştır. Tüm bu jeolojik bilgilerin önemi, hangi doğal kaynağı dünya üstünde veya Afrika’nın neresinde aramamız gerektiği ve hangi bölgelerde, hangi kaynak için yatırım yapılması gerektiğini anlamada çok önemlidir.  Örneğin, Silüriyen dediğimiz günümüzden 440 ile 417 milyon sene önceyi tanımlayan jeolojik zaman diliminde, deniz seviyesi tüm zamanların en yüksek seviyesini ulaşmış (global flooding) ve bu nedenle ilk bitkiler denizlerden karalara çıkmış ve organik maddece zengin kaynak kaya çökelimi Gondowana paleokıtasının göreceli kuzey kısmında hem çok yoğun hem de sürekli olarak devam etmiştir.
NE ARADIĞINI BİLMEYEN ARADIĞINI BULAMAZ
Bu jeolojik bilgiyi bilmemiz bize günümüzde son derece büyük hidrokarbon sahalarının kaynak kayasının nerelerde çökeldiği bilgisini vermektedir. Dolayısı ile eğer bir doğal gaz araması yapmak istiyor ve bu gazın çok üretken olan Silüriyen kaynak kayasından türemiş olmasını dolayısı ile reservlerimizin çok yüksek olmasını istiyor isek bu bilgi bizim için çok kıymetli ve kritik bir bilgidir. Silüriyen kaynak kayasının doğal gaz sahalarına örnek vermek gerekirse, Katar’ın ve İran’nın ortaklaşa sahip olduğu Güney Pars sahası ki Basra Körfezindedir, Irak’taki Akkas Sahası, Ürdün’deki Al Risha sahası ve Libya’daki Elephant Sahası Silüriyen kaynak kayasından türeyen doğal gaz ve petrol sahalarıdır. Görebileceğiniz üzere birbirlerine göre günümüzde coğrafik olarak çok uzak olsalar da jeolojik devirlerde aynı çökel ortamında oldukları için birbirlerine ve diğerlerine analoji oluşturmaktadırlar. Ne aradığını bilmeyen aradığını bulamaz sözü ise tam da bu noktada çok önem arz etmektedir.
AFRİKA’DAKİ KAYNAKLARIN VARLIĞI İLK KEZ 15. YY’DAN İTİBAREN FARK EDİLDİ
Öyleyse, Afrika’nın günümüzdeki önemi nereden gelmektedir? Afrika’nın önemi zengin doğal kaynaklara sahip olması, genç nüfusu, gelişmemiş ekonomisi ve çok büyük enerji ihtiyacından kaynaklanmaktadır. Afrika’nın zengin doğal kaynakları nelerdir sorusuna yanıt ise; öncelikle elmas, platin, altın, gümüş, bakır, demir, aliminyum, fosfat, nikel, boksit, kobalt, manganez, krom, paladyum, petrol, doğal gaz, uranyum gibi doğal kaynaklar, kahve, zeytin, portakal, tuz, balık gibi önemli yiyecekler ve önemli ticari metalardır (Şekil 1).
Maalesef ki; günümüzde son derece stratejik öneme sahip bu maddeleri kendi kendilerine, kendi ekonomilerine katma kabiliyetinden çeşitli nedenler ile yoksunlar. Bu kaynakların varlığı ilk olarak 15.yy’dan itibaren Portekizliler, Hollandalılar, Fransızlar ve 16. yy’dan itibaren ise İngilizler tarafından farkedilmiş ve o bölgelere yerleşilmeye başlanmıştır.
AFRİKA KITASI BUGÜN DÜNYA EKONOMİSİ İÇİN ÖNEM ARZ ETMEKTEDİR
Denizcilikte ilerlemiş olan Avrupa ülkeleri her ne kadar Afrika kıyılarında koloniler kurmuşsalarda, iklim ve tabiat şartlarından dolayı kıtanın içlerine ilerlemeye cesaret edememişlerdir. Çok eski çağlardan beri Nil nehri bereketin sembolü olduğu için insanların ilgisini çekmiş ama kaynağını araştırma teşebbüşleri ilk defa 19. yy’da bir İngiliz olan John Speak tarafından yapılmıştır. Ancak, 1842-1873 yılları arasında hem Nil nehrinin kaynağını hem de Afrika’nın bilinmeyen kısımlarını araştımak için Afrika’nın içlerine yol alan David Livingstone’dur. Ayrıca bu gezileri sırasında Kongo ve Zambezi nehirlerini de keşfetmiştir. Afrika’nın keşfedilmesi, Avrupa devletlerinin kıyılardan içlere doğru hucum etmesine ve sömürgeleşmenin hızlanmasına neden olmuştur. Tüm bu anlatılanlar nedeni ile Afrika kıtası bugün dünya ekonomisi için önem arz etmektedir.
MADEN BİRÇOK AFRİKA ÜLKESİNİN ANA GELİR KAYNAĞI
Günümüzde, Afrika, madencilik alanında, diğer kıtaların aksine, hâla zengin rezervlere sahiptir. Maden aramacılığı ve üretimi bugün birçok Afrika ülkesinin ana gelir kaynağıdır. Afrika, boksit, kobalt, endistüriyel elmas, altın, fosfat, platin, vemikülit ve zircon madenleri açısından dünya rezervleri sıralamsında birinci ve ikinci sıradadır. Yukarıda da bahsedildiği gibi 1800’lerin başlarında Belçika, İngiltere ve Portekiz kolonilerinin başlıca yatırım alanı değerli metaller ve kıymetli taşlar olmuştur. 1990’ların başında Afrika, dünya arama yatırımlarının yüzde 5’ini almıştır. Afrika’nın ihracat odaklı maden arama ve üretim sektörü genellikle bu hammaddelere ihtiyacı olan teknoloji üreten büyük ekonomik ülkeler tarafından şekillendirilmektedir.
2040 YILINDA SAHRA ALTI AFRİKA DÜNYANIN BİRİNCİ GAZ TEDARİKÇİSİ OLACAK
Afrika, petrol ve doğal gaz rezervleri açısından ise dünya rezervlerinin, petrol için yüzde 7.6’sına, doğal gaz içinse yüzde 7.5’ine sahiptir (Şekil 2). Ancak petrol ve doğal gaz aramacılığı, Ortadoğu bölgesinde olduğu gibi 200 yıllık bir geçmişe sahip değildir. Özellikle, 2000’li yıllardan itibaren artan petrol ve doğal gaz arama faaliyetleri çok önemli keşiflerle sonuçlanmıştır. Buradaki diğer en önemli gösterge ise R/Ü (reserv/ üretim) oranıdır. Çünkü bu oran üretilen hammadde yerine ne kadar rezerv eklediğinizi gösterir ki; bu hem arama üretim şirketlerinin o yılki başarısını hem de bölgenin ne kadar verimli olduğunun göstergesidir.  Buradan yola çıkarak, 2015 yılında petrol açısından Afrika’nın R/Ü oranı yüzde 42 ve doğal gaz R/Ü oranı ise yüzde 66 olarak gerçekleşmesi bu bölgenin hâla keşfedilecek petrol ve doğal gaz açısından son derece zengin olduğunun bir kanıtır (Şekil 3).
KEŞİFLERİN YÜZDE 30’U SAHRA ALTI AFRİKASI’NDA GERÇEKLEŞTİRİLDİ 
Uluslararası Enerji Ajansının yaptığı açıklamaya göre 2040 yılında Sahra altı Afrika Rusya’yı geçip dünyanın birinci gaz tedarikçisi olacaktır. Zaten son yıllarda yapılan keşifler ile 1990 yılında 7 bcm olan gaz üretimi 2012 yılında 58 bcm’e yükselmiştir. 2040 yıllında ise yıllık 175 bcm doğal gaz üretimine ulaşacağı hesaplanmaktadır. Yine UEA’nın yaptığı çalışmaya göre, dünya genelinde yapılan petrol keşiflerinin yüzde 30’u Sahra altı Afrikası’nda gerçekleşmiştir (Şekil 4).
SAHRA ALTI AFRİKA 2020 YILINDA GÜNLÜK 6 MİLYON VARİL PETROL ÜRETECEK
Afrika kıtası dünya birincil enerji tüketiminin sadece yüzde 3.3’ünü tüketmektedir ve bu tüketim içinde fosil yakıtlar tüm dünya genelinde olduğu gibi en önemli kısmını oluşturmaktadır (Şekil 5). Bununla beraber 2015 yılında, Afrika dünya petrol üretiminin yüzde 9.1’ni ve doğal gaz üretiminin yüzde 6’sını gerçekleştirmiş ancak dünyada gerçekleşen petrol tüketiminin yüzde 4.2’sini ve doğal gaz tüketiminin ise yüzde 3.9’unu kullanmaktadır. Kömürde ise yine dünya üretiminin yüzde 4’ünü ve tüketiminin yüzde 2.5 tüketmektedir (Şekil 6). Mevcut keşfedilmiş rezervleri ile Sahra altı Afrika 2020 yılında toplamda günlük 6 milyon varil petrol üretiyor olacaktır. Bu rakamlara Kuzey Afrika (Cezayir, Libya, Mısır) üretimi dahil edilmemiştir. Ayrıca Doğu Afrika’daki Sahra altı ülkelerinden Mozambik, Nijerya, Angola ve Tanzanya, 2040 yılında Rusya, Avustralya ve Kuzey Afrika ülkelerinden daha fazla LNG ihraç edecektirler. Tüm bunların yanında 2012 yılında Sahra altı Afrikasında 600 milyon insan elektrikten mahrumken, 2040 yıında bu rakamın 600 milyonun altına düşeceği ve yaklaşık 1 milyar Sahra altı Afrikalının elektrik kullanması gerçekleşecektir.
Dünyanın oluşumundan günümüze kadar geçen zamanın yüzde 75’i boyunca değişik jeolojik şekillerde var olan Afrika kıtası, bu uzun süre boyunca insanlığın ihtiyacı olan doğal kaynaklar yönünden oldukça zengin bir birikime sahip olduğu ve bu nedenle de değişik dönemlerden itibaren sömürge olarak başka ülkelerin zenginliğine zenginlik kattığı gerçeğini görememenin bedeli çok ağır olmuştur.
AFRİKA KITASI YATIRIMCI İÇİN SON DERECE ÖNEMLİ
Hâla kendi zengin doğal kaynaklarını kendileri için değil, gelişmiş ülkeler için kullanmakta ve sadece hammadde satarak gelir elde etmektedirler. Bu durumda Afrika kıtasını yatırımcı için son derece önemli bir konuma taşımış durumdadır. Şöyle ki; hammadde değer zincirinde yatırımcı, ilk önce hammaddeyi (maden ya da fosil yakıt, jeotermal kaynak, değerli taşlar vs.) arama, bulma, üretme ve işletme yatırımından daha sonra ise bunların dünya piyasalarına ulaştırılmasından ve en önemliside kıtanın ihtiyacı olan enerji’nin üretilmesine ve bu enerjinin iletilmesi ve tüketiciye ulaştırılması değer zinciri eklenti noktalarında yatırım yaparak kâr elde etmektedir. Söz konusu hammaddeler günümüzde sadece ekonomik değil aynı zamanda da stratejik öneme sahiptir.
YATIRIMLAR ZENGİN YAŞLI KITADA YAPILMALI
Bunları göz önünde bulundurarak ülkemiz için gerekli hammaddelerin kaynağından üretilip ekonomimize katılması son derece stratejik öneme sahip ekonomik bir değer olduğunu akılda tutarak, bu yatırımların bu doğal kaynaklarca zengin yaşlı kıtada yapılması, kalkınmamız için kritik bir noktadır. Herkesin dikkatini bu konuya yoğunlaştırması ve yatırımlarımızın bu yöne odaklanması hususunu sizlere hatırlatmak isterim.