12 maddede Güney Kıbrıs doğal gazı

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY), tek yanlı ilan ettiği sözde Münhasır Ekonomik Bölgesinde (MEB) bulunan 6, 8, ve 10 numaralı parselleri 24 Mart 2016 tarihinde ihaleye açmıştı. Sözde 6, 8, ve 10 numaralı parsellerle ilgili tekliflerin 22 Temmuz 2016 tarihine kadar alınacağı açıklanmıştı.

Bu ihale GKRY’nin şimdiye kadar yaptığı üçüncü ihale. Söz konusu parseller için başvuru yapan şirketler 27 Temmuz’da açıklandı. İhaleye açılan üç parsel için sekiz şirket tarafından altı başvuru yapıldı. GKRY Enerji Bakanı Yorgos Lakkotirpis ihaleye katılan şirketleri twitter hesabından duyurdu.

Başvuruda bulunanlar petrol ve gaz alanında ünlü şirketlerden oluşuyor: ExxonMobil (ABD), Qatar Petroleum (Katar), Statoil (Norveç), ENI (İtalya), Total (Fransa), Cairn (İngiltere-İskoçya), Delek (İsrail) ve Avner (İsrail).

Tekliflerin 21 Ağustos-20 Kasım tarihleri arasında değerlendirilmesi öngörülüyor. Daha sonra GKRY Bakanlar Kurulu başvurularla ilgili olarak bu senenin sonuna doğru karar alacak ve bunu şirketlerle yapılacak müzakere süreci izleyecek. Yani önümüzdeki sene başında hangi şirket/konsorsiyuma neresinin verileceğini hep beraber göreceğiz.

Bu girişten sonra sizlerle ihale hakkındaki düşüncelerimi paylaşayım.

1. En çok teklif Mısır’ın Zohr gaz sahasının bulunduğu parsele komşu olan 10’uncu parsele geldi. Bu parsel için 4 şirketin oluşturduğu 2 ortaklık ve bir tek şirket olmak üzere toplam üç başvuru yapıldı. Aslında 10 numaralı parsel GKRY’nin yaptığı ikinci ihalede Total şirketine verilmişti ama Total, sondaj yapmaya değecek bir hedef bulamadığı için parseli Şubat 2015’te bırakmıştı. Nereden bilsin ki bir buçuk sene komşu parselde Akdeniz’in en büyük doğal gaz sahasını keşfetsin. Benzer bir hatayı ama çok daha büyüğünü, vakti zamanında Shell yapmıştı. İçinde Zohr sahasının da bulunduğu ve GKRY MEB’sine komşu tüm alanı içeren Nemed adlı parseli, buralarda bir şey bulamayız diye bırakmıştı. Buna mukabil Mısır hükümeti dev Nemed parselini daha küçük parsellere bölmüş ve bunlardan biri olan Shorouk parselini ihaleyle Eni’ye vermişti. Eni, Ağustos 2015’te bu parselde Zohr sahasını keşfetti.

2. Zohr gaz sahası Akdeniz’deki petrol ve gaz aramaları açısından bir devrim yaratmıştı. Çünkü jeolojik formasyonu şimdiye kadar keşfedilen sahalardan farklıydı. Sismik veriler 8 ve 10 numaraları parsellerde Zohr’unkine benzeyen yapılar içerirken, 6 nolu parseldeki yapıların ise Leviathan, Tamar ve Afrodit’e benzer olduğunu gösteriyor. Diğer yandan, 8 numaralı parselin tamamında sismik çalışma yapılmış olmasına rağmen, 10 numaralı parsel tam olarak henüz incelenmedi. 6 numaraları parselde ise ihaleyi kazanan şirketin sismik ve jeolojik tarama yapması gerekiyor.

3. GKRY’nin yeni bir ihale açmadaki zamanlaması iki temel nedenden ötürü çok düşündürücü. Birincisi, “Kıbrıs konusunda devam eden müzakereler iyimser bir yolda devam ederken GKRY neden yeni bir ihale açarak ortalığı germe riskini aldı” sorusu. İkincisi, mevcut piyasa şartlarında böyle bir ihale büyük bir riskti. Hem de petrol ve gaz fiyatlarının nerdeyse yerlerde süründüğü, şirketlerin açıkladıkları bilançolarda net kar ve gelirlerinin eridiğinin gözlendiği, kemer sıkma politikaları nedeniyle arama ve saha geliştirme çalışmalarının ertelendiği, iptal edildiği ve azaltıldığı bir ortamda.

4. GKRY Enerji Bakanı Yiorgos Lakkotrypis, şirketlerin yukarıda bahsettiğim iki nedenden ötürü ihaleye tedirgin yaklaştıklarını, hatta bazı şirketlerin Türkiye’de büyük yatırımları olduğu için ihaleye katılmadıklarını ifade etti. Buna katılmadığımı söylemek durumundayım. Mesela, NBP teslim fiyatlarına kıyasla daha yüksek rakamlarla LNG aldığımız Katar Petrol hiç çekinmeden teklif vermiş, değil mi? Bu konunun 30 Temmuz’da Türkiye’yi ziyaret eden ve çok üst düzeyde görüşmeler yapan Katar Dışişleri Bakanı Şeyh Mohammed Abdurrahman Al-Thani’ye sorulup sorulmadığını çok merak ediyorum açık söylemek gerekirse.

5. Eni ve Total konsorsiyumu, 6 numaralı parsele istemeye istemeye mi teklif verdi? Bakın, Türk Dışişleri Bakanlığı, GKRY’nin üçüncü ihale duyurusunun hemen akabinde (1 gün sonra) yaptığı açıklamada 6 numaralı parsel için ne söylemiş:
“Bahsekonu ihaledeki sözde ruhsat sahaları incelendiğinde, 6 numaralı sahanın önemli bir bölümünün, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki kıta sahanlığının BM nezdinde de kayda geçirilen dış sınırlarının içinde yer aldığı görülmektedir. Bakanlığımızın bu konuda daha önce yaptığı açıklamalarda da önemle vurgulandığı üzere, ülkemiz, yabancı şirketlerin deniz yetki alanlarımızda izinsiz hidrokarbon faaliyetlerinde bulunmasına, bundan önce olduğu gibi bundan sonra da hiçbir şekilde izin vermeyecek, kıta sahanlığındaki hak ve menfaatlerini korumak için gerekli her türlü tedbiri alacaktır.”

Dışişleri yetkilileri ayrıca çeşitli kereler, 6 numaralı parsel haricinde 1, 4, 5 ve 7 nolu parsellerin de Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki kıta sahanlığı ile örtüştüğünü ifade etmişlerdi. Örtüşen bölgeler aynı zamanda, Türkiye Petrolleri’ne (TP) verilen araştırma ruhsatı içinde yer almaktadır.

Yorumu size bırakıyorum ama merakımı kaşıyan bir konuyu sizinle paylaşmadan edemeyeceğim. Kıbrıs medyasında bahsi geçen “Üçüncü tur ruhsat iznine başvuran şirketler Türkiye’ye gereken cevabı verdi” ifadesiyle Rum Enerji Bakanı Yorgos Lakkotripis’in ne demek istediğini bileniniz var mı?

6. Hatırlayacak olursanız, Türkiye ile KKTC arasında Kıta Sahanlığı Sınırlandırma Anlaşması 21 Eylül’de New York’ta imzalandı. Sonra da KKTC Bakanlar Kurulu Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’na KKTC deniz yetki alanlarında 7 bölgede petrol ve doğal gaz arama ruhsatı verdi. Verilen bu bölgeler Güney Kıbrıs’ın 7 parseliyle kısmen veya tamamen örtüşmektedir. Bu örtüşen parsellerinden birinde (GKRY’nin Eni-Kogas korsorsiyumuna verdiği 9 nolu parsel) Türkiye’nin itirazlarına rağmen sondaj çalışmalarına ara verilmeyince Türkiye Petrolleri, KKTC’yle yaptığı anlaşmaya dayanarak, Eni-Kogas konsorsiyumunun sondaj yaptığı parselde sismik araştırmaya başlamış ve bunun üzerine Rum tarafı 2014 Temmuz’unda müzakere masasından kalkmıştı. Müzakereler 2015 Mayıs’ında tekrar başlamıştı. Eni/Kogas 2017’de sondaj çalışmalarına tekrar başlayacak.

7. Beklenenin aksine Rus şirketleri ihaleye katılmadı. Hâlbuki Rusya’nın GKRY büyükelçisi 3 Mart’ta bir televizyon programında katılım konusunda yeşil ışık yakmıştı. Belki de Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkilerin düzelmesi bunda bir rol oynamıştır. Ben şahsen bir Rus şirketin 6 numaralı parsele teklif vermesini bekliyordum. Rus Gazprombank and Novatek, GKRY’nin ikinci ihalesine teklif sunmuşlardı.

8. Güney Kıbrıs’ta istediğiniz kadar gaz bulun, eğer o gazı ihraç edemezseniz bir işe yaramaz, yer altında kalır. Siz de sondaj yapmak için harcadığınız 100 milyon doların üstüne bir bardak su içersiniz. Güney Kıbrıs açıklarındaki Afrodit sahası Aralık 2011’de keşfedilmişti mesela. Hala tık yok. Çünkü ihracat alt yapısı yok, olsaydı bile büyük bir olasılıkla bugünkü LNG fiyatlarıyla rekabet edemezdi herhalde. Tüm bunlar GKRY’nin 6, 8 ve 10 numaralı parselleri vereceği şirketler için de geçerli, en azından önümüzdeki 5 yıl içinde.

9. GKRY’nin bu ihaleyi açması bir anlamda Kıbrıs sorununun çözümüne öncelik vermemesinden de kaynaklanmış olabilir mi? Bu durum GKRY ve Türkiye arasında deniz yetki alanları konusundaki anlaşmazlığı tekrar alevlendirecek diye bekliyordum. Ama bu yazıyı yazdığım gün itibariyle (2 Ağustos) ne Türk Dışişleri ne de KKTC Dışişleri Bakanlıklarından bir bakanlık açıklaması var. Dışişleri Bakanlığı web sitesinde sadece Bakanlık Sözcüsü Tanju Bilgiç’in 2 Ağustos’ta GKRY’nin hidrokarbon arama ihalesi hakkındaki “bir soruya cevabı” vardı (SC-29).

Eğer belki Kıbrıs müzakereleri olumsuz etkilenir endişesiyle açık ve net bir şekilde bir basın açıklaması yapılma gereği duyulmadıysa ona da anlam veremiyorum. Yoksa GKRY yönetiminin dediği gibi yeni ruhsatlandırma ve arama süreci (GKRY’nin sözde egemenlik haklarıyla ilgili olduğu için) hiç bir şekilde BM gözetimindeki Kıbrıs müzakerelerini ilgilendirmiyor mu?

10. GKRY’ye sahada ve diplomaside geren bir cevabı vermek için sondajın başlaması mı bekleniyor acaba? Geç kalırsak bence büyük bir hata yapmış oluruz. Hayat insana silgi kullandırmaz derler ya, Kıbrıs’ta yapılacak stratejik bir hata da ileride telafisi mümkün olmayacak zararlara yol açabilir. Bence Türkiye ve KKTC bölgede sismik çalışmalarına hızla tekrar başlamaya ve deniz yetki alanları konusunda daha somut bir adım atmaya hazırlanmalıdır.

11. Konu çok taraflı enerji ilişkilerini doğrudan ilgilendirdiğinden aklıma bir de şu geliyor. GKRY Enerji Bakanı 28 Temmuz tarihinde yaptığı açıklamada, GKRY’nin İsrail’den Türkiye’ye uzanacak bir boru hattını veto edemeyeceği, ancak sözkonusu boru hattının çevre etki değerlendirme çalışmaları bağlamında üç ülkenin onayına tabii olduğu, dolayısıyla güzergaha onay verecek bir anlaşmanın imzalanmasının gerektiği bildirilmişti.
Bu gelişmelere bir bütün olarak baktığımızda, GKRY’nin üçüncü tur ihalesi ile GKRY Enerji Bakanının bu ifadelerini İsrail-Türkiye yakınlaşmasına bir karşılık olarak mı değerlendirmemiz gerek acaba? GKRY, bu adımlarla bölgede bensiz bir enerji projesi olamaz mı demek istiyor?

12. Darbe girişimi sonrası Kıbrıs müzakerelerinin nasıl bir seyir izleyeceği ve buna paralel olarak Türkiye-AB ilişkilerinin nereye doğru gideceğini bilmiyorum. Ama şunu biliyorum ki, 15 Temmuz gecesi düzenlenen hain darbe girişimiyle yaşadığımız travmadan kurtulmaya çalışıp manevi yaralarımızı sararken, sınırlarımız dışındaki gelişmeleri gözden kaçırmamalı ve ulusal güvenliğimizi ilgilendiren konulara duyarsız kalmamalıyız.

Güney Kıbrıs, Yunanistan ve Türkiye arasında Akdeniz’deki deniz yetki alanları konusu Türkiye’nin ulusal güvenliği açısından taviz verilmemesi gereken bir konudur. Dolayısıyla Münhasır Ekonomik Bölge konusunda bir anlaşma sağlanmadıkça Türkiye için Kıbrıs bir sorun olmaya devam edecektir. Yani, olay Kıbrıs’ta iki toplumun birleşmesinden ve hidrokarbon kaynaklarından çok daha önemlidir. Bazı Dışişleri yetkililerinin savunduğunun tam tersine, bu konunun Kıbrıs sorunu halledilmeden önce çözüme kavuşturulması gerekmektedir. Aşağıdaki fıkra ne demek istediğimi belki daha iyi ifade eder.

Gurbette çalışan iki Karadenizliden biri izinden dönmüş hemşerisine havadis veriyordu. “Memlekette kar yağdı kurtlar çakallar köye kadar indi” deyince, arkadaşı:

– Bir zarar verdiler mi?
– Sizin çilli horozu çakal kaptı.
– Peki, Karabaş nerede imiş?
– Eşek Karakaşa tekme atarak öldürmüştü.
– Eşek değirmende değil miydi?
– Değirmenden babanın tabutunu getirmişti.
– Uy, babam öldü mü?
– Öldü ya, ananın ölümüne dayanamadı da.
– Ah anam ah! O da mı öldü?
– Eviniz yanarken kurtaramadık.
– Uy, desene ocağım söndü!

Kalın sağlıcakla.