Gözler yapılandırmada

Enerji sektörünün uzun zamandır en önemli gündem maddelerinden birisi olan borçların yeniden yapılandırılmasının bu sene sonuna kadar tamamlanması planlanırken, sektörde gözler yapılandırmanın içeriği ve sonrasında bu varlıkların geleceğine çevrildi.

Gas&Power’a bilgi veren sektör kaynakları takip hesaplarına aktarılması gereken 46 milyar TL’lik kredinin yaklaşık 12-13 milyar TL’sinin doğal gaz santrallerine ait olduğuna dikkati çekti.

46 MİLYAR TL’NİN YAKLAŞIK 12-13 MİLYAR TL’Sİ ENERJİ SEKTÖRÜNDEN

BDDK tarafından geçtiğimiz hafta yapılan açıklamada bankacılık sektöründe takip hesaplarına aktarılması gereken, ağırlıklı olarak inşaat ve enerji sektörlerine kullandırılmış, toplam 46 milyar TL büyüklüğünde kredi tespit edildiği belirtilmişti.

SEKTÖR KALICI ÇÖZÜM BEKLİYOR

Bankacılık ve finans sektörü tarafında sorunlu kredilerin yeniden yapılandırılması yönündeki çalışmalar tam hız devam ederken enerji sektöründeki ortak kanı ise takipteki kredilerin yapılandırılmasının önemli bir adım olmakla birlikte soruna tam ve kalıcı bir çözüm getirmesi için tek başına yeterli olmadığı yönünde.

Sektör kaynakları elektrik fiyatlarının oluşması gereken yerde oluşmadığı için santrallerin çalışamadığını ve bu durumun kredi geri ödemelerindeki sorunun en önemli kaynaklarından birisi olduğuna dikkati çekiyor. Üretim sektöründeki yapılandırma ve geri ödeme sorununa kalıcı çözüm için piyasadaki fiyatların piyasa dinamikleri tarafından belirlenmesi ve kamu santrallerinin buna göre bir optimizasyon belirlemesi gerektiğinin altını çiziyor.

BDDK: KREDİ BÜYÜKLÜĞÜ 46 MİLYAR TL

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) tarafından 17 Eylül’de yapılan basın açıklamasında şu ifadelere yer verildi: “Kurumumuz tarafından yapılan güncel mali bünye değerlendirme çalışmaları neticesinde bankacılık sektöründe takip hesaplarına aktarılması gereken, ağırlıklı olarak inşaat ve enerji sektörlerine kullandırılmış, toplam 46 milyar Türk Lirası büyüklüğünde kredi tespit edilmiştir. İlgili bankalara 2019 yıl sonuna kadar söz konusu krediler için gerekli sınıflama değişikliklerinin yapılması ve beklenen kredi zarar karşılıklarının ayrılması konusunda bildirimde bulunulmuştur.

Temmuz 2019 banka finansal tabloları kullanılarak yapılan ihtiyatlı etki analizleri sonucunda, sektörün yüzde 18,2 olan sermaye yeterlilik rasyosunun yaklaşık 50 baz puan kadar düşerek yüzde 17,7 seviyesine gerilediği, takibe dönüşüm oranının ise yüzde 4,6’dan yüzde 6,3 seviyesine yükseldiği tespit edilmiştir.

Bilindiği gibi, sermaye yeterlilik rasyosu Basel III kriterlerinde yüzde 8 olduğu halde, ülkemizde ihtiyatlı bir yaklaşımla yüzde 12 olarak uygulanmaktadır. Mali bünye çalışmaları neticesinde hesaplanan oran her iki seviyenin de oldukça üzerindedir.

Mali bünye değerlendirme çalışmaları düzenli aralıklarla yapılmakta olup, bankalara kredi sınıflamalarının değiştirilmesi ve mali yapılarının güçlendirmesi konusunda gereken bildirimlerde bulunulmaktadır. Bu kapsamda, son bir yıl içerisinde kamu sermayeli bankalar başta olmak üzere bankacılık sektörünün kardan gelen katkı hariç nakdi, ilave ana sermaye ve katkı sermaye unsurlarında toplam 49 milyar Türk Lirası tutarında artış yaşanmıştır.

Sonuç olarak, yapılan çalışmalar bir bütün olarak sektörün sağlıklı ve güçlü yapısını koruduğunu ve mevcut sermaye yapısının aktif kalitesi kaynaklı riskleri rahatlıkla yönetebilecek seviyede olduğunu göstermektedir.”

TBB: YAPILANDIRMANIN YIL SONUNA KADAR TAMAMLANMASI BEKLENİYOR

Türkiye Bankalar Birliği(TBB) tarafından ‘Doğalgaz Santrali Kredilerine İlişkin’ 10 Eylül’de yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Son dönemde kamuoyunda doğalgaz santralleri hakkında yer alan tartışmaların daha sağlıklı bir zeminde yapılmasını teminen bu açıklamanın yapılması gerekli görülmüştür.

Elektrik üretim ve dağıtım sektörünün mevcut borç stoku 47 milyar ABD Doları civarındadır. Yapılandırma ihtiyacı bulunan kredi portföyü 12-13 milyar ABD Doları düzeyindedir. Bu tutarın yaklaşık 10 milyar ABD Doları tutarındaki kısmının 2019 yılı içinde yapılandırmasının tamamlanması beklenmektedir.

Bu kredilere ilişkin sınıflandırma ve karşılık hesaplamaları uluslarararası finansal modellere ve denetime uygun bir şekilde yapılmaktadır. Kredi teminatları ve santrallerin nakit akış projeksiyonlarındaki beklentilerin farklı olması nedeniyle karşılık oranları bankalar arasında fark gösterebilmektedir.

En olumsuz senaryoda dahi bu kredilerin tamamına karşılık ayrılsa bile bunun sektörün sermaye yeterlilik oranına etkisi yaklaşık yüzde 0,23 düzeyinde olacağı hesaplanmaktadır. Bu kredilerinin tamamının 3. gruba alınması halinde dahi sektörün takipteki alacaklar rasyosuna etkisi yüzde 0,22 seviyesinde kalacaktır. Diğer bir değişle, bu kredilere ilişkin en muhafazakar şekilde hareket edilse bile etkisi oldukça sınırlı, makul ve yönetilebilir düzeydedir.”

Elektrik Üreticileri Derneği Başkanı Cem Aşık GAS&POWER’a konu ile ilgili özel açıklamalarda bulundu.

“EN BÜYÜK SORUNU DOĞAL GAZ ÜRETİM SANTRALLERİ YAŞIYOR”

Özel sektör elektrik üreticileri, 2000’li yılların başında Türkiye’nin gelişmesinin önünde en önemli sorunlardan biri olarak duran enerji darboğazını aşmak için, takip eden yıllarda ellerini taşın altına koyarak 67 milyar USD tutarında büyük ölçekli yatırımlar yapmışlardır. O dönemlerle bu günleri gerek Dolar gerekse enflasyon bazında karşılaştırdığımızda, ülkenin elektrik maliyetlerinde ciddi düşüş olduğunu görmekteyiz. Bu düşüşten de tüketiciler düşük enerji maliyetleri olarak fayda sağlamışlardır.

Gerek ekonomideki öngörülen yüksek büyümenin gerçekleşmemesi, gerekse yanlış fizibilitelerle, fazla veya doğru yönlendirilmemiş yatırımlar da yapılmıştır. Dolayısıyla kağıt üzerinde baktığımızda bir arz fazlamız olduğunu görmekteyiz. Serbest piyasanın temel kurallarından biri, arz talepten fazlaysa fiyatın düşmesidir. Buna rağmen fiyatların her zaman oluşması gereken yerde oluşmadığını görüyoruz. Burada en önemli etkenin kamu ve kamu kontrolündeki üretim tesislerinin bir piyasa oyuncusu gibi davranmamaları olduğunu düşünüyoruz. Eğer fiyatların serbest piyasa dinamiklerinde oluşmasına izin verilirse, piyasa kendi şartlarında doğru katılımcıların kar edip ayakta kaldığı bir yapıya kavuşabilir. Bu uygulama nedeniyle Devlet üretim tesisleri üzerinde fazladan bir kar oluşursa, bunun yatırımlar ve stratejik kesimlerin desteklenmesi için kullanılması da mümkün olacaktır.

Elektrik üretim sektöründe, bahse konu kredilerin geri ödenmesinde en büyük sorunu yaşayan doğalgaz santralleridir. Bunlar operasyonel karlılığı bile yakalamakta zorlanmaktadırlar; dolayısıyla borçlarını değil, faizini bile ödeyememektedirler. Yani yukarıda bahsedilen uygulamaları değiştirmedikçe ne borcun ödenmesini ne de bu borcun başka bir yatırımcı tarafından devralınmasını beklemek mantıklı değildir. Bu nedenle, bu borçlarla ilgili yeni bir tasnif yapmak ve karşılık ayırmak makul görünmektedir. Hatta önümüzdeki süreçte gerek fiyat oluşumu gerekse desteklerde geliştirmeler yapılmazsa, bu karşılığın bile yetersiz kalacağını söyleyebiliriz.

Diğer taraftan şu anda çalışmakta zorlanan veya devreden çıkan santrallere, zaman zaman sistemin ayakta kalması için ihtiyaç duyulduğunu da görüyoruz. Unutmamak gerekir ki en pahalı elektrik, olmayan elektriktir. Ülkemizin ekonomik gelişimine paralel olarak elektrikte arz fazlası eriyene kadar, gelecekte ihtiyaç duyacağımız ve yeniden kurmanın ciddi maliyet ve zaman gerektireceği santralleri ayakta tutmak için kapasite mekanizması gibi destekleri işe yarayacak meblağa çıkararak vermeliyiz. Bunu yaparken piyasa mekanizmalarını ve dengeleri bozucu yöntemlerden de kaçınmalıyız.