SHURA Türkiye’nin elektrik üretim kapasitesini değerlendirdi

SHURA, 2030 yılına doğru Türkiye’nin elektrik üretim kapasitesini teknik ve ekonomik açıdan değerlendirdiği raporunu online olarak düzenlediği toplantıda açıkladı.

SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi, ‘2030 Yılına Doğru Türkiye’nin Optimum Elektrik Üretim Kapasitesi’ raporunu online olarak düzenlediği toplantıda açıkladı. Toplantının moderatörlüğünü SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi Direktörü Dr. Değer Saygın yaptı. Açılış konuşmasını SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi, Yönlendirme Komitesi Başkanı Selahattin Hakman’ın, sunumuysa SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi, Enerji Sistem Analisti Hasan Aksoy’un yaptığı toplantıda Elektrik Üreticileri Derneği Başkanı Cem Aşık, Elektrik Ticareti Derneği Başkan Vekili Mustafa Karahan ve APLUS Enerji Kurucu Ortağı Ozan Korkmaz konuşmacı olarak yer aldı.

2020-2030 arası dönem için Türkiye’nin elektrik üretim kapasitesinin, farklı girdi ve kısıtların dikkate alındığı senaryolar ile modellenerek optimum olarak belirlenmesini amaçlayan çalışmada, farklı politika tercihlerinin enerji hedeflerine ulaşılmasında oynayacağı roller ayrı ayrı bakış açılarından incelendi. Raporda ‘Tam Piyasa Odaklı’, ‘Düşük Talep’, ‘Yerli Kaynak’, ‘Karbon Maliyeti’ ve ‘Dengeli Politikalar’ olmak üzere beş farklı senaryo yer alıyor. Bu senaryolar için analiz edilen parametreler arasında sistem maliyetleri, elektrik piyasa fiyatları, dış ticaret dengesi ve karbondioksit salımları bulunuyor. Ayrıca enerji hedeflerine ulaşmak için kullanılabilecek her strateji farklı fayda ve maliyet bileşenlerini içeriyor.

“ŞİMDİDEN GELECEK PLANLARINI VE STRATEJİLERİMİZİ OLUŞTURMALIYIZ”

SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi, Yönlendirme Komitesi Başkanı Selahattin Hakman yaptığı açılış konuşmasında ; “Dünya çapında enerji alanında çok önemli değişiklikler yaşandı. Biz bunu enerji dönüşümü olarak adlandırıyoruz. Bütün bu değişim 3 odak etrafında şekilleniyor; arz güvenliği, ekonomi ve iklim… Bunların hepsini tek tek ele aldığınızda birbirleriyle çelişen kavramlar. Yani birini ele alsak, birini düzeltmeye kalksak diğerini göz ardı etmek zorunda kalıyoruz. Türkiye açısından bakınca enerji alanında elde edilmiş önemli gelişmeler var. Bugün arz sıkıntısından değil, arz fazlasından bahsediyoruz. Önümüzdeki dönemler açısından baktığımızda Türkiye ekonomisinin büyümesine odaklandığımızda eski oranları yakalamasını bekliyor olmalıyız. Şimdiden gelecek planlarını ve stratejilerimizi oluşturmalıyız. Ülke olarak tamamen düşük karbonlu yapıya geçmemiz gerekiyor. Türkiye’deki enerji sisteminin düşük karbonlu yapıya geçmesi sadece iklim açısından değil, ekonomik açıdan da artı olacak” dedi.

“2025 YILINDAN İTİBAREN ARZ SIKINTISI YAŞANABİLECEĞİ ÖNGÖRÜLDÜ”

SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi, Enerji Sistem Analisti Hasan Aksoy; “İlk olarak bu çalışmayı ortak yürüttüğümüz A Plus Enerji’ye desteklerinden dolayı çok teşekkür ederiz. ‘2030 Yılına Doğru Türkiye’nin Optimum Elektrik Üretim Kapasitesi Raporu’nun içerdiği bilgilerin ve analizlerin Covid-19 salgınından önce çalışıldığını belirtmek istiyorum. Çalışmanın amacı; 2030 yılına doğru Türkiye’nin elektrik üretim kapasitesinin, farklı girdi ve kısıtların dikkate alındığı senaryolar ile modellenerek optimum olarak belirlenmesi. Tüm sistem için en uygun maliyetli üretim kapasitesine ulaşılması hedeflendi. 2030 yılı için çalışmanın ana bulgularına gelince; farklı hedeflerin bir arada değerlendirildiği bütüncül bir yaklaşımın izlenmesi gerekiyor; arz güvenliği, elektrik maliyetleri, yerli kaynak kullanımı, yerel hava kalitesi ve iklim değişikliğiyle mücadele… Mevcut durumda oluşacak senaryoya gelirsek; kaynak bazında yeni doğal gaz santrallerinin devreye alınmadığı, sınırlı kapasitede güneş ve rüzgar santrallerinin devreye girdiği varsayıldı, 2030 yılı güneş ve rüzgar payları sırasıyla yüzde 8 ve yüzde 7 seviyelerine ulaşıyor. 2025 yılından itibaren arz sıkıntısı yaşanabileceği öngörüldü” ifadelerini kullandı.

Aksoy, raporun sonuçlarını da şöyle değerlendirdi: “Önümüzdeki 10 yılda enerji dönüşümü için bugünden belirlenecek planlama ve stratejilere ihtiyaç duyuluyor . Rüzgar ve güneş enerjisi , tüm senaryolar için en az maliyetli seçenekler olarak elektrik üretimi içindeki paylarının artacağı öngörülüyor . Enerji verimliliğinin artırılması çok yönlü faydalar sağlıyor. Enerji verimliliği politikalarının, yenilenebilir enerjiyi destekleyen ve çevreyi korumaya yönelik diğer politikalarla desteklenmesi daha etkin sonuçlar veriyor. Yerli kaynaklara sağlanan teşvikler enerji ithalatını azaltırken , artan kömür üretiminden dolayı CO2 emisyonlarını artırıyor. Karbon maliyeti senaryosunda en fazla karbon salım azaltımı gerçekleşirken, doğal gaza olan ihtiyaç ve PTF artıyor. Karbon maliyetlendirme ile birlikte yenilenebilir enerjiye sağlanan piyasa odaklı destekler, 2030 yılında yenilenebilir enerjinin payını yüzde 52’ye , rüzgar ve güneşin payını ise yüzde 30’un üzerine çıkarmıştır . Sera gazı emisyonları ve ithal kaynaklara bağımlılık azaltmıştır. Enerji hedeflerini tek tek ele alıp hayata geçirmeye çalışmaktansa farklı hedeflerin bir arada değerlendirildiği bütüncül bir yaklaşım izlemenin önemli faydaları olacaktır.”

“TALEP YETERİNCE GELİŞMEDİ VE BU DA ARZ FAZLASINA SEBEP OLDU”

Elektrik Üreticileri Derneği Başkanı Cem Aşık; “Bu rapor birçok konuda sektöre ışık tutacak ve bizleri birçok platformda uzun zaman konuşmaya yöneltecek bilgiler içeriyor. Bizim temel sorunumu; talep yeterince gelişmedi ve bu da arz fazlasına sebep oldu. Eskiden arz güvenliği sorunumuz vardı ama şimdi üretim fazlamız var. Hatta önümüzdeki dönemde elimizde ne yapacağımızı bilemeyeceğimiz enerjimiz olacak gibi görünüyor. Gelecek için üzerinde çalıştığımız mekanizmalar var. Özellikle EPDK ve EPİAŞ bu konuda çalışmalarına başladı. Şu andaki mekanizma doğru bir mekanizma, umuyoruz ki oluşturulacak olan mekanizma daha da memnun edici bir mekanizma olur. YEKDEM konusu da, biliyorsunuz 2-3 yıl üzerinde çok çalıştık, bu konu ucu çok açık ve net olarak kestiremediğimiz bir konu” şeklinde konuştu.

“EPİAŞ’IN GETİRDİĞİ ŞEFFAFLIK TARAFI ÇOK ÖNEMLİ BİR ADIMDI”

Elektrik Ticareti Derneği Başkan Vekili Mustafa Karahan; “Yaşadığımız pandemi döneminden dolayı konularımız biraz karıştı. Bu süreç tabi ki geçecek ama kalıcı etkileri olacak mı, ileriye dönük bize neler getirecek ya da bizden neler götürecek hep beraber göreceğiz. EPİAŞ’ın bu dönemde attığı adım çok önemliydi. Çalışabilir ve mümkün olduğunca herkesin memnun olacağı bir piyasa oluşturmak için çalışılıyor” dedi.

Karahan şöyle devam etti: “Bizim en önemli sorunlarımızdan biri; kaynağın yabancı para cinsinden geliyor olması. Aldığımız geri dönüşlere göre şu anki mevcut fiyat seviyelerinden dolayı bir şikayet yok. Diğer bir sorunumuz da öngörülebilirlik. Alım garantisi olmayan iş modelinden bahsediyoruz tabi ki. Bu da öngörülemeyen riskler oluşturuyor sektörde. En iyi modelleri açsak da piyasanın bir öngörülebilirliği yoksa çok beklentide olmamak lazım. Kısa vadeli işlemleri yaparsanız ama önemli olan uzun vadeli işlemler. Bunun için de dediğimiz gibi öngörülebilirlik lazım. Bununla ilgili EPİAŞ’ın getirdiği şeffaflık tarafı çok önemli bir adımdı. Piyasanın iyi işliyor olması için özel sektörde de devlet tarafında da piyasanın adil şartlarda çalışıyor olması gerekiyor.”

“KONTRAT İPTALLERİ ÖNGÖRÜLEBİLİRLİK SORUNUNDAN KAYNAKLANDI”

APLUS Enerji Kurucu Ortağı Ozan Korkmaz; “Rapordan hepimiz çok memnun kaldık, öncelikle onu belirtmek istiyorum. Temmuz başından beri fiyatlandırma doğru ve beklenen noktada. Önceki zamanlara göre giderek düzeldi. Ama önemli olan bu düzen böyle gidecek mi? Umuyoruz ki öngörülebilirlik adına böyle gider. Elektrik üretim ve ticareti tarafında YEKDEM’in yarattığı etki büyük bir dönüşüme neden oldu. Şu anki gücün yarısını yenilenebilir santraller oluşturuyor. Ama ticaret tarfı 2014’teki atılımına rağmen iyi bir ivme yapamadı. Tarifenin sabit kalıyor olması, kontrat iptalleri ve şimdi de Covid-19 salgını derken ticaret olumsuz etkilendi. Kontrat iptalleri de öngörülebilirlik sorunundan kaynaklandı” ifadelerini kullandı.

“ORTA VADEDE EKONOMİNİN BÜYÜME TRENDİNİ DEVAM ETTİRMESİ BEKLENİYOR”

Bu çalışmayla Türkiye’de uzun dönemli bir enerji sistemi planlamasına katkıda bulunmayı istediklerini belirten SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi Direktörü Değer Saygın şunları söyledi: “Türkiye’nin önümüzdeki 10 yıllık enerji dönüşümü süreci bugün verilecek politika kararlarıyla şekillenecek. Günümüzdeki elektrik arz fazlası ve COVID-19 salgınının neden olduğu kısa vadeli iktisadi durgunluğa rağmen orta vadede ekonominin büyüme trendini devam ettirmesi bekleniyor.”

Rapora göre, enerji arz güvenliği ve uygun fiyatlı arz tedarikini sağlarken fosil yakıtlı kaynakların olumsuz çevresel ve ekonomik etkilerini sınırlandırmayı hedefleyen Türkiye, enerji dönüşümü planlamasına ihtiyaç duyuyor. Bu kapsamda 2023 yılı hedeflerini ve stratejilerini temel alan, uzun dönemli, entegre bir enerji ve iklim değişikliği stratejisinin oluşturulması gerekiyor.

RÜZGAR VE GÜNEŞE DESTEK DEVAM ETMELİ

‘2030 Yılına Doğru Türkiye’nin Optimum Elektrik Üretim Kapasitesi’ raporunun sonuçlarına göre, tüm senaryolar için en az maliyetli seçenekler olan rüzgar ve güneşin enerji üretimi içindeki payları önemli ölçüde artacak. Hedefe yönelik, piyasa odaklı düzenleyici politikalarla verilen destekler bu kaynakların gelişimini hızlandıracak. Maliyetlerin fiyatlara yansıtılması ve rekabetçiliğin artırılmasını sağlayacak bir piyasa tasarımına gidilmesi, değişken yenilenebilir enerji kaynaklarının sisteme entegre edilmesinde de kritik rol oynayacak.

Diğer yandan daha fazla yenilenebilir enerji entegrasyonu için sisteme esneklik sağlayan enerji depolama teknolojilerinin piyasa mekanizmalarıyla desteklenmesi tavsiye ediliyor. Çoğunlukla küçük çaplı ve çatı üstü güneş enerjisi uygulamalarından oluşan dağıtık yenilenebilir enerji tesislerine uygun finansman ve iş modellerinin geliştirilmesi ise yenilenebilir enerji yatırımları teşvik mekanizmalarını tamamlayabilir.

ENERJİ VERİMLİLİĞİ YENİLENEBİLİR ENERJİYLE DESTEKLENMELİ

Çalışmanın sonuçlarına göre, enerji hedeflerini tek tek hayata geçirmeye çalışmaktansa farklı hedeflerin bir arada değerlendirildiği bütüncül bir yaklaşım izlenmeli. Bu yaklaşımla yenilenebilir enerji kaynaklarının potansiyelinin tümüyle değerlendirilmesi enerji ithalatını azaltacak, arz güvenliğini artıracak, hava kalitesini yükseltecek, küresel iklim değişikliğinin önlenmesine katkıda bulunacak ve ekonomi açısından da önemli faydalar sağlayacak.

Raporda, çok yönlü avantajları olan ve maliyet etkin sonuç sağlayan enerji verimliliğinin artırılmasının yakın dönemde zaruri olacağına dikkat çekiliyor. Ancak tek başına enerji verimliliği Türkiye’nin enerji hedeflerine ulaşması için yeterli değil; enerji verimliliğini artırmaya yönelik politikalar, yenilenebilir enerjiyi teşvik edici ve çevreci politikalarla desteklenmeli.

Çalışmanın senaryoları arasında karbon maliyetlendirme mekanizmasının kurulması da yer alıyor. Senaryoya göre, düşük verimli kömür santralleri artan maliyetleri nedeniyle arz talep eğrisi dışında kalırken elektrik üretiminden kaynaklı sera gazı salımı azalıyor. Fakat salımlarda düşüş beraberinde spot elektrik fiyatlarında nispeten artış getirecek. Ancak karbon maliyetlendirme mekanizması yenilenebilir enerji politika araçlarıyla birlikte kullanıldığında ithalat maliyetleri ve spot elektrik piyasa fiyatlarının düştüğü dengeli bir yaklaşım ortaya koyulabilir.