“Doğu Akdeniz’de fiyat doğru belirlenirse, siyasal sıkıntılarda bile ticaret yapılabilir”

Uluslararası Enerji Arenası “Global Gelişmeler ve Yatırım Çevresi” başlığı ile İstanbul’da düzenlendi. Etkinlikte özel sektör ve uluslararası kuruluşlardan temsilciler bir araya gelerek enerji güvenliği, jeopolitik ve ekonomik gelişmeleri masaya yatırdı.

STEAM tarafından düzenlenen 17. Uluslararası Enerji Arenası etkinliğinde enerjiye dair birçok konu uzmanlarca masaya yatırıldı. “Global Gelişmeler ve Yatırım Çevresi” başlığı altında düzenlenen etkinlikte Uluslararası Deniz Hukuku, Enerji -Güvenlik İlişkisi ve Yatırım Çevresi, Son Ekonomik ve Jeopolitik Gelişmelerin Enerji Yatırımlarına Etkisi, Enerji Yatırımlarının Finansmanı ve Doğu Akdeniz konuları gündem maddelerini oluşturdu. İsrail New Bussines’dan Gina Cohen, Doğu Akdeniz’deki doğalgaz konusunda Kıbrıs ve Türkiye arasındaki probleme binaen  “Doğu Akdeniz’de fiyat doğru belirlenirse, siyasal sıkıntılarda bile ticaret yapılabilir” diye konuştu.

 “DOĞU AKDENİZ’İN ÖNEMİ LEVİATHAN İLE FARKLI BİR BOYUT KAZANDI”

Uluslararası Deniz Hukuku ve Enerji Güvenliği’ başlıklı ilk oturumda Doğu Akdeniz’deki hukuki problemleri dile getiren Avukat Nihal Berker Atlı, Avukat Murat Yazıcı ile beraber gerçekleştirdiği sunumda “Doğu Akdeniz’deki münhasır ekonomik bölge problemi alanların belirlenememesi ile ortaya çıkmış bir problemdir. Burada Kıbrıs problemin sıcak kalmasında önemli bir role sahiptir. Bunun yanında Türk sınırına yakın olan Yunan adaları Türkiye’nin deniz manevralarını kısıtlayıcı bir etken olarak ortaya çıkmıştır. Keşfedilen enerji kaynakları ise ülkelerin Doğu Akdeniz politikalarına yeni bir boyut kazanmıştır. Diğer yandan İsrail ise münhasır ekonomik bölgesini bu vesile ile belirlemiş ve bunu takiben destekleyici anlaşmalar imzalamıştır. Lübnan da aynı şekilde kaynakları takiben münhasır ekonomik bölgesini belirlemiş ve iki ülke 12 mil olarak bunu ilan etkimiştir. Ancak Lübnan yaşadığı iç çatışmalar, yüksek maliyetler ve İsrail ile olan çatışmaları belli dönemlerde onu bu enerji kaynaklarını çıkarma ve kullanmadan alı koymuştur” diye konuştu.

“ABD VE RUSYA ARASINDA ENERJİ KAYNAKLI BİR ÇATIŞMA OLMAYACAKTIR”

‘Enerji -Güvenlik İlişkisi ve Yatırım Çevresi’ adlı oturumda konuşan ABD Büyükelçisi Matthew Bryza: “Büyük varlıklarımızın büyük maliyetleri oluyor, ancak bunlar bazen büyük kazanç bazen küçük kazançlarla geri dönüyor. Belirsizliklerin olduğu şu dönemde uzun dönemli düşünen kişiler kazanacaktır. Bu dalgalanma elbet bir stabilizasyona gidecektir. Bizim hükümetteki  rolümüz, belirsizleri azaltmak ve yatırımlar konusunda daha sağlıklı bilgiler vermek. Enerji çatışmalar yaratıyor. Bunu gördük. Rusya ve ABD söz konusu olduğu zaman enerji önemli bir faktör. Rusya doğal gaz arzından elde ettiği menfaatleri çok iyi kullandı. Ama buna karşılık enerji çıkarlarını korumak için askeri güç kullanmadı. İleriki dönemde de böyle bir çatışma mümkün değil”

“GAZPROM AVRUPA PİYASASINDA KALACAKTIR”

RUSENERGY Partnerlerinden Mikhael Krutikhin Rusya ile Avrupa arasındaki enerji ilişkilerine değindiği konuşmasında: “Ne Amerika ne de Rusya belli enerji kaynaklarını elinde tutmak için çatışmaya girmeyecektir. Rusya’nın durumuna bakarsak Gazprom’un ne yazık ki pazar üzerinde bir üretimi var, bu da sıkıntı yaratıyor. LNG projeleri var ama yeterli değil, Çin’le olan anlaşma da sıkıntılı çünkü Çin de gaz konusunda gerçekten alıcı davranmıyor. Dolayısı ile Rusya için önemli olarak ortaya çıkan pazar Avrupa pazarı. Buraya satabileceğimizi umuyoruz. LNG ve boru gazı konusunu karşılaştırabilirsiniz, biz kalite ve fiyat olarak daha iyi bir profil sunuyoruz. Ve ne yazık bir birçok anlaşmada Gazprom para kaybediyor, zarar ediyor. Bütün bunlara rağmen Gazprom hayatta kalabilir mi? Buna bakacak olursak Rusya’daki yatırımcılar yıllarca uğraşıp milyar dolarlar harcayarak bir boru hattı inşa etmek istiyorsa haliyle bir alım garantisi görmek isteyecektir. Ancak diğer yandan Rusya’nın enerji konusundaki politikaları ve siyasi stratejileri dahilinde bir hamle yapılarak, sıkıntılar yaşanmasına karşın projelendirilen boru hatlarına devam edilebilir” dedi.

“TİLLERSON’UN TUTUMU UMUTVARİ BİR PROFİL ÇİZİYOR”

Krutikhin sözlerine şu şekilde devam etti: “Gazprom sadece mali anlamda değil LNG tedarikçileri ile rekabetinde de zarar görebilir. Ancak Gazprom ve Rusya devleti ileriye dönük planları ile Avrupa’da kalmaya devam edecektir. Rusya kapex giderlerini bir kenara bırakarak sadece para giderlerine bakarak devam etmeye karar verdi. Doğalgaz konusunda bir gerçek var. Ukrayna 12 yıldır kesintisiz Rus doğalgazını Avrupa’ya taşıyor ve bu devam da edecek. Ama bunun yanında Rusya’nın enerji politikalarını çeşitlendirmeye çalışmasını da anlamak gerekiyor. ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’ın Rusya üzerine iki politikası var. Birincisi Shell, BP modeli ki bu mutlak güven ve sadakattir. Rusya derse ki yıl içerisinde 2 defa vergi ödeyeceksiniz.  Onlar itiraz etmeyecektir. İkincisi ise Tillerson’un kişisel ilişkilerinde sağlam ve güvenilir bir duruşun olması. Bu iki politika neticesinde böyle güvenilir tavır ve esnek bir duruşun olması iki ülke arasında umutvari bir profil çiziyor”

“DÜNYAYI HİDROKARBON KONUSUNDA BELİRSİZ BİR GELECEK BEKLİYOR”

ABD Perspektifinde Enerji ve Güvenlik ilişkilerini değerlendiren Drogoman Venture Kurucusu ve CEO’su Ali Khedery: “Bilindiğinin aksine Amerika’nın Irak’taki faaliyetlerinden en karlı çıkan kendisi değil, İran ve Çin oldu. Amerika olarak, Irak’a girdiğimizde petrol için olduğu düşülmemesi için Washington tarafından Irak’taki Amerikan şirketlerine neredeyse hiç destek verilmedi. Biz olayların bölge oyuncuları arasında çözülmesini istedik. Amerika’nın son dönemdeki tutumlarına baktığımızda Obama’nın Irak’taki politikası bir kafa karışıklığıydı. O dönemde ExxonMobil mühendisleri jeolojiye yoğunlaşmış ve petrol varillerin konumu ile ilgileniyorlardı. Çalışmalarının sonucu da Güney Irak’ı işaret ediyordu. Oradaki faaliyetlerimizde daha az Amerikan askerinin zarar gördüğü Hristiyan bölgelerini tercih etmemiz gerektiğini söyledik. Şimdi ise bunun karşılığını gördük. ExxonMobil gibi bir şirket için Kanada gibi ülkelere yatırım yapabilirdik. Güvenli, stabil bir ülke. Buna karşılık Irak’ta hukuk üstünlüğü yok ve oldukça kaotik. Burada sadece çıkar odaklı düşündüğümüzde Irak’ı o kadar mantıklı bir tercih yapmıyor. Dünyayı hidrokarbon konusunda belirsiz bir gelecek bekliyor. Biliyoruz ki hidrokarbonlaralar devletlerin hayati alanlarından. Sudi Arabistan Irak, İran’da yüzde 80, Rusya’da 40-50  civarında bir ekonomik paya sahipti. Eğer bu biterse bakmanız gereken onca insan ve ülkenin durumu nasıl olacak. Burada yemen bir örnek olabilir. O yüzden enerji güvenliği hayatı bir konuyu da gündeme getiriyor.

Khedery   sözlerine şunları ekledi: “ExxonMobil CEO’su dış işleri bakanı oldu. Ülkeyi yükseltmeye odaklanmış bir hükümette bu tarz insanlar itibar sahibi ve rüya kadro gibi bir profile sahiptir. Bunlar en zor durumda; Irak’ta Afganistan’da iş yapmış insanlar. Ayrıca Tillerson’un kendisi ayaklanma karşıtı doktrinin öncülerindendi . Bahsettiğimiz aslında El-Kaide’nin baskılanması konusunda başarı göstermiş bir yönetimdir. Amerika’nın genelde dış politikası askeri odaklıydı. Sürdürülebilirlik göz ardı edilmişti. Şimdi ise daha farklı bir konuma ilerlerken Tillerson’un Dışişleri Bakanlığı’na getirilmesi çok da şaşılacak bir şey değildi. Ben bu kişileri tanıyorum, Bu kişinin gelmesi Irak politikası ile mi alakalı olacak diye düşünecek olursak, zaten ben tarafları 2012’de birbiri ile tanıştırmıştım ve ilişkilerini kurmaya başladılar. Ama şunu da belirtmek gerekir ki ABD dış politika sistemini biliyoruz. Tavırlar değişse de çok büyük bir değişiklik olmayacaktır”

“TÜRKİYE’DE ÖZEL SEKTÖRE DEVLETİN LİDERLİK ETMESİ BEKLENİYOR”

Konuya daha Türkiye odaklı bir değerlendirme getiren SOCAR Türkiye, STAR Rafineri Genel Müdürü İbrahim Palaz, “Biz enerjimizin yüzde 60’dan fazlasını ithal ediyoruz. Hayati bir öneme sahip. Rusya’ya bu konunda bir bağıllığımız söz konusu ama son yıllara baktığımızda enerji çeşitlendirme konsundu önemli yol aldı. Yıllar önce enerji merkezi olma konusunda söylemler varken şimdi bu konu gerçeğe dönüyor. Türkiye yetenekli bir şekilde amacına doğru ilerliyor. Tabi diğer yandan Rus gazına bağımlılığımız da bir risk oluşturuyor. Enerji konusunda bazı sorunlar yaşadık, şu anda depolama sistemleri gündemimizde, bunları halletme yolundayız. Petrol konusunda bazı üretim bölgelerinde bir azalma varsa da bu biteceği anlamına gelmiyor. Fatih Birol’un de dediği gibi önümüzde 40 yılda petrol baskın enerji türü olmaya devam edecek.  Türkiye’nin elinde büyük bir fırsat var ve bunu değerlendireceğine inanıyorum. Bizim diğer bir sıkıntımız Türkiye’de özel sektöre devletin liderlik etmesi beleniyor. Bunun aşılması lazım. Diğer yandan Afrika’ya hiç bir ülkenin olmadığı kadar uçak seferlerimiz var. Bu bir bağ ve kullanılabilir. Afrika’da daha hiçbir batı ülkesinin olmadığı yerlerde işlere başlayabiliriz” diye konuştu.

Palaz sözlerine şu şekilde devam etti: “ABD altyapı konusunda çok büyük problemler yaşadı. Ancak 20-30 yıllık çalışmadan sonra bu seviye geldiler. Daha sonrasında ise kaya gazı üretimine başladılar ancak hala Avrupa pazarında regülasyon problemleri var. Bu bölgede eninde sonunda bir enerjihub olmalı. Bizim konumumuzdaki insanlar bu sistemlerin nasıl oturtulacağı konusunda yardımcı olmak istiyor. Ancak lokomotif birkaç ülke haricinde bu konuda bir hevessizlik var. Hatta bir değil birden fazla merkez olmalı. Biz minvalde ilişkilerimizi daha da geliştirmek istiyoruz. Çünkü karşılıklı bağımlılık barış ortamını doğuruyor. Türkiye’nin Iraktan gaz alması bunu Avrupa’ya sunması da daha ılımlı bir ortam çıkarmak için her paydaş için yararlı olacak. Türkiye enerji yönetimi konusunda başarılı bir profil sergiliyor. Ancak ne yazık ki ithalatı azaltmak konusunda yeterli değil. Bizim coğrafi bağlarımız diğer ülkelerle aramızda daha farklı bir ilişki ortaya koyuyor. Bu enerji ilişkileri için iyi bir ortam oluşturuyor.

“DOĞU AKDENİZ’DE MISIR MANTIKLI BİR TERCİH DEĞİL”

Türkiye’nin enerjide altyapı gelişmelerine dair bilgiler vererek konuşmasını sürdüren SOCAR Türkiye’den Star Rafineri Genel Müdürü İbrahim Palaz  şunları kaydetti: “SOCAR Türkiye’de bugün itibari ile 18 milyar doları aşkın bir yatırım ağına girmiş durumda. Bu ilk PETKİM’in özelleştirilmesi ile başladı ve gelişerek devam etti. İkincisi Star Rafinerileri 5.7 milyar dolar ile yüzde 85’i bitmiş durumda ve 2018’de tam kapasite çalışma başlayacak. Türkiye için yılda 10 milyon ton ham petrolü işleyebilecek. Türkiye’ye getirisi yılda 2 milyar doları aşacak. BP, BOTAŞ, SOCAR beraber TANAP’a ortak. Takvime göre önde gidiyor. 2019’da devreye giriyor. Normalde 10 milyar dolar ayrılmıştı ama daha düşük bir maliyetle edeceğiz. Yunanistan sınırına gidecek ve oradan Adriyatik’ten Avrupa’ya bağlanacak. O da TAP ile olacak. Şu anda bu gaza talip olarak İtalya var ve talep ettikleri miktar bizim ilk gönderebileceğimiz miktardan çok daha fazla. Ayrıca altyapılarımızda da doğudan gelecek herhangi bir ilave gazı da dahil edebilecek kapasite mevcut.

Doğu Akdeniz’deki  doğal gaz rotasında en uygun ülke olarak Türkiye’yi işaret eden Palaz, “Resme baktığımızda İsrail’in doğalgaz için Mısır’ı partner seçmesi mantıklı değil. Zaten Mısır’ın kendisi hidrokarbon üreten bir ülke. Ve ileriki dönemde daha da kaynak bulacağını düşünüyoruz. Dolayısı ile İsrail’in oraya gaz götürmesi çok da mantıklı değil. Şu an gaz İsrail’de bekliyor. Tabi bu gazı paraya çevirmek, koşullarla bağlantılı olarak değerlendirebilir. Ama istenildiği takdirde bir siyasi otorite desteği sağlanırsa enerji akışı sağlanabilir. Biz fizibilitemizi yaptık ve istenildiği takdirde 5 bcm’i 18 ayda akışını sağlayabiliriz” diye konuştu.

“AVRUPA’NIN 2030’DAKİ GAZ TALEBİNİ KARŞILAMAK İÇİN YENİ ROTALRA İHTİYACI VAR ”

‘Son Ekonomik ve Jeopolitik Gelişmelerin Enerji Yatırımlarına Etkisi’ başlıklı oturumda konuşan OME Hidrokarbonlar Direktörü Sohbet Karbuz, “2030’daki doğalgaz tahminlerine bakacak olursak AB’nin doğalgaz talebi çok artmayacak. Sadece 50bcm artacak. Ancak iç üretimindeki düşüş de 50 bcm olacak ve Avrupa’da kaya gazının da geleceği yok. Yani bölgeye 100 bcm’lik bir gaz arzı gerekiyor. Rusya, Norveç ve Cezayir ana arz sahipleri olarak Avrupa gazının yüzde 90’nın oluşturuyorlar. Bunda Rusya ile başlarsak, ana gaz tedarikçisi olarak, Avrupa Rusya’ya daha fazla bağımlı olmak istemiyor. Ukrayna kaynaklı bir Rus antipatisi devam ediyor. Rusya Ukrayna’ya gazı kestiğinde ülkenin 2,5 milyar dolarlık bir desteğe ihtiyacı olacak. İkinci büyük ihracatçı Norveç ancak Norveç’in enerji üretiminin azalacağını görüyoruz. Yani çözüm değil. Cezayir’den bir miktar artış olabilir ancak bu sadece Norveç’ten azalan gazı dengeleyebilir. TANAP’tan 10 bcm gaz gelecek. Peki, 90 bcm nereden gelecek. Kuzey Irak’tan bir gaz akışını görebiliriz. Bu sabah dahi bunu konuştuk. Türkiye özelinde bakarsak, doğal gaz ve enerji geleceği de çok belirsiz. Buradan Libya’ya bakabiliriz. Libya’dan bir LNG ithalatı gerçekleşebilir. Hatta bu önemli miktarda yarar sağlayabilir ancak LNG’yi İspanya ya da Portekiz’e getirdiğinizde nasıl Avrupa’ya taşıyacaksınız. Altyapı problemi var. Balkanlar zaten Rusya’ya bel bağlamış durumda. Bence bir miktar LNG çözüm olabilir ancak burada en iyi seçenek Doğu Akdeniz ve miktarı ise Norveç’in 5 katı kadar. Doğu Akdeniz gündemde şu an, Lübnan’da potansiyel var, Kıbrıs keza öyle. Diğer yandan Mısır da gündeme gelebilecek bir ülke.  90 milyar metreküp ihtiyacın en azından 40 milyarı doğu Akidenizden sağlanabilir. İsrail’in Mısır trenini kaçırdı bence, çünkü bölgede yeni keşifler yapıldı. Santraller açılacak ve yakında ihracata başlayacak. Bütün bunları göz önüne alırsak Türkiye ve Kıbrıs iki rota oluşturuyor. Tabi bu durumda maliyetlere bakmamız gerekir. Türkiye burada daha avantajlı bir konumda” dedi.

“İSRAİL GAZI, AZERİ GAZINA RAKİP OLABİLİR”

Karbuz, “İsrail, ABD’nin şeyl gazı ile rekabet edemez. Ancak Azeri gazı ile rekabet edebilir. var AB’nin ortaya koyduğu Burada bizim görmediğimiz bir tablo. Bir enerji stratejisi oluşturdular. Bu konuda bir fırsat sunuyor. ABD’nin LNG stratejisi Rusya’yı daha çok on-spot piyasaya yönlendirip esneklik yapmak zorunda bırakıyor. Tabi Rusya da sözleşme koşullarını değiştirerek daha ucuz bir gaz verirse bütün jeopolitik stratejileri bir kenara bırakıp Rus gazı alınacaktır. Daha ucuz gaz illa değerlendirilir. Bu diğer bütün projeleri zor durumda bırakır. Diğer yandan direk olarak bir Kıbrıs problemi var. Bu en baştan boru hattı kurma konusunu aşırı zorlaştırıyor. İmkansız değil demiyorum ama tartışıldığı kadar kolay değil. Dolaysısı le hiçbir şirket bir istikrar ve güvenlik ortamı olmadan yani garanti olmadan yatırım yapmaz. Türkiye’nin bu gazı almak istemesi, ihtiyacı olması, Rusya etkisini ve fiyat konularını bir kenara bırakarak söylüyorum. Doğu Akdeniz’de evet gerçekten ezer bozan bir anlaşma yapılırsa faydası da inanılmaz olacaktır” ifadelerini kullandı.

“HERKESİN KAZANACAĞI BİR ORTAMI BERABER OLUŞTURABİLİRİZ”

Israil’den Delek Driling Boru hattı Proje Direktörü Ofer Oberlander: “Leviathan bizim amiral gemimiz, yaklaşık 7 yıl önce keşfedildi. Bu büyüklükteki keşif herhâlde dünya sıralamasına girer. Petrol ve doğal gazda problem bulamamak değil aslında bulmak. Çünkü bunu çıkarmak için gerekli mekanizma ve sistemleri sağlamak ve bunu itibarlı bir şekilde yürütmek gerekiyor. Bu projeye son bir buçuk yıl içerisinde petrol ve doğalgazdaki en büyük off-shore doğalgaz projelerinden biri diyebiliriz. Türkiye ile bağlantı konusunda ise tabi biz bir projeye girerken bunun tehlikeli olmayacağını ve süründürülebilir olacağına emin olmak isteriz. Bu bizim temel mantalitemiz. Gelecek bizi bekliyor. Biz herkesin kazanacağı bir ortamı beraber oluşturabiliriz. Ben kesinlikle inanıyorum ki, İsrail, Türk pazarı ve Türkiye Enerji Bakanlığıyla önemli bir akran olacak. Biz bu projeye güveniyoruz ve artık yakın zamanda sözlerden öteye giderek eyleme geçileceğine inanıyorum. Baktığınızda önceki yıllara göre önemli gelişmeler kaydettik, bu nedenle anlaşmaların yapılacağına inanıyorum” dedi.

Türkiye’de düzenlenen Dünya Enerji Kongresi ve orada yaşanan gelişmelere atıfta bulunan Oberlander, “Türkiye’ye bakacak olursak çok önemli bir etkinlik yapıldı. İsrail Enerji Bakanı ve Türkiye Enerji Bakanı bir araya geldi. Ve birlikte bu projeyi kucakladılar. Türkiye gibi bir ülkenin bu projeye gösterdiği proaktif davranışlar tabikî çok önemli. Türkiye ile İsrail arasındaki sıkıntılar sır değil. Ama bu vesile ile Türkiye ile olan ilişkilerin gelişeceğiniz düşünüyoruz. Türkiye bölgedeki en önemli ekonomilerden bir tanesi. Türkiye Enerji Bakanlığı ve bunun yanında özel sektörden temsilcilerle yapılan anlaşma ve görüşmeler var. Bu süreçte birçok gelişme oldu. Bu projelerin değer üretilmesi için zaman gerekiyor. Doğu Akdeniz için projenin ilerlemesi ve altyapının sağlanması bu bölgeye olan güveni arttıracak ve yeni oyuncuları buraya getirecektir. Bu projeler için teknik çabalar, teknik bilgiler, finansman ve emek gerekiyor ve eğer bunu biz sağlayabilirsek tatbiki herkese yarar sağlayacak” diye konuştu.

“GAZIN TÜRKİYE’YE GETİRİLMESİ KONUSUNDA OLUMLU BİR GÖRÜŞE SAHİBİM”

İsrail New Bussines’dan Gina Cohen şunları söyledi: “Mısır kuzeye nazaran daha fazla sığ sulara sahip. Mısır ile İsrail arasında transit bir ülke yok. Dolaysısı ile Türkiye ile olduğu gibi problemli bir coğrafya da yok. Mısır pazarında tüketim artıyor, şu anda 50 bcm civarlarında ve bu 60 bcm’e kadar aratacak. Türkiye’de ise 2014‘de 48 bcm iken tüketim 43 bcm’e düştü son yıllarda. Mısır yakın zamandan kendi kendisine yeteceğini söylüyor. Zhor sahası bunu sağlayabilir. Kaynaklar hızlı tükeniyor olsa da Mısır buna ulaşabilir. Burada birkaç sorundan bahsedebiliriz. Mısır’ın enerji şirketlerine borçları devam ediyor, İsrail’e de 1,5 milyar dolar borcu var. Bu da negatif bir görünüm oluşturuyor. Tabi enerjinin de rekabet edebilmesi gerekiyor. Bu minvalde bakıldığında 100 bcm Amerika’dan 90 bcm Avustralya’dan gelecek. Başka arz sağlayan ülkeler de olacak.  Doğal gaz fiyatları da haileyle düşecek” dedi ve şunları ekledi: “Türkiye ile İsrail arasında topografik sahalar daha zorlu ama yine de yapabilir. Bu konuda olumlu bir görüşe sahibim ben de. Türkiye yine Azerbaycan, Amerika gibi ülkelerden de enerji alıyor. Yeni FSRU tesisleri açılıyor. Ama yine de Türkiye için enerji konusunda sorunlar olduğunu söyleyebiliriz. Kışın daha fazla enerji harcıyor Türkiye. Bu konuda İsrail çözüm getirebilir. Böylelikle İran’dan gelen gazın kesilmesi sorunu problem olmaktan çıkacaktır. Türkiye’nin çoğu sözleşmede destinasyon problemleri var. Türk alıcılar için destinasyona ilişkin kısıtlayıcı hükümler  İsrail ile olan anlaşmada olmayacaktır. Diğer yandan Türkiye doğalgaz depolama alanları inşa ediyor, İsrail gazı depolanabilir. Herkes için kazan kazan sağlanacak bir anlaşma yapılabilir”

“GÜNEY KIBRIS YERSİZ İTHAMLARDAN VAZ GEÇEREK, MUHTEMEL VE UYGUN YOLLARI SEÇMELİ”

Cohen Kıbrıs konusunda ise şunları kaydetti:  “Kıbrıs’ın durumu ciddi bir problem evet. Ancak Kıbrıs’ın çevresel sebeplerle bu boru hattını engelleme gibi bir hakkının olduğuna inanmıyorum. Çünkü Rum tarafı istemiyoruz dese bile, İsrail, buna hakkımız var, uluslararası hukuk buna izin veriyor diyerek tepkisini gösterip, devam edebilir.  İsrail gazının Türkiye’ye akışı engellenirse Kıbrıs ile olan eski problemler gün yüzüne çıkabilir. O yüzden böyle yersiz ithamlardan vaz geçerek, muhtemel ve uygun yollar seçmeli. Tabi bu konuda şirketlerin daha iyi bir destek ve garanti vermeleri gerekiyor.”

“TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERDE REFERANDUM SONUÇLARINI BEKLEYECEĞİZ”

Doğu Akdeniz’nin rotasının belirlenmesinde ekonomik koşullardan sonra strateji tercihler etkili olacağını ifade eden Cohen: “Doğu Akdeniz’de 3 doğal gaz keşfimiz oldu en büyük mısırda sonra İsrail’de ve daha sonra Kıbrıs’ta. Dünya genelindeki doğalgazın yüzde 70’i iç piyasada tüketiliyor. Türkiye’nin doğalgazın yüzde 60’ı LNG olarak ithal edilecek deniliyor hayır en fazla yüzde 50 olacak. Doğu Akdeniz’de önce ticari sorunların mı siyasi sorunların mı çözülmesi gerekiyor dendiğinde doğru olan ticari sorunlardır. Çünkü fiyatlar doğruysa siyasal sıkıntılarda bile ticaret yapılabilir. Doğal piyasasının genel durumuna baktığımızda doğal gaz fiyatları ile diğer kaynakların fiyatları giderek birbirine yaklaşacak” diye konuştu.

“İSRAİL GAZI KIŞIN ELEKTRİK ÜRETİM KONUSUNDA DESTEK OLUŞTURABİLİR”

Cohen: “Her ülke kendi gazını lokal olarak kullanmak mı istiyorlar yoksa ihraç mı etmek istiyorlar. Bu siyasi bir olay. Teknik olarak baktığımızda gazın en kolay gidebileceği yerlerden biri Lübnan. Çünkü siyasi problem oluşturacak bir coğrafya yok. Ancak iç problemler biraz süreci zorlaştırıyor. Diğer yandan Yunanistan’a ve İtalya’ya 2000 km’lik bir boru hattı, 10 milyar doların üstünde bir maliyet doyuracaktır. Avrupalılar da bu maliyetleri karşılayacak durumda değil. İsrail’in elindeki en önemli 2 rota Mısır ve Türkiye. Her iki ülkeye satılacak kadar gaz var ancak birinci aşamada sadece tek birini seçmek zorundayız. Fiyatlar kesin olmasa da Mısır, Ürdün ve Türkiye bu gaza ihtiyaç duyuyor. Çünkü bu üç ülke enerji bağımsızlığı istiyorlar. Bu konuda yaptıkları hamleler olsa da hala enerji ithal etmek zorundalar hepsi.  Shell bizden gazı alıp satacak olan şirket. Gazı Katar’dan mı alacak yoksa İsrail’den mi? İşte bu çıkar çatışmalarını doğuruyor.  Türkiye ile ilişkilerde referandum sonuçlarını bekleyeceğiz. Siyasi, teknik ya da ticari hangisi anlaşmanın yapılmasına etken olacak, bunu zamanla göreceğiz. Türkiye’nin son 3 yılda doğalgaz talebi düşüş grafiği gösteriyor. Ekstra gaz konusu farklı sektörlerde kullanabilir ya da kışın elektrik üretim konusunda destek oluşturabilir. Tabi burada LNG’de bir alternatif. Ancak ne Avrupa ne Türkiye petrole endeksli olmayan bir gaz almak isteyecek mi bu da diğer bir konu” dedi.

 

TÜRKİYE’NİN ENERJİ MERKEZİ OLMASINI DESTEKLİYORUZ”

Uluslararası Enerji Arenasının “Global Gelişmeler ve Yatırım Çevresi” başlığı ile devam eden etkinliği ikinci gününe gelindiğinde ‘Enerji Yatırımlarının Finansmanı’ ve ‘Doğu Akdeniz’ oturumları gerçekleştirildi.  Açılış konuşmalarında kürsüye çıkan Dünya Bankası Türkiye Direktörü Johannes Zutt “Türkiye’nin modern enerjiye erişimine katkı sağlamak için son 40 yıldır önemli çalışmalarımız var. Dünya Bankası enerji sektöründe mutlak olarak 30 milyar dolarlık bir kaynak oluşturduk. 2014-2015 yıllarında biraz yatırımda düşüş yaşadık. Bunlar jeopolitik ve politik gerginliklerin yansımasıydı. Dünya bankası yatırımlarına baktığımızda belli çerçeveler üzerinden gidiyor. Bu perspektifte bakarak ileriye dönük olarak 10 ya da 20 yıl sonrasının enerji ihtiyacını planlıyoruz. Bu yolda uygun ortamların hazırlanması için çalışıyoruz ki yatırımlar yapılabilsin. Biz özel sektörün çıkarlarına spesifik ülke perspektifleri ile yaklaşıyoruz. Türkiye bölgesel enerji merkezi olmak istiyor ve bunu yapabilecek potansiyeli var. Dünya Bankası özel sektörü desteklerken belli bir karar mekanizmasına sahip. Yatırımlarımız belli çerçevelerde gerçekleşiyor. Devletin garanti verdiği alanlara biz dahil olmuyoruz. Çünkü devletin sübvansiyonları yeterli bir düzeyde. Diğer yandan özel sektördeki problemler ve pazardaki başarısızların üstesinden gelmek için belli çalışmalarımız var” diye konuştu.

Zutt sözlerine şöyle devam etti: “Özellikle enerji sektöründeki yatırımların öncelikle özel sektör üzerinden gerçekleşmesi devletle olan çalışmalarımızın da özel sektörü destekleyici çalışmalar olmasına dikkat ediyoruz. Türkiye’nin enerji pazarı muazzam. Geçtiğimiz senede 6 milyar dolarlık yatırım yaptık. Bunun önde gelen projelerinden biri TANAP. BOTAŞ’a  400 milyon dolarlık bir kaynak sağladık. Yaklaşık 30 milyar dolarlık bu yatırımın 8.5 milyar dolarında katkımız var. Yenilenebilir ve jeotermalde yatırımlarımız sürüyor. Elektrik santrallerinden küçük işletmelere teknolojilerini yükseltmeleri için çalışmalarımız devam ediyor. Türkiye genelinde baktığımızda yatırımların artık yüzde 50’si enerji sektöründe gerçekleşiyor. Dünya bankası grubu Türkiye’deki pozisyonunda kararlı bir tutum sergiliyor. Türkiye’nin ilerleyişini görüyoruz ve bu dünya pazarında iyi bir yere sahip olacağını düşünüyoruz.”

“ENERJİDE TEKNOLOJİYE YATIRIM YAPANLAR, SEKTÖRÜN KAZANANLARI OLACAKLAR”

ABD Konsolosluğu Ekonomi Temsilcisi Erika Olson; “Türkiye enerji tedarik zincirlerinde kritik bir halkadır. ABD’nin müttefiki ve NATO üyesi. Doğu Akdeniz’deki yeni keşiflerde; yeni teknolojiler ve teknik bilgiler ile artık daha verimli sistemler kuruluyor. ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson da zaten bir enerji uzmanı ve güney gaz koridoru TANAP konusunda desteklerini sürüyor. Teknoloji paylaşımında desteklerimiz devam ediyor. Amerika’da üretilmiş güç ve enerji teknolojileri Türkiye’ye getiriliyor. Star Rafinerileri ile çalışıyoruz. Enerji konusundaki kesintiler diğer kaynaklarla dengelenebilir durumda. Bunun için yatırımlarımızı da çeşitlendiriyoruz. Türkiye’nin transit geçiş noktası ve enerji hub olması adımlarını destekliyoruz. Kaynakların çeşitlenmesi konusunda farklı seçenekler var. Bunlardan biri yenilenebilir enerji. İstihdam sağlıyor, temiz ve avantajlı o yüzden bunları desteklemeliyiz. Depolama sistemleri geliştirilmeye uğraşılıyor. Enerji sektöründe inanılmaz bir teknolojik devinim var. Özellikle yenilenebilir enerjide hayret verici bir şekilde ilerlemelere tanık olduk. 190 bin kişi bu sektörde çalışıyor ve karbon emisyonunun azaltılmasına katkıda bulunuyor. Yıllar önce yenilenebilir enerji pahalı ve kurulum oranı çok düşükken şimdi Gigawatt’ları görmeye başladık” dedi ve şunları ekledi: “Enerji konusundaki yeni çeşitler yeni buluşlar kaynakları enerji fiyatlarını düşürdü. Özellikle petrolde fiyatlar çok düştü. Yeni teknolojilerin çıkarma ve keşfetme maliyetleri azaldı. Enerjinin dönüştürülme konusunda ciddi teknolojiler var, nu teknolojiler sayesinde bazı alanlarda yüzde 60’lık bir karbon emisyonu düşüş yaşandı. LNG bunker teknolojisine sahip ilk gemi de yakında denize inecek. Teknolojide bu sektöre yatırım yapanlar bu sektörün kazananları olacak”

“PİYASANIN SERBESTLEŞMESİNİ KADEME KADEME GERÇEKLEŞTİRİYORUZ”

Açılış konuşmalarında bölgedeki gelişmeleri değerlendiren EPDK Başkanı Mustafa Yılmaz: “Bölgemizde birçok farklı gelişme yaşanıyor. Doğu Akdeniz de bunlardan bir tanesi. Ve bu gelişmelerde enerjinin rolü büyük önem taşıyor. Amerika’nın bölgedeki enerji merkezi rolümüzün desteklediğini biliyoruz. Enerji Bilgi İdaresinin yayımladığı raporda, Orta Asya, Rusya ve Ortadoğu’yu, Avrupa ve Atlantik pazarlarına bağlayan Türkiye’nin enerji koridoru olarak öneminin daha da arttığı vurgulandı. Bu bağlamda biz de enerji bürokrasisi olarak, sorumluluklarımızın farkındayız. 78 bin 500 megavatlık bir enerji kurulumuz oldu. Ve bunun yüzde 70’lik kısmı özel sektörde gerçekleşti. Türkiye’nin ise enerji yatırım iştahını kabartan bir ülke olması için elimizden geleni yapıyoruz. Enerji piyasasının serbestleşmesini kademe kademe sağlıyoruz. Çapraz sübvansiyonları yavaş yavaş kaldırıyoruz. İleriki dönemde hiç kalmayacağını da rahatlıkla söyleyebiliriz” diye konuştu.

“DOĞALGAZIN PİYASASINDAKİ ŞEFFAFLIK UNSURUNU GELİŞTİRECEĞİZ”

Yılmaz sözlerine şunları ekleyerek devam etti: “Doğalgazın ülkedeki geçmişi Avrupa’daki kadar değil ancak 30 yılda çok büyük rol kat ettik özellikle EPDK’dan sonra. Bölgedeki en büyük doğal gaz piyasalarından birine sahibiz. İleriki dönemde LNG‘nin piyasadaki rolü çok daha fazla artacak. Bunu göz önüne alarak FSRU yapım süreçlerine giriştik. Böylelikle kaynak çeşitliliği ve enerjide esneklik sağlamış olacağız. Tuz gölü depolama tesisleri de bizi bir sonraki adıma taşıyacak. Doğalgazın piyasada şeffaflık unsurunu geliştireceğiz. Böylelikle enerji merkezi konumunu alacak.  Türkiye’nin iştah kabartan bir yatırım ülkesi olması için elimizden gelen gayreti gösteriyoruz. Türkiye, elektrik piyasası gerek tasarım gerekse işleyiş itibarıyla gelişmiş bir piyasa hüviyetindedir. Türkiye, bölgede yaşanan tüm sorunlara rağmen yürüyüşünü sürdürüyor. Türkiye enerji piyasasının OECD ülkeleri içinde en hızlı büyüyen piyasa. EPDK olarak gerek Türkiye’nin ihtiyaçlarını karşılamak, gerekse bölgesel ölçekte cazip bir elektrik ve gaz ticareti merkezi kurulması için çalışmaya devam edeceğiz.”

 

 “YENİLENEBİLİR ÜZERİNDEN HAREKET EDİYORUZ”

İkinci günün ilk oturumunda konuşan EBRD Türkiye Direktörü Jean-Patrick Marquet: “Son birkaç yılda Türkiye’de çok büyük bir oyuncu olduk. Geçtiğimiz yıl içinde 9 milyar euroluk yatırım yatık ve sadece geçen sene 2 milyar euro yatırım yaptık. Müşteri portföyümüz üretim, dağıtım ve talep tarafı olabiliyor. Yatırımlarımızda daha bağımsız daha sürdürülebilir yatırımları oluşturmak. Bağımsızlık elde edip bağımsızlık uğruna başka şeyler kaybettiğimiz sektörlere yatırım yapmıyoruz. Yani kömür yerine yenilenebilir üzerinden hareket ediyoruz. Türkiye enerjideki kırılganlığını aşmak istiyorsa talep tarafına yönelmeli. Sürdürülebilir enerjinin bu yanı özellikle önemli” diye konuştu.

KfW IPEX Bank Türkiye Direktörü Thomas Selzer ise şunları söyledi: “Alman Bankası olarak biliniyoruz. Sudi Arabistan, Katar, Meksika’ya yatırımlarımız mevcut. Sadece Almanya değil Avrupa’dan her türlü oyuncularla çalışıyoruz. Bunun yanında Star rafinerilerine katkımız var. Yatırım fırsatlarının olduğu yerlerde gelende biz süreci başlatıyoruz. Politika diyalogları-yatırım inisiyatifleriyle hareket ediyoruz. Özellikle Paris İklim Anlaşması’ndan sonra enerji konusunda iklim değişiklinin önüne geçme adına belirlenen hedefleri yerine getirebilmek için yapabileceğimiz çok fazla şey var. Bunun için de çalışmalarımız devam edecek.”

“TÜRKİYE’NİN EN BÜYÜK ENGELİ ENERJİDE DIŞA BAĞIMLILIK”

İslami Gelişim Bankası Türkiye Direktör Vekili Hammad Zafar Hundal, “Türkiye’deki faaliyetlerimiz son yıllarda yükseliş gösterdi. Türkiye’nin Enerji hedefleri bizim hedeflerimize çok yakın. Bu yatırımlarımız da aydı doğrultuda devam ediyor. Türkiye’ye yaptığımız yatırımlarımız 10. 1 milyar dolar civanında ve bunun 3 milyarı neredeyse son 2 yıl içerisinde gerçekleşti. Türkiye önemli bir pazar ve yatırım açığı olduğunu görüyoruz. Yenilenebilir enerjide büyük bir artış var ve bu büyüme sürdürülebildiği takdirde Türkiye’nin enerji  ithalatı da azalacaktır. Enerji arz güvenliği için bunlar önemli gelişmeler. Türkiye 18. Büyük ekonomiye sahip. Muazzam bir kapasiteye sahip ancak Türkiye’nin ayağının takıldığı nokta tatbikî enerjide dışa bağımlılık yani ithalat bağımlılığı oluyor. Bunun üstesinden gelmek için elimizden geleni yapacağız” dedi.

Konuşmacılardan EnerjiSA, CFO, Sascha Bibert şu açıklamalarda bulundu: “Enerji üzerine yıllardır yapılan çalışmalar var. Kesinlikle bunlar ilişkiler üzerinden yürüyen iş. Enerji işi risk almadan yürütebileceğiniz bir iş değil. Enerji işinde hidroelektrikten rüzgara farklı alanlar farklı oyuncular var. Ve sadece bu konuyu elektrik üretimi üzerinden değerlendiremeyiz. İşin arz ve talep tarafları var. Enerji piyasaları konusunda toplamda şunu söyleyebiliriz. Türkiye kalkınma konusunda harika bir yol izliyor. Türkiye’ye ve bize de gereken şey bir yol haritası. Bize bir çerçeve gerekiyor ve bunu da bulacak kapasiteye sahibiz. Güç piyasasındaki durumlara baktığımızda elektrikle ilgili fiyatların ileriye dönük olarak makul olacağını öngörüyoruz. Döviz kuru ve faiz oranları bizim için bazı sıkıntı yarattı ama bundan şikayet etmiyoruz çünkü bizim yapacağımız iş sadece girdileri alıp yeni bir plan ve yol haritası belirlemek.”

 “DOĞAL GAZ KONUSUNDA ŞİRKETLER SADECE FİYATA BAKACAKTIR”

İkinci günün İkinci Oturumda Doğu Akdenizi konusu tekrar ele alındı. Ancak bu sefer daha farklı bir tablo çizilerek gazın fiyatlandırılması konusu gündemin ana maddesi oldu. Konuşmacılardan Kıbrıs Ulusal Hidrokarbonlar Şirketi CEO’su Charls Elinias: “Küresel enerjiyle ilgili iki şeye değinmek istiyorum. Bunlardan bir tanesi fiyatlar. Eğer fiyatlar uygun olmazsa yaptığınız yatırımların hiçbir anlamı kalmaz.  İkincisi enerjideki değişiklikler yani enerji devinimi, teknolojiler ve ortaya çıkardığı fiyat rekabet değişiklikleri. Yapısal değişikliklerdir bunlar. Bu değişimler tek yönlü değişiyor. Yani fosil yakıtların değerini ve tercih edilebilirliği ile ilgili yeni yönelimler ortaya çıkartıyor. Dünya yeşil enerjiye dönüyor ve yenilenebilirler fosil yakıtlardan pay çalmaya başlıyor. Daha açıkçası fosilden yenilenebilir enerjiye  dönen bir trend var diyebiliriz. Dünyada genelinde yüzde 30’luk yenilenebilir. Baktığımızda Doğu Akdeniz’de Leviathan, Mısır’da Zhor sahası yeni bir enerji kaynak kapasitesini ortaya çıkardı. Bölgede aramalar devam ediyor ve Nil deltasında da bir keşfin haberi geldi. Mısır sadece kendi gazını üretmekle kalmayıp fazlasını satacak. Lübnan da yeni bir aktör olarak karşımıza çıkıyor. Türkiye’nin de bölgede artık enerji konusunda yeni stratejileri var” diye konuştu.

Petrol ve doğal gaz konusunda uzun soluklu projeksiyonlar çizen Elinias şunları kaydetti: “BP enerji raporunu temel alırsak 2035 e kadar enerji talebi yüzde 30 artacak. Tabi fosil yakıtlar başlıca enerji kaynağı olmaya devam edecek. ve 2035’de gaz ticaretinin yarısı LNG olarak gerçekleşecek. Gazın da 2035’e kadar kömür talebinin üstüne çıkacak. Rusya pazarının korumak isteyecektir. Bu nedenle fiyatların düşük kalacağını söyleyebiliriz. Keşfedilen petroller 2050’ye kadar kullanılmaya devam edecek. Avrupa enerji kaynaklarını çeşitlendirmeye devam ediyor. Ancak Rusya’dan aldıkları gaz artmaya devam edecek çünkü fiyatlar çok daha ucuz. Yerel gazların tükeniyor olması bunda etken. Hollanda gazının düşüşü buna örnek.  Yakın zamanda bu fiyatların yükselme ihtimali gözükmüyor. Sonuçta hükümetler değil şirketler alıyor bu gazı dolayısı ile fiyatlar ana etken.  Çıkarılan kaynaklara baktığımızda yarısından azı kullanılmaya başlanacak. Hatta yarısı çıkarılmaktan vaz ile geçilebilir. Buna karşılık Doğu Akdeniz gazına gelirsek eğer Avrupa’da gaz 8 doların üstüne çıkarsa o zaman Doğu Akdeniz gazının ticari bir değeri olabilir aksi takdirde zor. Ve gerçekçi olmak gerekirse doğal gaz fiyatları o kadar çıkmayacak. Biz gazı çıkaracağız ve Avrupa gelip bu gazı alacak diyoruz. Çünkü stratejik açıdan önemli ama Shell BP için bu sözler bir şey ifade etmiyor. Onlar tamamı ile fiyata bakacaktır.”

“PETROL TİCARİ, GAZ SİYASİDİR”

Doğu Akdeniz Konusunu anlaşma taraflarının konumunu göz önüne alarak inceleyen Yazıcı, “Türkiye açısından bakarsak önce amacı belirleyip sonra bu amaca uygun olarak adım atmanız gerekiyor. Biz önce hukukun üstünlüğünü ortaya koymamız lazım. Çünkü ticaret yapacakların haklarının korunması öncelikli konulardan birisi. İkinci olarak teknik alt yapı ve sonra fiyat geliyor. Doğu Akdeniz’deki gazın gelmesi ülkeler arası iletişimi arttırıp olumlu politik sonuçlar doğurabilir. Diğer yandan kaynak çeşitlendirmemiz de lazım. Diğer yandan BOTAŞ’ın serbestleştirilmesi konusu var. Çünkü bence bu enerji anlaşmaları yapılırken BOTAŞ bir taraf olarak katılmamalı. Eğer başka bir şirket ve güvenilir bir anlaşma varsa BOTAŞ oyunun içinde olmamalı. Benim öğrendiğim şeylerden biri petrolün ticari gazın siyasi olduğudur. En akıllı ve en güvenilir adımlardan biri Kıbrıs’ın bu tabloya dahil edilmesi olacaktır. Evet, siyasi sıkıntılar var, Türkiye Kıbrıs’ı tanımıyor ancak bunun gibi projeler barış için fırsat olabilir. Bu bir hayal belki ve benim böyle bir hayalim var. Her şey bir hayal ile başlar” diye konuştu.

 “DOĞU AKDENİZDE İYİ BİR FİYAT, BİRŞEYLER YAPABİLİR”

Siyasi bir adım ve iyi bir fiyatın anlaşma sağlayacağını vurgulayan Büyük Elçi Mithat Rende şunları kaydetti: “Doğu Akdeniz gazında kaynak sahiplerine bakılırsa, Kıbrıs, İsrail, Mısır var. Bölgedeki ticarette bazı sınırlandırmalar vardı, bunlardan bir tanesi İsrail-Türkiye gerilimi. Şimdi yeni büyükelçiler atandı ama yine de Kıbrıs problemi ortada. İsrail gazının Türkiye’ye ulaştırılması konusunda en yakın rota Kıbrıs üzerinden geçiyor. Direk Türkiye’ye uzaklığı 550 km civar ilken Kıbrıs seçilirse deniz altına kurulacak boru hattı, 550 km’nin daha da altında bir mesafede olacak.  Diğer yandan bölgede siyasi bir iş birliği tam olarak sağlanmadıysa da ticari olarak hala daha şirketler destekleniyor. Yani iyi bir fiyat iyi bir koşulda bir şeyler yapılabilir. Türkiye peki iyi bir pazar mı? Charls Elinias çok iyi bir pro fil çizmedi ancak müzakereler devam ediyor. Ve iki tara da zorlu müzakereciler. Yani her iki tarafta da siyasi bir otorite söz konusu. Bu minvalde hareket edeceklerdir.”

“TÜRKİYE’NİN AVANTAJI SAHİP OLDUĞU ALTYAPILARDAN GELİYOR”

Türkiye’nin potansiyel talebinin altını çizen Rende: “İsrail diğer seçenekleri incelme konusunda kendini rahat hissedebilir, çünkü bizim içimiz rahat; Türkiye iyi bir Pazar ve mantıklı bir tercih. Neden çünkü Türkiye’de kişi başı enerji tüketimi ortalamanın altında. Genç bir nüfusumuz var. Sanayi gelişimimiz daha tamamlanmadı. Mustafa Yılmaz ise 2018 de bütün illere doğalgaz ulaştırmayı hedeflendiğini söylüyor. Bu gerçekten çok büyük bir pazar oluşacak demek. Biz BTC’yi gerçekleştirmek istediğimizde bu projeye karşı çıkarak mümkün olmadığını söylediler bu bizim şevkimizi kırmadı ve bu gün dinlediğimiz bazı olumsuz değerlendirmeler de yine kırmayacak. BTC Rusya çıkarlarına da tersti, ancak yapıldı ve Azerbaycan ve Türkiye’ye büyük bir fayda getirdi. Eğer Doğu Akdeniz boru hattı olmazsa dünyanın sonu da değil. Ancak benim fikrim olumlu yönde. Enerji merkezi tabi ki hemen olunacak bir şey değil, zaman, sabır ve çalışmayı gerektiriyor. Ancak olmayacak bir şey değil. İleride Akdeniz’de bir enerji merkezinin yükseleceğini göreceksiniz. Bu Türkiye Yunanistan ya da Bulgaristan olacak. Türkiye’nin potansiyeli yüksek çünkü daha önceden kurulmuş olan alt yapılara sahibiz. Ancak enerji merkezi olma konusunda önümüzde ilerlememiz gereken bir 10 yıl var. Hub olmak tabi ki istiyoruz, önemli ama Türkiye’nin önceliği enerji güvenliğini sağlamak. Hiçbir siyasetçi elektrik kesilsin istemezler. Bu onlara vatandaşlardan olumsuz geri dönecektir” dedi.