Bakan Dönmez, gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu

Bakan Dönmez, konuk olduğu Anadolu Ajansı Editör Masası’nda soruları yanıtladı, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

Doğal gazın 81 il ve 510 yerleşim birimine ulaştırıldığını kaydeden Dönmez, “Kampanya döneminde bazı adayların sorumluluk alanlarında olmayan konularda vaatlerde bulunduklarını gözlemleyebiliyoruz. Bazı yerlerde adaylar, gaz getireceğiz diyorlar. Bunlar doğru değil. Şu an 81 ile, 510 yerleşim birimine doğal gazı ulaştırmış olduk. Tabii ki talep hakkı var. Vatandaş talep ediyor ama nihai karar belli mekanizmalarla değerlendirildikten sonra oluşuyor. Nihai olarak bunun ekonomik ve teknik değerlendirilmesi, karar verilmesi bir plan dahilinde gerçekleşiyor.” diye konuştu.

Kesinti ve kısıntı bitti

Enerjide son yıllarda özellikle arz tarafında yapılan yatırımlarla kesinti ve kısıntı sorununun giderildiğini anlatan Dönmez, yerli ve yenilenebilir kaynakların payını artırmak için çalıştıklarını söyledi.

Dönmez, elektrik üretiminin yarısının yerli ve yenilenebilir kaynaklardan, diğer yarısının ise ithal kaynaklardan elde edildiğinin altını çizerek, “Amacımız yerli kaynakların payını yüzde 60-70’lere yükseltmek. Bu yılın ilk 2 ayında yüzde 60’lı oranlara ulaştık. Daha çok yerli ve yenilenebilir diyerek birçok projeyi hayata geçiriyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.

Türkiye’de yerli kömürde potansiyelin yüksek olduğunu vurgulayan Dönmez, bu yerli kaynakla önemli istihdam yaratılabileceğini belirtti.

Bakan Dönmez, Akkuyu Nükleer Güç Santrali’ne (NGS) ilişkin  ortaklık konusunun zaman zaman gündeme geldiğini belirterek, “Bu süreci Rosatom kendisi yönetiyor. Türkiye’den ortak arandığı ifade edilmişti. Rosatom olmazsa ‘bunu tek başımıza da yapabiliriz’ diyor. Netleşen bir şey yok” ifadesini kullandı.

Nükleer santral projelerinin dünyanın her yerinde uzun zaman alan projeler olduğunu anlatan Dönmez, “Bu tür projelerde lisanslama, ÇED gibi süreçler zaman istiyor. Fiilen sahada işe başladığınız zamandan daha fazlasını inşaat öncesi izinlerde, projelerde harcıyorsunuz. Biz bu safhaları bitirmiş olduk, inşaat süreci başladı.” dedi.

Dönmez, Rusya ve Türkiye’nin iradesinin projeyi tamamlama yönünde olduğunu ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in projeyi yakından takip ettiğini anlattı.

Akkuyu NGS’de ilk reaktörün devreye alınması için hedefin 2023 yılı olduğunu anımsatan Dönmez, “Geçen yıl zaten ilk temel atıldı, lisans alındı. İkinci reaktörün inşaat lisansını da verip çalışmalara başlayacaklar. 4-5 yıl önce 250-300 civarında öğrencimizi eğitim için göndermiştik. Lisans eğitimi aldılar. O gençlerimizden yaklaşık 30’u diplomalarını aldı, Şu anda projede fiilen çalışmaya başladılar. Bu sene yine 30 civarı öğrencimiz diplomasını almış olacak.” diye konuştu.

Bakan Dönmez, Akkuyu’da kullanılacak malzeme ve ekipmanın Türkiye’den tedariki konusunda uzun dönemdir çalışmalar yürütüldüğüne dikkati çekerek, sanayi kuruluşlarıyla çeşitli vesilelerle bir araya geldiklerini aktardı.

“Ciddi yüklenici firmalarımız var”

Dönmez, Akkuyu NGS inşaatı için Türk sanayicilerle Rosatom yetkililerini bir araya getirdiklerini belirterek, söz konusu süreçte bazı standartlar belirlendiğini söyledi.

Türkiye’nin inşaat konusunda ciddi anlamda deneyimli olduğunu hatırlatan Dönmez, “Ciddi yüklenici firmalarımız var. Akkuyu NGS’de Türkiye’deki firmaların tecrübelerinden yararlanmaya başladılar. Birkaç defa yerinde gördüm. Çalışanların neredeyse yüzde 90’ı Türk işçi ve mühendislerden oluşuyor.” dedi.

Dönmez, Akkuyu’da ortaklık konusunun zaman zaman gündeme geldiğini belirterek, “Türkiye’den ortak arandığı ifade edilmişti. Rosatom olmazsa bunu ‘tek başımıza da yapabiliriz’ diyor. Netleşen bir şey yok. Projenin fizibilitesi var. Yerli başka bir ortak masaya oturduğu zaman değerleme yapması gerekecek. Bunlar uzun zaman alan süreçler. Büyük miktarlı bir yatırım ve finansmandan bahsediyoruz.” diye konuştu.

Akaryakıt piyasası

Türkiye’de akaryakıt fiyatlanmasının döviz kuru ve petrol fiyatlarına bağlı olduğunu anlatan Dönmez, bunların yanı sıra rafinaj ve diğer maliyetlerin de fiyatlara eklendiğini söyledi.

Dönmez, akaryakıt sektörünün serbest piyasa kurallarının sağlıklı işlediği sektörlerden biri olduğunu ifade etti.

Akaryakıt fiyatlarının oluşumuna ilişkin çok defa sorularla karşılaştıklarına işaret eden Dönmez, şunları kaydetti:

“Gönül isterdi ki, fiyatları çok daha düşükten belirleyelim, vatandaşımız, tüketicimiz bundan istifade etsin. Suni olarak bunun artırılmasının önüne geçmek için gereksiz ve haksız ambargoların önüne geçmemiz lazım. Şu andaki petrol fiyat artışlarının arz yetersizliğinden değil, büyük oranda bu ambargolara bağlı olarak geliştiğini düşünüyoruz. Siyasi bir neden olduğunu düşünüyoruz. İnşallah bunun farkına varılır ve bu uygulamalardan vazgeçilir. Birçok ürünün ham maddesi petrol. Keza gaz fiyatları. Boru gazı dediğimiz gazlar uzun dönemli kontratlara bağlanmış durumda. Bunlar petrol fiyatlarına endeksli olarak değişiyor, artıyor veya eksiliyor. Bugün ham petrol fiyatları 65-66 dolarlık fiyatta, bunun aşağı yukarı 1 hafta sonra akaryakıt pompalarına yansıdığını görüyoruz. Ortalama 6 ay sonra da gaz fiyatlarını etkilediğini görüyoruz. 7-8 ay sonra da elektrik fiyatlarını etkiliyor. Niye etkiliyor derseniz, birçok ülkede gazdan elektrik üretiliyor. Saatlik çalışan bir elektrik borsası var. Gazla üreten firmalar değişen maliyetleri elektrik fiyatlarına yansıtıyorlar doğal olarak. Toptan elektrik fiyatlarında yedinci ayda bunu görüyoruz. Konutlarda ise 9 ay sonra fiyatlara yansıma görülüyor.”

Bakan Dönmez, geçmişte petrol ve kurun arttığı dönemde Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın eşel mobil uygulamasına gittiğini de hatırlattı. Yüksek fiyat artışlarının vergi üzerinden yönetildiğini anlatan Dönmez, bunun bir rahatlama sağladığını söyledi.

Dönmez, hazinenin bir yerde kendi vergi gelirinden fedakarlık yapmış olduğunun altını çizerek, “Şu anda yılbaşı itibarıyla buna ihtiyaç kalmamıştı ama geçtiğimiz günlerde Hazine ve Maliye Bakanımız ‘ihtiyaç olursa tekrar gündeme gelir’ dedi . Eşel mobil mekanizmasının olduğu dönemlerde farklı durumlar vardı, o kalktı biliyorsunuz. Artış veya azalış şu an pompaya olduğu gibi yansıyor.” değerlendirmesinde bulundu.

TANAP ve TürkAkım

Türkiye’nin son dönemde Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı Projesi (TANAP) ve TürkAkım gibi enerji arz güvenliğini güçlendirecek yeni projelere imza attığını aktaran Dönmez, “TANAP’ta bildiğiniz gibi geçtiğimiz yıl iki liderin katılımıyla doğal gaz sevkıyatı başladı. İlk anlaşmaya göre, yıllar itibarıyla 2,4,6 milyar metreküp diye giden bir sevkıyat programı tasarlandı. Bu sene de sevkıyatlar devam edecek.” ifadelerini kullandı.

Dönmez, güzergah ve kaynak çeşitliği açısından Türkiye’yi de son derece rahatlatan TANAP’ın doğrudan sisteme bağlandığını belirterek, projenin sistem dengesi ve dinamiği açısından önemli olduğunu kaydetti.

Türkiye’nin bu yeni boru hatları ile beraber, bölgede bir enerji ve ticari merkezi haline geleceğini vurgulayan Dönmez, “Şu anda enerji borsasında da elektrik ürünleri ve doğal gaz ürünleri alınıp satılıyor. Avrupa’dan gelecek oyuncular burada doğal gaz ve elektriğini alıp satabilir, teknolojik altyapımız hazır.” değerlendirmesinde bulundu.

Bakan Dönmez, Mersin’den sonra Adana açıklarında ikinci bir kuyuda sondaja başladıklarını belirterek, “4 bin 500 metre civarında bir sondaj derinliği hedefimiz var. Müjde için erken ama süre vermeyelim. Bu operasyonlar 4-5 aylık bir süreç. Bizim hedefimiz iki gemiyle yılda 4 sondaj yapmak.” dedi.

İlk sondaja ekim aylarında Alanya’da başladıklarına işaret eden Dönmez, “Şu anda hemen hemen artık son virajdayız diyebiliriz. 6 bin metreye ulaşmayı hedefliyoruz. Mart ayı sonu itibarıyla da 6 bin metre derinliğe ulaşmış olacağız. Şu anda tabii özellikle son metrelerde teknik olarak orada birtakım testlerin yapılması gerekiyor. Daha dikkatli, daha yavaş çalışmayı gerektiren bir bölümdeyiz. Bugünlerde var veya yok bilgisini paylaşmak çok sağlıklı olmaz ama gönül ister ki ilk sondajda bu işi yapalım.” dedi.

Dönmez, petrol ve doğal gaz aramanın sabır isteyen bir iş olduğuna işaret ederek, 1970’li yıllarda İngiltere’nin Kuzey Denizi’nde 150 sondaj yaptığını, vazgeçmek üzereyken bir sondaj daha yapmaya karar verip bulduklarını ve yine aynı bölgede Norveç’in 35’inci kuyuda bulduğunu anımsattı.

Bu sayıları beklemeyi arzu etmediklerini belirten Dönmez, şöyle devam etti:

“Teknoloji de tabii daha hızlı gelişiyor. Üç boyutlu sismik araştırma kabiliyetleri gelişti. Dolayısıyla yerin altındaki bu bilgiyi değerlendirecek, analiz edecek birtakım ekipmanlar var. Bunlarla birlikte tabii daha kısa sürede inşallah bunlara da erişmiş olacağız. O anlamda son teknolojiyi kullanıyoruz. Gerek sismik gemilerimizde gerekse şu anda Fatih gemimizde ki Fatih gemisinin ikinci kardeş gemisi de geldi, Yavuz. O da aynı benzer teknik özelliklere sahip. Dünyada bu özelliklere sahip 16 gemi var. Normalde bunu bir servis şirketinden, hizmet kiralamak suretiyle yapabilirsiniz. İlla kendi mülkünüz olması gerekmez ama bizim agresif bir sondaj arama programımız olduğu için uzun dönemli bu tip anlaşmalar yerine, bazen de ekonomik olmayabiliyor, biz bunu kendi milli imkanlarımızla yapalım hem donanımlarımız bize ait olsun, hem de insan kaynağımız da bir yandan yetişmiş olsun dedik.”

Dönmez, Kıbrıs Rum kesimi ve komşu ülkelerin de aramaları olduğunu belirterek, İsrail’le Mısır’da keşifler yapıldığını ve Exxon Mobil’in de bölgede bir keşif yaptığını anımsattı.

Bölgede potansiyel olduğunu ve Türkiye’nin de ilk denemelerde bu potansiyeli yakalamasını hedeflediklerini dile getiren Dönmez, “Öteden beri savunduğumuz adada Kıbrıs Rum kesiminin bütün yer altı zenginliğinin kendi ekonomisine kazandırmasının doğru olmadığını ifade ettik. Orada bir Türk toplumu var, onların hak ve menfaatlerinin de doğru bir şekilde korunması gerektiğini ifade ettik. Burada masaya oturulursa, Kıbrıs’taki her iki toplum lideri bir çözüm üretebilirse biz bundan memnun oluruz. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti de ruhsat alanları tayin etti, o yüzden biz de orada arayacağız diyoruz. İnşallah bu gerçeği görür karşı taraf ve ortak her iki tarafın da kazanacağı bir model üzerinde anlaşma olur.” diye konuştu.

Dönmez, Mersin açıklarında da sığ deniz çalışmaları yapıldığını kaydederek, “İlk kuyumuzu açtık, orada bazı emareler var ama ekonomik bir rezerve ulaşamadık. Çok yakın bir yerde, Adana açıklarında ikinci bir kuyuya daha başladık. 4 bin 500 metre civarında bir sondaj derinliği hedefimiz var. Şu anda bu çalışma Kuzupınarı bölgesinde, orada da var mı yok mu bilgisine ulaşmış olacağız. Hem sığ denizde hem derin denizde devam ediyoruz çalışmalarımıza. Müjde için erken ama süre vermeyelim. Bu operasyonlar 4-5 aylık bir süreç. Bizim hedefimiz iki gemiyle yılda 4 sondaj yapmak.” diye konuştu.

Türkiye’nin hidrokarbon aramalarında çeşitli uluslararası iş birlikleri olabileceğini dile getiren Dönmez, konuşmasını şöyle tamamladı:

“Geçmişte Karadeniz’de birtakım iş birlikleri oldu uluslararası petrol şirketleriyle. Bugün de o şirketlerin bir kısmıyla görüşüyoruz. Hem Akdeniz için hem de Karadeniz için iş birliklerimiz olabilir. Biz buna açığız. Diğer taraftan bazı servis hizmetleri var. Bu servis hizmetleri ihtisaslaştığı için onları ellerinden almak gerekiyor. Sismiklerin değerlendirilmesinden tutun da kuyu yapım çalışmalarına destek işlerine kadar birçok hizmet dışarıdan alınabiliyor. İyi de partnerlerimiz var. Onlarla iş birliklerimiz devam edecek. Bu iş bazen şöyle de olabilir; Hazar’da Türkiye Petrolleri’nin ortaklarından birisiyle hem petrol hem doğal gaz çıkarıyoruz. Orada birçok uluslararası büyük petrol şirketi de ortağımız. Bunlar yeri geliyor rakip, yeri geliyor bazı büyük sahalarda iş birliği yapmak suretiyle hem finansal açıdan daha kolay yürütülmesini sağlamış oluyorlar, hem de teknolojik birikimlerini getiriyorlar. Bu tip birliktelikler dünyanın çeşitli coğrafyalarında olabiliyor. Bizim de bu tip iş birliklerimiz geçmişte olduğu gibi gelecekte de olacaktır.”

AA

‘Türkiye’ye Enerji Veren Kadınlar Ödül Töreni’ yapıldı