‘Yıllar sorunlarla, zorluklarla onları rafine ede ede geçti’

Türkiye Petrolleri Petrol Dağıtım A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet Mert Yılmaz yeni çıkardığı kitabı ‘Rafine Yıllar’ı Enerji Petrol Gaz’a anlattı. Yılmaz, kitabı yazma amacının ‘geleceğe bir referans bırakmak’ olduğunu ifade etti.

Türkiye Petrolleri Petrol Dağıtım A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet Mert Yılmaz sektörün dününü bugününü, yaşanılanları ve kendi deneyimlerini ‘Rafine Yıllar’ isimli kitabında yazdı. Kitabı yazmaya karar vermesindeki etkenleri, yaşadığı süreçleri ve geri dönüşleri gazetemize anlattı.

Uzun aktif çalışmalarınızdan sonra sektörde sizi bir süredir görmüyoruz. Şimdi Türkiye Petrolleri Dağıtım şirketinin içinde yer aldığı Zülfikârlar Holding’de yönetim kurulu üyeliğiniz başladı. Neler oldu biraz gelişmeleri anlatır mısınız?
2016 yılında Petrol Ofisi’ndeki son görevimden sonra sektörde aktif çalışmadım, sadece birkaç danışmanlık işinde çalıştım, çok da sevdim açıkçası bazı işlere katkıda bulunmayı. 1996 yılında İngiltere’deki görevimden sonra Mobil ve BP beraberliğini gerçekleştirmiştik biliyorsunuz, son derece yoğun günlerim oluyordu ancak o sıralar eşime kendi işini kurması konusunda destek olmam gerekiyordu. Sektörde olmadığım zamanlarda eşimin şirketine destek oldum, daha da büyümesini sağladık beraber. Şimdi ise Temmuz ayından itibaren Zülfikarlar Holding’de yönetim kurulu üyeliğim başladı. Sektöre, şirketimizin sahibine, çalışanlarına ve çok sevdiğim iş ortakları bayilere tekrar katkıda bulunacağım için son derece mutluyum.

“İYİ Kİ SEKTÖR EPDK’YA VE DİRAYETLİ ŞİRKET YÖNETİCİLERİNE KAVUŞMUŞ”

Şimdi ‘Rafine Yıllar’ isimli bir kitap yazdınız, bu özellikle akaryakıt sektörünün istasyon ve bayilerini ilgilendiren tarafında ilk kez oluyor. Peki neden ‘Rafine Yıllar’ adını koydunuz?
Bunu çok düşündüm, o kadar çok alternatif vardı ki kitaba ad olarak koyabilecek ama “Rafine Yıllar’’ çok anlamlı geldi, şöyle anlatmaya çalışayım; rafine bildiğiniz gibi arıtılmış, inceltilmiş, saflaştırılmış demek, bizim sektörümüzde çok önemli bir sözcük, kullandığımız benzin, LPG, motorin, gaz, siyah ürünler, yani tüm akaryakıt türleri ham petrol rafine edilmeden üretilemiyor. Rafine edilmiş ürünleri istasyonlarda tüketiciyle buluşturuyoruz. Ben de kitabımda rafinaj işleminden geçen ürünlerin istasyonlarda satılmasını sağlayan sektörden söz ediyorum. Aynı zamanda bir anlam daha yüklü isimde; sektörümüzün son 40 yılda temel sorunlarının nasıl azaldığını, nasıl daha güvenilir bir iş düzeni oluşturduğumuzu, başımızdan geçen her önemli sorundan nasıl arındığımızı, karmaşadan sonra rafine bir sektöre nasıl kavuştuğumuzu okuyucuya anlatıyorum. Yıllar sorunlarla, zorluklarla onları rafine ede ede geçti.
Şimdi bazı arkadaşlarımız sorun derken devam edegelen kâr marjları, kur farkı zararları, istasyon transfer savaşları gibi konuları düşünebilir ancak benim söz ettiğim büyük sorunlar, çalışmamıza engel olan meselelerdi. Kaçak akaryakıt, beyaz bayraklı istasyonlar, lisanssız faaliyetler, çantacı distribütörlerin istasyon bayilerinin elinden müşteri alması, istasyonlar arasında çalışmayan kilometre tahdidi, dağıtıcıların diğer istasyon bayilerine ürün satması, ürün kalitesi, çevreyi olumsuz etkileyen yüksek kükürtlü, kurşunlu ürünler, 10 numara yağ meselesi ve daha neler neler. O kadar kötüydü ki sektör, Ankara’da alıyorduk soluğu, problemler kronikti… Sorunların çözülmesini isteyen, ülkesini sevenler bunları temizledi, iyi ki sektör özellikle EPDK’ya ve dirayetli şirket yöneticilerine kavuşmuş diyorum. Enerji Petrol Gaz Gazetesi sık sık bizim sektöre bir ‘aile’ diyor, her ailede sorun olsa da biz yine bir aileyiz. Tüketici bunları bilecek durumda değil, nereden nereye geldiğimiz unutmamalıyız. Tüm bunları okuyucuya sunmak istedim, neticede bunlar bir dönemin gerçekleridir ve hatırlanmalıdır.

“KİTABI YAZMAM 4 YILA YAKIN SÜRDÜ”

 Sizi motive eden şey neydi kitap yazma konusunda, ne kadar sürdü yazmak?
Önce ne kadar sürdüğünü söyleyeyim, 4 yıla yakın. Bunun son 13 ayı editörümle ve sonrasında yayınevi ile yoğun olarak çalışarak geçti. Neden yazdığıma gelince: Hem şirket ortamında sohbet ederken hem özel hayatta arkadaşlarımla konuşurken ister istemez akaryakıt ve sektör konuları gündeme gelir, ben de heyecan ile anlatırken, “Yazsanıza şunları’’ derlerdi. Petrol Ofisi’nde son danışmanlık günlerimde ‘Neden olmasın’ dedim kendime. En önemli neden, gelecek günlere bir referans bırakma isteği oldu aslında, şimdiye değin bu konuda yazılmış toplu bir eser yok. Okuyucu kitlesi olarak elbette kendi sektörümüzü düşündüm, bizim 100’e yakın dağıtım şirketimiz, 13 bine yakın istasyonumuz var. Geçmişi bilmeyenler var, nereye gittiğimizi de merak ediyorlar. Fakat ben bununla sınırlı kalacağı inancında değilim, sektör dışından okurlar da ilgiyle okuyabilir. Zira olağanüstü teknik bir kitap değil, sektöre özel sayılabilecek gelişmeler bazı renkli anılarla süsleniyor. Depolarını yakıt ile doldurmak birçok insanı ilgilendiriyor, bu nedenle kitabım onlara da anlamlı gelecek. İnsanlara çok sevimli gelmiyor sürekli yakıt almak; Şirketlerin de çok para kazandığını zannediyorlar, yani merak edilen bir iş ortamı bizimki. Kitapta profesyonel iş hayatında basamakları tırmanmak isteyen çalışanların karşılaşabilecekleri sürprizler var, çok farklı şirketlerde ve görevlerde çalışmanın ilginç hikayeleri yer alıyor. Çalışma hayatında aslında sadece biz görünsek de yalnız olmadığımızı biliyoruz, yaşananlardan ailemizin etkileşimi kaçınılmaz… Okuyan kişilerin Rafine Yıllar’da kendilerinden bir şey bulacağına eminim.

“EN BÜYÜK YARDIMCIM SİZİN GAZETELERİNİZDEN OLUŞAN ARŞİVİM

Siz bu sektörde tecrübeli birisiniz ama yazarlık farklı bir boyut, zorlandınız mı? Kitap yazmak nasıl bir süreçti?
Yazmak kolay değil ama bir o kadar zevkli. Kitabım -az çok sadık kalsa da- tam anlamıyla kronolojik bir sıra takip etmiyor, olaylar, gelişmeler ve tarihler harmonize olmuş vaziyette. Eğer kronolojiye çok sadık kalsam insanlar birçok konuda değişimi bildikleri için okurken esnerlerdi, ansiklopedik değil. Geçmiş, şimdi ve gelecek yan yana, önemli olan zamanı ileri götürüp bazen geriye sarmak. Yurt dışında sektörümüzün nasıl çalıştığına dair anlatımlar da genel gidişe ilave edilmiş durumda kitapta. Yurt dışında üstelik İngiltere’de bu işin iyi yapıldığı yerde çalıştığım için anlamlı notlar düşebildim. Ayrıca sektöre ait birçok şeyi hatırlamak zorundaydım, günlerce kendimi zorlayıp sakin köşelerde notlar aldım, izleyenler de bir anlam verememişlerdir boşluğa dalan ve devamlı not alan bir insan görünce… Yazarken sakin kalmak ilginç oldu bunca koşturmalı hayattan sonra. En büyük yardımcım; sizin gazetelerinizden oluşan arşivim, büyük bölümü bana referans oldu birçok konuda. Tabii internet olayını küçümsememek lazım, ondan da birçok çapraz doğrulama ile yararlandım. Kütüphanemde petrol ile ilgili kitap var birkaç tane. Dışarıdan bilgi kullandıysam mutlaka referans gösterdim.

“RAFİNE YILLAR’DA REKABETE VE KURUMLARA HEP SAYGI VAR”

Peki, gizlilik, özel bilgiler konusunda nasıl bir tutum sergilediniz?
Sadece gizliliğe dair hassas olmadım aynı zamanda kişilere dair de çok özen gösterdim, kitapta çok az şahıs ismi vardır, benim için şahıs değil gelişen olaylar, sektördeki kilometre taşları önemli oldu, takdir edersiniz ki 40 yıla yakın çalışma hayatında insanın önünden birçok çalışanı, mesai arkadaşı geçer, rakip şirketlerin çalışanları dahil, kitap bunların hiçbirine yer vermiyor, ama sektörde bize model olmuş efsane isimler ayrı tabii… Ben işe konsantre bir insan olduğum için yapıma da çok uygun bu yaklaşım. Şirketlerden bahsederken ise hep kamuya açık bilgiler var, gizli, şirkette kalması gereken bilgiler kesinlikle yok, çalışırken yaşadığım duygular ve başımızdan geçen, birçok kişinin bildiği olaylara yer verdim. Rekabete ve kurumlara hep saygı var. Çalışma hayatında en önem verdiğim alan hukuktu, o bölümde çalışanlar yakın arkadaşlarım oldu, bu nedenle kitapta özen üst seviyede, zaten sektör benden aksini beklemez.

“KİTAP İÇİN ROMAN TADINDA DİYEBİLİRİZ”

Kitabınızın çok teknik kalabileceğini, birçok insanın okurken konulara yabancılık hissedebileceğini düşündünüz mü yazarken?
Bu soru en başından düşündüğüm bir konuydu. Editörüm, çok değerli insan Can Gazalcı, aynı zamanda YazarEvi’nin sahibi ile 9 ay o kadar beraber olduk ki, mail ve Word programının içindeydik sürekli. Ayrıca yayınevi editörüm Mert Doğruer de kitaba büyük emek verdi.
Can’ın söylediği bir şeyi hiç unutmadım, ‘’Bu kitap teknik olarak ne kadar değerli olursa olsun okunmaz, mutlaka kişisel anılara, yumuşak yaklaşımlara yer vermelisiniz’’ dedi. Ben de öyle yaptım, 1981’den başladım, iş ile ilgili, eğitim ve yaşam ile ilgili sektöre ve iş hayatına dönük bugüne kadar olan anılara yer verdim, roman tadında diyebiliriz. Hatta hep takıldım, ‘’Ben Steve Jobs değilim” diye, ne yediğim ne içtiğim insanların zerre kadar ilgisini çekmez ama iş ile ilgili ilginç, acı, gülünç anılar olabilir, bir de eğitim ile ilgili, çocuklarımın yurt dışındaki eğitim günlerinden ders alınacak müthiş örnekler var yaşanmış. Sektörün içindeki önemli aktörlerin de yeterince iyi bilmediği ya da unuttuğu birçok gelişmeyle hafızaları tazeleyen kitabın, petrolün rafine edilip istasyonlara gelinceye kadarki süreci tanımayan okurlara keyifli bir okuma deneyimi sunacağını umuyorum. Bu sektörün yetiştirdiği en önemli yöneticilerden Osman Kerman’ın bana yaşattığı trajikomik anımı burada anlatmayacağım ama okuyanları hem güldürecek hem de çalışana nasıl bir ders verilir görecekler. Bunun gibi gülümsetecek anılar mevcut. Sektörün duayen kabul ettiği sevdiğimiz insan Ertuğrul Tuncer ile yaşadıklarım da kitapta var… Bu vesile ile kitabıma yazdığı önsöz için de huzurunuzda teşekkür ederim bir kez daha. Keza sektörümüzdeki “Bayi gerçeği” kitabın en önemli bölümlerinden biri, Mersin’de yaşadığım yıllarda evlenmeye hazırlık günlerinden komik anılar var. Transferler, sözleşmeler elbette kitabın birer parçası. Beni sektör ilginç derecede SEÇ-G fanatiği olarak bilir, beni bu hâle ne getirdi, bunun ardında neler var, sektör bu konuda nasıldı, kişisel zorluklarım nelerdi okuyacaklar, uzaktan yorum yapmaktan çok farklı gelişmeler, okurlarsa anlayacaklar, bizim yaptıklarımız sadece akaryakıt sektörüne örnek olmadı, başka sektörlere de ilham verdi.

“KİTABIMDA FARKLI ARAŞTIRMACILARIN GÖRÜŞLERİNE YER VERDİM VE TARAFSIZ OLDUM”

Kitabınızda geleceğe yönelik değerlendirmeleriniz de var, ne olacak sektörde?
Doğru söylüyorsunuz var, hem de bir hayli öngörü. Alternatif enerji kaynakları benim uzmanlık alanım değil, bir ara neredeyse giriyordum çok bilinen değerli bir rüzgâr enerjisi şirketine. Ancak geleceği şekillendirecek enerji kaynağının fosil kaynaklı, iklim değişikliğini azdıran petrol olmayacağı çok açık, kalkıp, ‘’Bu olmayacak demek veya mümkün değil, daha gündemde değil’’ demek biraz anlamsız oluyor. Doğru sorular; ‘’Peki, biz ne yapacağız, sektör paydaşları olarak tedbirlerimiz nelerdir ve en çok hangi enerji kaynağı? ‘’olmalıdır. Kitabımda farklı araştırmacıların görüşlerine, yaklaşımlarına yer verdim ve tarafsız oldum. Yurt dışında büyük şirketlerin konuya verdiği uzak görüşlü tutumu anladım. Ben şirketlerin ve bayilerin gelecek günleri ciddi olarak ele alması ve pozisyonlarını belirlemesini yararlı görürüm.

Kitabınız nerelerden temin edilebilir?
Kitabımı Epsilon yayınevi bastı, yaklaşımları ve kurumsal yapıları çok olumlu, etkilendiğimi söyleyebilirim. Kitapçılara dağıtım başladı, ayrıca temin etmek isteyenler için internetten almak mümkün, ‘epsilonyayinevi.com’ ve ‘kitap365.com’ adreslerini kullanabilirler.

‘BUGÜNKÜ SEKTÖRÜN BİR DE GELECEĞİ VAR DİYEREK FARKINDALIK YARATMAK İSTEDİM’

Bu kitap yazılmasaydı şüphesiz hayat devam ederdi, şimdi de devam edecek. Son 40 yılda akaryakıt sektörü çok badire atlattı, bizi yaptığımız işten soğutan gelişmeler oldu ama dirayetli yöneticiler, çalışanlar, devletimizin aldığı tedbirler ile içinde bulunduğumuz sorunları çözmesini bildi. Dışarıdan bakılınca sorunsuz, sadece tüketicilerin ödediği paraların banka hesaplarını kabarttığı düşünülen, şirket ve bayilerin hep zenginleştiğini sanan insanlara bizim anlatacaklarımız olmalıydı: ‘’Hayır bizler sandığınız insanlar değiliz, dürüstüz, şirket ve bayilerinin göğüs gerdiği çok zorluk var, insan unsuru var’’ demeliydik. Ayrıca sektörde çalışanlara, yöneticilere geçmişte “Biz yolları böyle temizledik, size daha iyi çalışacağınız bir hayat sunduk” diyecek biri olmalıydı. “Bugün yaşadığınız sorunları çok gözünüzde büyütmeyin bunların hepsi sizler ile çözülecek, siz de bir tuğla koyacaksınız ve bir gün bayrağı bırakıp gençlere devredeceksiniz” demek istedim. Ayrıca bugün gördüğünüz sektörün bir de geleceği var diyerek farkındalık yaratmak istedim. Sektörde o kadar çok değişim yaşandı ki, ne derler, pişmiş tavuğun başına gelmez deyişini hatırlatıyor. Bu anılar ölmemeli, yok olmamalı, hatırlanmalı, geleceğe referans olmalı. Sektörü bugünden ibaret zanneden insanlar olabiliyor.