WPC’nin ardından

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın konuşmasında verdiği barış mesajları zirvenin ve enerjinin sadece piyasalar açısından değil insanlık ve uluslararası ilişkiler açısından da ele alınmasının ne denli önemli olduğunun bir kere daha altını çizdi. Cumhurbaşkanı, son 1-1,5 asırdır güçlü ülke olmanın yolunun, enerji kaynaklarına sahip bulunmaktan veya bunlar üzerinde söz sahibi olmaktan geçtiğine işaret etti.

 

9-13 Temmuz tarihlerinde Cumhurbaşkanlığı’nın himayelerinde İstanbul’da düzenlenen 22. Dünya Petrol Kongresi (WPC 2017) petrol ve doğal gaz sektörünün dev şirketlerinin tepe yöneticileri, önemli petrol ve gaz üreticisi ülkelerin karar vericileri ve binlerce sektör profesyonelini bir araya getirdi. Türkiye, dünya enerji sektörünü bir araya getiren bu zirveye başarılı bir ev sahipliği yaparak büyük bir organizasyondan daha alnının akıyla çıktığı dünya enerji arenasındaki güçlü konumunu bir kere daha hatırlatmış oldu.

 

Zirvede en çok tartışılan ve gündemde yer alan konular petrol fiyatları, inovasyon, işbirliği, yeni teknolojiler ile petrol ve doğalgazın geleceği oldu. Zirve ağırlıklı görüş petrol talebinin geçtiğimiz yıllardaki kadar olmasa da önümüzdeki yıllarda ağırlıklı olarak gelişmekte olan ülkeler ile petrokimya sanayi kaynaklı olarak artmaya devam edeceği ve teknolojik ilerleme ve artan verimliliğe rağmen küresel enerji karmasında birincil yakıt olmaya devam edeceğiydi. Global petrol endüstrisinin, yeni teknolojilerin geliştirilmesiyle birlikte maliyetlerin düşürülmesi ve karbon salınımını düşürmeyi en önemli öncelikleri haline geldiği bir kere net olarak görüldü.

 

Petrol fiyatlarında 2014 yılının ortalarında başlayan sert düşüş sonrası hızlı düşen petrol ve gaz yatırımlarının önümüzdeki yıllarda artan taleple birlikte arz güvenliği üzerinde yaratacağı riskler ise herkesin ortak endişesi olarak en çok dile getirilen konulardan birisi oldu.

 

Dünyanın en büyük petrol üreticilerinden Suudi Arabistan’ın Enerji Şirketi Saudi Aramco’nun CEO’su Amin Nasser zirvede yaptığı konuşmada bu durumu şöyle ifade etti: “Uzun dönemli petrol arzına bakıldığında düşen yatırımlardan dolayı resim giderek endişe verici hale geliyor. Tekrar artmaya başlayan talep ve üretim varlıklarındaki düşüşe rağmen petrol fiyatlarındaki düşüş nedeniyle 1 trilyon dolarlık yatırım kaybı oldu. En muhafazakar senaryoda bile gelecek 5 yılda arz-talep dengesinin sağlanabilmesi için günlük 20 milyon varile ihtiyaç var. Çok miktarda üretim kapasitesine ihtiyaç var. Endüstri liderleri ve politika yapıcılar gerekli yatırımların yapılmasını sağlayacak etkileyici bir hikaye geliştirmeli”

 

Petrol fiyatlarında üretici ülkeler ve şirketlerin beklediği toparlamanın sağlanarak arz fazlasının eritilebilmesi amacıyla OPEC’in geçtiğimiz yıl aldığı üretim kısıntısı kararının etkileri ve bu anlaşmanın uygulanması konusunda üretici ülkelerin gösterdiği kararlılık da zirvede dikkat çekilen başlıklardan birisiydi.

 

OPEC Genel Sekreteri Muhammed Barkindo bu durumu şöyle değerlendirdi: “20 Aralık’ta OPEC’in Viyana’da yaptığı toplantıda çok önemli bir işbirliği kararı alındı. OPEC üyesi ve OPEC dışı toplam 24 ülkenin bir çatı altında toplandı, dolayısı ile 2017 için çok umutluyduk. Burada ülkeler beraber hareket edeceğini taahhüt etti. Anlaşmadan sonra Amerika’ya OECD ülkelerine baktık bu kararların bölgelerde yatığı sinerjiye ve etkiyi inceledik. Biz OPEC ülkeleri olarak yaptığımız günlük üretim miktarlarını ele aldığımızda finans piyasasını sektördeki varlığının çok problemli olduğunu gördük. Bu kararımızı uygulama konusunda kararlılığımızı sürdürüyoruz. OPEC üyesi ve OPEC üyesi olmayan ülkelerin bu karara çok iyi bir şekilde uyduğunu görüyoruz.”

 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın konuşmasında verdiği barış mesajları zirvenin ve enerjinin sadece piyasalar açısından değil insanlık ve uluslararası ilişkiler açısından da ele alınmasının ne denli önemli olduğunun bir kere daha altını çizdi. Cumhurbaşkanı, son 1-1,5 asırdır güçlü ülke olmanın yolunun, enerji kaynaklarına sahip bulunmaktan veya bunlar üzerinde söz sahibi olmaktan geçtiğine işaret etti.

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasında barış ve işbirliğine ilişkin şunları söyledi:

“Küresel çatışmaların merkezinde yer alan enerji kaynaklarının ve yolları üzerinde hâkimiyet kurma çabalarının, çoğu zaman iç çatışmalarla, darbelerle ve işgallerle sonuçlandığını görüyoruz. Var olduğu coğrafyalarda zenginliğin ve refahın kaynağı olması gereken petrol ve doğal gazı, daha çok savaş, kan ve gözyaşıyla birlikte anmak zorunda kalıyoruz. Türkiye olarak bu kaynakların insanlığın huzur ve refahına katkı sağlayacak şekilde kullanılması gerektiğini savunuyoruz.

 

Enerji hinterlandının merkezinde yer almamız yanında, siyasi istikrarımız ve ekonomik gelişmişliğimizle, uluslararası enerji arenasında hatırı sayılır bir aktör konumundayız. Son dönemde yapımı devam eden ve inşası planlanan yeni petrol ve doğal gaz boru hatları, Türkiye’nin enerji koridoru ve terminali rolünü pekiştirecektir. Azerbaycan petrolünün Akdeniz’e ulaşmasını sağlayan Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı Projesi ile yine Azerbaycan doğal gazının ülkemize ve Avrupa’ya sevkini mümkün kılan Bakü-Tiflis-Erzurum Doğal Gaz Boru Hattı Projesini başarıyla tamamladık.

 

Bir başka önemli proje de, dünyanın en önemli gaz tedarikçilerinden Rusya Federasyonu’yla yürütülen Türk Akımı Projesi. İlgili tüm tarafların ‘kazan-kazan’ anlayışıyla hareket etmesi hâlinde, Doğu Akdeniz ve Irak doğal gazı başta olmak üzere, yeni projeleri değerlendirmeye de hazırız.

 

Ülkemiz sahip olduğu imkânlarla, enerjinin yıkım, gerginlik ve ihtilaf değil, barış ve refah kaynağı hâline dönüşmesi için gayret gösteriyor. Bu kongreyi, ülkemizin enerjiye bakışını küresel düzeyde ifade etmesine vesile olması bakımından, ayrıca önemli görüyorum.

 

Bugün hâlâ enerjiye ulaşamayan yüzlerce milyon insanın mağduriyeti, enerjiye erişimin yaygınlaştırılması konusunda yapılacak iş birliklerini daha da önemli hâle getiriyor. Yine aynı anlayışla, hidrokarbon kaynakları bakımından son derece zengin olan bölgemizin güvenlik, istikrar ve huzurunun devamına büyük ehemmiyet veriyoruz. Bu bakımdan, Körfez bölgesinde yaşanan gerilimin bir an evvel giderilmesini istiyoruz. Katar’la ilgili gerginliğin ivedilikle aşılabilmesi için elimizden geleni yaptık, yapmaya devam edeceğiz. Artık bölgede krizler istemiyoruz. Bunları biran önce aşalım istiyoruz. Diyalog en ideal çözüm yoludur diyoruz. Tüm tarafların meseleye sağduyuyla ve gerçekçi bir yaklaşımla bakarak, diyalog kanallarını açık tutmaları gerekiyor. Dünyanın ve bölgemizin yeni krizlere ve çatışmalara değil; huzura, iş birliğine, birlik ve beraberliğe ihtiyacı var.”

 

Başarıyla gerçekleştirilen 22. Dünya Petrol Kongresi tüm yönleriyle ele alabilmek mümkün olmasa da bu önemli zirveyi okuyucularımıza Gas & Power 22. Dünya Petrol Kongresi özel sayısı ile olabildiğince aktarmaya çalıştık.

 

Son olarak başta Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımız Sayın Berat Albayrak, Bakanlık çalışanları ile organizasyon komitesi olmak üzere bu organizasyonda emeği geçen herkese bu başarılı organizasyon için bir kere daha ülkemiz ve enerji sektörü adına teşekkürlerimizi sunuyoruz.

 

Keyifli okumalar.