‘Türkiye BP için çok önemli bir pazar’

BP Türkiye Akaryakıt Ülke Müdürü Martin Thomsen ile hem BP Türkiye hem de ülkedeki son gelişmeleri konuştuk.

Gazetemizin sorularını yanıtlayan BP Türkiye Akaryakıt Ülke Müdürü Martin Thomsen ile BP Türkiye’nin faaliyetlerini, Ar-Ge yatırımlarını ve akaryakıt piyasasını yakından ilgilendiren son teknolojik gelişmeleri konuştuk. Thomsen, Türkiye’nin her geçen gün büyüyen genç nüfusu, büyüyen enerji talebi, neredeyse tamamı bayilik sistemi ile işleyen akaryakıt piyasası ile eşsiz bir ülke olduğunu söyledi ve 2019 yılının bir geçiş yılı olduğuna ve 2020 yılının Türkiye için pozitif bir yıl olacağına inandığını da belirtti.

BP’nin sektördeki yeri, istasyon sayısı ve büyüme hedeflerinden bahseder misiniz?

2018 yılında yaşanan daralmanın ardından 2019 için sektör açısından bir geçiş yılı demek mümkün. Global ekonomilerin tamamının birbirine bağlı olduğu, uluslararası finansal ve politik gelişmelerin birbirini doğrudan etkilediği bir dünya içerisinde yaşadığımızı düşünürsek, bölgesel ve global gelişmelerin Türkiye ekonomisinin üzerinde de etkili olduğunu söyleyebiliriz. Konjonktürel durumlar enerji sektörüne de birebir etki ediyor. Türkiye’de 107 yıldır hizmet veren global bir şirket olarak bu ülkenin ihtiyaç duyduğu enerjiyi sağlamaya kararlı bir şekilde devam ediyoruz. Türkiye’de enerji sektörünün ve alt kırılımlarından biri olarak akaryakıt sektörünün büyümeye devam edeceğini düşünüyor, BP olarak planlarımızda değişiklik yapmadan yatırımlarımıza devam ediyoruz.

2019’un ilk yarısında da bir asırdan uzun süredir gerçekleştirdiğimiz akaryakıt, dağıtım, tedarik, pazarlama, madeni yağlar, havacılık yakıtları, BTC ve TANAP boru hattı alanlarında girişimlerimiz ile yatırımlarımıza devam ettik.

Geçtiğimiz sene 700 istasyon hedefimize ulaşırken, 724’ten fazla lisanslı dolum istasyonumuz ile 2015 yılından bu yana yüzde 11’in üzerinde bir büyüme elde ettik. Bu büyüme oranı, pazar payı olarak ilk 5’te yer alan şirketler arasında büyüme rakamı olarak bizi birinci sıraya taşıdı. 2018 yılını 39 yeni istasyon katarak kapattık. Bu sonuç stratejilerimizi gerçekleştirme yolunda şirketimize güven veren bir sonuç olarak dikkat çekiyor. BP olarak 2020 yılına yönelik belirlediğimiz yeni hedefimiz ise, 800 istasyon sayısına ulaşmak. Müşterilerimizin beklentilerini yerine getirmek için 2019 yılında 100 milyon dolar civarında bir yatırım yaparak 30 ila 40 yeni istasyonla büyümeyi hedefliyoruz.

Sorunuzu akaryakıt çerçevesinde yanıtladım ama bu noktada şunu da belirtmek isterim; BP sadece bir akaryakıt şirketi değil. Dolayısıyla ‘büyüme’ dediğimiz konu da bizim için sadece istasyon sayısıyla ölçülebilecek bir şey de değil. Hareket, ısı ve ışığın olduğu her alanda faaliyet gösteren bir yapı olarak büyüme kavramına yaklaşımımız rakiplerimizden farklı.

“BİZ KENDİMİZİ ‘BP AİLESİ’ OLARAK ADLANDIRIYORUZ”

Bayiler neden BP’yi seçmeli?

Biz, toplam perakende deneyimi için beklentileri karşılamaya yönelik çalışmalar gerçekleştiriyoruz. Bu, perakende organizasyonu ve destekleyici fonksiyonlar boyunca gerçek bir perakende odağı ile faaliyet göstererek, CRM ve müşteri görüşleri verilerimiz aracılığıyla müşteri ihtiyaçlarını daha net bir şekilde anlamamızı sağlıyor. Müşteri memnuniyetini ve sadakati en üst seviyeye çıkartacak projelerimizi başlatırken, bayilerimiz ile tek takım olarak hareket ediyoruz ve tüm istasyonlarımızın toplam kalitesini, satışını ve karlılığını artırmak için çaba sarf ediyoruz.

Müşteri memnuniyeti, müşterilerimizin beklentilerini etkilemek, şekillendirmek ve daha da önemlisi yerine getirmek için taahhüt ettiğimiz anlamına geliyor. Marketler artık akaryakıt istasyonlarında çok önemli bölümler haline geliyor. BP olarak, müşterilerimizin seyahatlerini bir deneyime çevirmek istiyoruz. Müşteriler, marketlerimizde ihtiyaç duydukları her şeyi bulabiliyorlar; araba bakım ürünleri, sıcak fırın ürünleri, kahve, çay, taze meyve suları, kişisel bakım ürünleri, gazeteler ve dergiler, temizlik malzemeleri vb.

İstasyonlarımızın görünümünü, düzenini ve temizliği standart bir kalitede tutmak için büyük çaba harcıyoruz. Satıcılarımızın tüm emniyet, sağlık ve çevresel koşulları yerine getirerek güvenli bir çalışma alanına sahip olmalarını ve kolayca ve hızlı çalışmasını sağlayarak, personel motivasyonunu artırarak iş yükü ve zaman kaybını en aza indirecek operasyonları oluşturmak için çaba gösteriyoruz.

BP Türkiye olarak, yüksek kâr yatırımlarından oluşan bir portföy oluştururken, operasyonlarımızı güvenli bir şekilde yürüten ve gelişmekte olan sektördeki pazar payımızı artıracak olan kazançlı geri dönüşleri sürekli elde ediyoruz. Bunun yanı sıra sadakat programlarımız ile de müşterilerimizin yüzünü güldürecek çalışmalar yapmaya devam ediyoruz.

Tüm bunları da tabii ki global çapta büyük bir marka olmamız ve bu global gücümüzü arkamıza alarak Türkiye’de bir Türk firması gibi çalışmamıza borçluyuz diyebilirim.

Global çapta yaptığımız Ar-Ge çalışmalarımıza yaptığımız yatırımlar ile ortaya çıkarttığımız yeni ürünlerimizi Türkiye pazarına da sunarak burada müşterilerimizin kendilerini özel hissetmelerini sağlayabiliyoruz. En büyük iki tanesi Almanya ve İngiltere’de olmak üzere dünya çapında 8 farklı lokasyonda Ar-Ge faaliyetlerimize, yıllık olarak 80 milyon dolar yatırım yapıyoruz. Ürünlerimizin hepsi daha piyasaya sürülmeden hem yerel hem de uluslararası alanlarda geçerliliği olan bağımsız kuruluşlar tarafından yapılan geniş bir test ve sertifikalandırma aşamasından geçiyorlar.

Türkiye’de katkılı akaryakıtlar konusunda ürünlerimizin bir depoda kat edebileceği daha fazla yolu, rakam vererek ve sertifikalandırarak kanıtlayan yegâne şirketiz; BP olarak, Ultimate yakıtlarımızla depo başına 42 kilometre daha fazla yol kat ediliyor. Biz de özellikle mümkün olan en iyi kaliteyi hayata geçirmeye odaklanıyoruz.  Müşterilerimize de en iyi hizmeti sunabilmek için çaba sarf ediyoruz.

Bu imkanlar ve ticari faydalar bir yanda BP’nin en güzel yanlarından biri de aile gibi olmamızdır. Biz, kendimizi ‘BP ailesi’ olarak adlandırıyoruz ve bayilerimizle birlikte bir yandan iş ilişkilerimizi devam ettirirken, bir yandan da aile gibi yürüttüğümüz ilişkimizi koruyoruz. Bu stratejiler doğrultusunda pazardaki faaliyetlerimizi diri tutarak ve iddiamızı güçlendirerek 2020 yılında da büyüyerek devam edeceğiz.

‘2020 TÜRKİYE AÇISINDAN POZİTİF BİR YIL OLACAK’

2020 intifa yılı yaklaşıyor. BP Türkiye’nin bu anlamdaki stratejisi nedir?

2020 yılına etkilerinin yansıyacağına inandığımız bir geçiş yılındayız; Türkiye her gelişmekte olan ülke gibi belli değişkenlikler ile karşı karşıya kalıyor. Geçen yıl düşüş yaşayan ekonomi, 2019’da bir geçiş yılı olarak seyrediyor ve önümüzdeki yılın ülke için pozitif bir yıl olacağını öngörüyorum.

Bayi sözleşmelerinin yenilenmesi konusu ekonomik seyirle doğru orantılı olacağını düşündüğüm için olumlu bir bakış açısına sahibim. BP olarak bu konuda bizim en büyük avantajımız kalite olarak ön plana çıkıyor. Yaptığımız her çalışmada her zaman hem müşteri tarafında hem de en yüksek kaliteyi sunan marka olmak için geliştirmeler yapıyoruz. Hem akaryakıt alanında hem de global gücünü arkasına alan BP olarak yatırımlarımızı ve çalışmalarımızı her zaman kalite odaklı şekilde yapıyoruz. Müşterilerimize yönelik kaliteli tutumumuz öncelikle istasyonlarımızdan başlıyor. Bu sadece müşteriye sunduğunuz ürünle bitmiyor, yüksek kaliteli akaryakıt ve ürünlerin yanında güler yüzlü hizmet ve ilgi de çok önemli.

“TÜRKİYE EŞSİZ BİR PAZAR”

Türkiye’de akaryakıt sektörünün gelişimi hakkında neler söylemek istersiniz?

Türkiye başlı başına eşsiz bir ülke. Peki neden? Türkiye’nin her geçen gün büyüyen genç bir nüfusu ve buna paralel olarak enerjiye yönelik büyüyen bir talebi var. Gelişmekte olan ekonomilerin sunduğu bu talebe yönelik arzı sağlamak da bizim gibi büyük global enerji şirketleri için fırsatlar doğuruyor. Biz de bu açıdan bu pazarı eşsiz bir değer olarak görüyoruz.

Türkiye’deki bir diğer eşsiz özellik ise, bayilik sistemi; neredeyse tamamı bayilik sistemiyle işleyen bir akaryakıt piyasasına sahip. Avrupa pazarlarına baktığımız zaman daha düşük olan veya hiç olmayan bu sistem Türkiye’de pazarın en önemli dinamiği konumunda. Tüm şirketler bayilik sistemleriyle iş birliği yapmak durumunda. Hem çalışmalarını nihai tüketiciye ulaştırmak hem de büyümek için bu sisteme mecburlar.

Bunun yanında elbette pompa görevlilerini de es geçmemek gerekiyor. Türkiye akaryakıt piyasasını Avrupa ile karşılaştırdığımızda en dikkat çekici ve kendine has özelliklerinden bir tanesi de pompa görevlilerinin olması. Avrupa’ya baktığınız zaman böyle bir sistem yok, pompa görevlilerinin olduğu ve olmadığı akaryakıt istasyonunu karşılaştırdığımız zaman fark burada başlıyor. Çünkü yalnızca bir pos makinesi veya self servis cihazı ile nihai müşteriye dokunmak, onlara güler yüzlü hizmet vermek, tavsiyelerde bulunmak mümkün olmuyor. Türkiye pazarında ise bizim son tüketiciye ulaştığımız, onlara kaliteli akaryakıtı verirken aynı zamanda yüreklerine dokunan bir elemanımız var. Bizim sahadaki yüzümüz diyebileceğim bu insanlar sayesinde hizmetimizi de yüksek kaliteyle verebiliyoruz. Tabii ki bu sistemin de kendi içerisinde zorlukları var. Çalışanların eğitimini en doğru şekilde yaparak müşteriye dokunacağınız insanların kurum kimliğine uyumundan sorumlu olmak zorundasınız, lakin bu  farklılık Türk pazarı açısından eşsiz bir özellik olarak görülüyor.

Türk pazarının bir diğer özelliği de istasyon marketleri açısından hala gelişiyor olması. Örneğin; İngiltere’ye baktığınızda akaryakıt istasyonu gelirlerinin yüzde 50’si bu marketlerden geliyor, çünkü insanlar evleri için yapacakları alışveriş için de akaryakıt istasyonlarını tercih ediyor. Türkiye’de bu, henüz gelişmekte olan bir alan olarak dikkat çekiyor. Gelişim açısından gelecek vadeden bir alan olarak akaryakıt istasyonlarındaki marketler de talep doğrultusunda kendini geliştirmeye devam ediyor. Biz de BP olarak bu doğrultuda önemli yatırımlar yapıyoruz. Hem akaryakıt istasyonlarımızı hem de marketlerimizi müşteri talepleri doğrultusunda yenilemeye devam ediyoruz.

Türkiye’de bir diğer eşsiz özellik de otogaz. Türkiye, Güney Kore’den sonra otogazda dünyanın ikinci büyük pazarı. Bu da yeni bir alt yapı anlamına geliyor. Yürütülmesi gereken tamamen bambaşka bir operasyon anlamına geliyor. BP olarak bu konuda da gelişime açık bir marka olduğumuzu belirtmem gerekiyor. Operasyonlarımızı geliştirirken tüm Pazar taleplerini dikkate alarak geliştiriyoruz.

“TEKNOLOJİNİN BİR SONRAKİ ADIMINI YAKALAMAK İÇİN ÇALIŞIYORUZ”

Elektrikli araç şarj istasyonlarının sayıları ülkemizde de git gide artıyor. BP Türkiye bu anlamda ne gibi adımlar atacak? Geçtiğimiz yıl BP İngiltere’nin en büyük şarj istasyonu ağına sahip olan Chargemaster’ı satın almıştı. Ülkemizde de bu marka ile elektrikli araç şarj istasyonlarını görecek miyiz?

Dünya ekonomisi çok büyük bir hızla büyüyor, her geçen gün gelişen yeni teknoloji trendleri kendisini gösteriyor. Büyüyen ekonomi global enerji ihtiyacını da büyük ölçüde artırıyor. Ancak bu artan enerji talebini karşılarken, daha az karbon emisyonu ile bunu gerçekleştirmek bizim en büyük hedefimiz. Bu da bizim BP olarak çifte zorluk diye adlandırdığımız bir durum ve bunun çözümü için de gelişen mobilite sistemi içerisinde önemli çözümleri sunmak için her çalışmayı yapıyoruz.

RIC olarak kısalttığımız bir çerçevemiz var; azalt (reduce), iyileştir (improve), yarat (create).  Kelimelerin neye karşılık geldiğini anlatmak gerekirse; azalt (reduce); karbon emisyonlarını azaltmak, iyileştir (improve); mevcut ürünlerimizi iyileştirme, verimli hale getirme ve yarat (create); yeni iş alanlarının oluşturulmasına yönelik yeni yaratımları simgeliyor.

Bu son ayakta, yani iş kolları yaratma kısmında elektrikli araçlar en çok öne çıkacak teknolojiyi oluşturacak. Aslında piyasada bakacak olursanız çok farklı teknolojiler kendisini göstermeye başladı. Doğal gazlı araçlar mesela, 20 yıldır üretilmesine karşın, öngörüldüğü kadar büyüyemedi. Hidrojen de çok ama çok erken bir aşamada.

Elektrikli araçlara gelecek olursak; otomotiv sektörünün hızlı evrimi artık klasik ürünlere ev sahipliği yapmıyor, günümüz artık bir hareketlilik ekosistemi olarak adlandırılabilir. Prize takılabilir hibrit ve elektrikli araçlar her geçen gün daha popüler hale geliyor. Birbiri ile İletişim halinde olan yüksek teknolojili araçlar, tren vagonları ve tam otonom araçlar artık bir bilim kurgu filmi olmaktan çok öte, hayatımızın içerisinde yer almaya başlıyor.

Ulaşım teknolojilerindeki bağlantılılı sistemler artık yalnızca otomobil veya ticari araçlar için bir teknoloji değil, bisiklet, scooter, enerji istasyonları, evler, oto park yerleri, toplu taşıma vb.; kısaca, bir metropol şehirdeki her hareketli sistem birbirine bağlanabilir ve konuşabilir hale geldi. Bu değişiklik bize elektrik araçlar gibi alternatif enerjilere yatırım yapmak için cesaret veriyor.

Bu alanda ihtiyaç duyulan 3 öğe bulunuyor; birincisi akü, bataryası hızla gelişen teknoloji sayesinde kapasite her geçen gün artış gösteriyor. İkincisi aracın kendisi ki piyasada çok farklı elektrikli araç üreticileri bulunuyor. Ama en önemlisi üçüncüsü; mobilite ve mobilitenin nasıl evrimleşeceği. Mobilite konusunda bizim öngörümüz; gelecekte otonom / elektrikli araçların önemli bir rol oynayacağı ve otomobil sahipliğinin önemini yitireceği doğrultusunda. Sonuç olarak da ortak kullanılan, toplu taşıma mantığında araçların ön plana çıkacağını düşünüyoruz. İleride çocuklarımız, cep telefonlarından kullanacakları aracın çağrısını yapacaklar, araç kapıya gelecek, onları alacak ve yakın lokasyondaki kişileri de alıp hepsini aynı noktaya taşıyacak.

Biz şu anda dünya çapında yaptığımız ortaklıklar ile bu sistemleri kurmaya şimdiden başladık bile. Hem araç üreticileri hem de batarya üreticileri ile ortak çalışmalar yürüterek teknolojinin bir sonraki adımını yakalamak için çalışıyoruz.

Elektrikli otomobilleri trafikte daha fazla görmek için gereksinimler neler?

Elektrikli otomobillerin trafikte daha fazla görülmesi için en önemli gereksinimin tüketiciler ve işletmeler için daha uygun şarj istasyonlarının sağlanması ile mümkün olduğunu düşünüyoruz. Bu, doğru yerlerde şarj istasyonları ve daha hızlı şarj süreleri anlamına geliyor. Başka bir deyişle, 10 dakika veya daha az sürede 100 mil gidebilecek, ultra hızlı şarj dediğimiz bir sistem ile mümkün. Müşterilerimize elektrikli ulaşımı sağlayabilmek için çok çalışıyoruz. Bu nedenle, ultra hızlı şarj gibi yeni altyapı ve teknoloji formlarına yatırım yapıyoruz. Şimdi Birleşik Krallık genelinde BP Chargemaster tarafından işletilen 6 bin şarj noktasına sahip bir elektrikli istasyon ağına sahibiz ve bunları geniş bir ultra hızlı şarj istasyon ağımızla genişletmeyi planlıyoruz.

Çin’de de yalnızca elektrikli araçlara hizmet veren bir istasyon açtık ve bu da Çin’in ilk elektrikli şarj istasyonu oldu.

Türkiye için bu alanda yapılacak çalışmalar için somut bir plan yok. Çünkü bunun için olgunlaşmış bir ortam söz konusu değil. Biz bu çalışmaları olgunlaşmış pazarlarda deniyoruz ki doğru adımlar atabilelim. Türk pazarı da buna hazır olduğunda doğru adaptasyonlar sağlayarak sağlam adımlar atabileceğiz.

“TÜRKİYE AKARYAKIT PAZARI BİRÇOK ALANDA KENDİNE HAS BİR PAZAR”

Son dönemde petrol piyasasına ilişkin mevzuat çalışmalarının yoğunlaştığı görülüyor. Sizin regülasyonlara ve EPDK’ya bakış açınız nasıl?

Türkiye akaryakıt pazarı daha önceden de bahsettiğim gibi birçok alanda kendine has bir pazar. Bunda en önemli etkenlerden bir tanesinin de bayilik sistemi olduğuna dikkat çekmiştim. Bu doğrultuda bu çok bacaklı sistemin içerisinde EPDK gibi, rekabeti dengeleyici, regülasyonlar koyan bir organizasyonun olması sorunların çözümü açısından çok yararlı. Bayilik anlaşmaları, fiyat belirlenmesi ve başka birtakım regülasyonların EPDK tarafından hayata geçirilmesi sektördeki dengeleri sağladığı gibi, bu regülasyonların gereğinden fazla müdahaleci hale gelmesi de piyasadaki gelişme açısından durma anlamına gelebilir. Bu doğrultuda bu regülasyonları belirlerken her açıdan en doğruyu hesaplayarak ve tartarak hayata geçirmek ve sektördeki dengeleri gözetmek en önemli koşul.

‘BP 107 YILDIR TÜRKİYE’DE HER ALANDA VAR’

Global anlamda BP için Türkiye’nin öneminden bahseder misiniz?

Dünyanın önde gelen enerji şirketlerinden biri olarak, 107 yıldır Türkiye’de faaliyet gösteriyoruz. Yatırımlarımızı hem ekonomi hem de toplum için fayda sağlayacak şekilde genişletmeye devam ediyoruz. BP olarak, akaryakıt, dağıtım, tedarik, pazarlama, Castrol markamız ile madeni yağlar, AirBP havacılık yakıtları, BTC ve TANAP boru hattı alanlarında girişimlerimiz ile bir asırdan fazla bir süredir Türkiye’de faaliyet gösteriyoruz. Dışarıdan bakıldığı zaman “Akaryakıt şirketi” olarak görünmesine rağmen BP, dünyanın dinamiklerini yakından takip eden ve en iyi şekilde ihtiyaçlarını anlayan bir enerji şirketi. Görünür katkılarımıza ek olarak, ülke ekonomisine ekonomiye katkı sağlayan büyük projeler aracılığıyla BP’nin yatırımlarını genişletmeye devam ediyoruz. Dünyanın en büyük enerji şirketlerinden biri olarak Türkiye’ye ısı, ışık ve hareketi sağlıyoruz.

Türkiye’nin genç nüfusu, artan hareketlilik ve ulaşım talebi yüksek büyüme potansiyeli akaryakıt endüstrisi için önemli sürükleyici etkenler arasında yer alıyor. Bu nedenle BP, Türkiye’yi akaryakıttan petrokimyasallara kadar tüm operasyonları için çok önemli bir pazar olarak görüyor. Buna en büyük kanıt olarak söyleyebileceğim en önemli şey ise, BP’nin dünya üzerinde enerjinin her alanında hizmet verdiği 3 ülkeden bir tanesinin Türkiye olması.

Ayrıca Türkiye, BTC ve Güney Gaz Koridoru (TANAP) gibi çok uluslu projeleri sayesinde BP için stratejik öneme de sahip ülkeler arasında yer alıyor. Yakın bir zamanda, Türkiye’de dünya çapında bir petrokimya (PTA, P-Xylene ve aromatik) kompleksi inşa etmek ve çalıştırmak için ortak bir girişim oluşturmayı değerlendirmek üzere SOCAR ile çerçeve anlaşma (HoA) imzaladık. Faaliyete geçirildiği takdirde bu tesis, batı yarımküre’nin en büyük petrokimya yatırımı olacak.