selim şiper akaryakıt

“Salgının etkilerinin azalmasıyla sektör büyümeye devam edecek”

PETDER Başkanı Selim Şiper, Petroturk.com’a yaptığı açıklamada koronavirüs salgınının etkilerinin azalmasıyla birlikte akaryakıt piyasasının da yeniden hareketleneceğini ve büyüyeceğini söyledi.

Petrol Sanayi Derneği (PETDER) Başkanı Selim Şiper, Petroturk.com’un sorularını yanıtladı. Önemli oranda daralan akaryakıt piyasasının, salgının etkisini kaybetmeye başlamasıyla hareketleneceğini ve önemli bir büyüme göstereceğini düşündüklerini söyleyen Şiper, tarihi seviyelere düşen petrol fiyatlarının da bu gelişmeyi destekleyeceğini söyledi. Akaryakıt piyasasının bu dönemde adeta hayatı pahasına görev yaptığını belirten Selim Şiper, “Akaryakıt piyasasına verilebilecek en büyük destek; akaryakıt temin ve dağıtım sektörünün hak ettiği takdiri görmesidir” dedi.

İşte Selim Şiper’in Petroturk.com’a yaptığı o önemli açıklamalar:

İçinde bulunduğumuz durumda sektörün pazar büyüklüğü geçtiğimiz yıla göre kıyaslandığında nasıl bir tabloyla karşı karşıyayız?

2020 yılına büyük ümitlerle ve güzel gelişmelerle başladık. Virüsün ülkemizde etkisini göstermeye başladığı döneme kadar da yani Mart ayının ilk yarısı itibariyle, geçtiğimiz yıla göre yüzde 5’ler mertebesinde bir pazar büyümesi görüyorduk. Ancak özellikle ilk vakanın açıklandığı 11 Mart’tan sonraki süreçte, maalesef haftadan haftaya gittikçe azalan bir talep ve azalan tüketimle karşı karşıya kaldık.

Şöyle bir baktığımızda; geçtiğimiz yıla göre aynı haftaları mukayese ettiğimizde dizel pazarında yaklaşık yüzde 30’lar mertebesinde, benzinde yüzde 40’a yakın, otogazda ise yüzde 40’ın biraz üzerinde bir gerileme yaşandı. İlk vakanın görüldüğü tarihten yaklaşık bir ay sonrasında, yani 11-12 Nisan’dan itibaren de, sanki bu seviyelerde stabilize olmuş bir piyasa ile karşı karşıyız. Yani başka bir deyişle pazarın yaklaşık üçte biri şu anda yok olmuş vaziyette. Tabii bunun devamlı olarak bu seviyelerde gitmesini beklemiyoruz. İnşallah salgının hızı yavaşladıkça ve hayat normale doğru döndükçe, bu tüketimlerin yükseleceğini veya pozitif bir eğilime döneceğini de ümit ediyoruz. Pazar küçülmesi ise en fazla havacılık yakıtlarında yaşanıyor. Orada üçte bir değil, yaklaşık yüzde 80-85, hatta yüzde 90’a varan bir daralma söz konusu. Çünkü bu birebir uçuş sayısıyla alakalı bir durum. Dolayısıyla havacılık yakıtlarında, tüm dünyada büyük bir talep azalması var.

Salgının muhtemel etkilerinin azalmasıyla birlikte yılın ikinci yarısında nasıl bir tablo öngörüyorsunuz?

Ümidimiz; salgın günleri bu şiddetini azaltıp, biraz daha olağan koşullarda hayata döndüğümüz zaman, insanların normal zamandan daha fazla çıkıp gezme, ulaşım ihtiyacının doğacak olması. Ticaretin de, birikmiş talepler doğrultusunda daha hareketli bir dönem geçirmesi. Dolayısıyla tüketim, mevsim normallerinin üstüne dahi çıkabilecek bir eğilim gösterebilir. Bunun aynı zamanda fiyatlandırma tarafından da desteklenmesini bekliyoruz. Çünkü şu anda dünya petrol fiyatları veya petrol ürünleri fiyatları, tarihin görmediği bir durumu yaşıyor. Hatta Amerika Birleşik Devletleri’nde petrol, ham petrol alanın üstüne bir de para verilecek bir duruma geldi. Tabii bizim fiyatları etkileyen, yani Brent fiyatları bu durumda değil, ama o da 20-25 dolarlar seviyesinde. Dolayısıyla yıllardır görmediğimiz en düşük ürün fiyatlarını görmekteyiz. Bunun ilerleyen günlerde olumlu etkisi olacak, insanlar tüketime yönelebilecektir. Eğer dolarda da bu hareketlenmeler olmasaydı, 4 liranın altına inecek fiyatlardan bahsediyor olacaktık. Ancak fiyatların düşmesi böyle devam ettiği takdirde, o seviyelerin de görüleceğini ümit ediyoruz. Bu da, tüketimi ister istemez pozitif olarak etkileyecektir. Ayrıca unutmayalım ki petrol ve petrol ürünleri fiyatlarının düşük seyretmesi, Türkiye’nin genel cari açığı açısından da fevkalade faydalı ve olumlu bir etki yaratmaktadır.

Kamu otoritelerince açıklanan ekonomik paketler kapsamında sektörel bazda akaryakıt piyasasının desteğine ihtiyacı var mı? Ne tür destekler verilebilir?

Akaryakıt piyasasına verilebilecek en büyük destek; esasında akaryakıt temin ve dağıtım sektörünün hak ettiği takdiri görmesidir. Onun dışında başka bir desteğe, genel ya da sektör özelinde bir desteğe ihtiyaç duyulmamaktadır. Genel tedbirler kapsamında devletin ortaya koyabileceği fedakârlık, zaten konulmuş durumda. Ama tabii ki istasyonların üzerindeki bazı yüklerin hafifletilmesi beklenebilir. Örneğin vergi ödemeleri konusunda. Kamu otoritelerinden beklenebilecek destek, piyasadaki likiditenin yani para trafiğinin aksamadan devam etmesidir. Bu tür durumlarda en büyük tehlike; birbirine borçlu olan tarafların, birbirlerine bu ödemeleri yapamaz durumda olmalarıdır. Bir yerde bir tıkanıklık olduğu zaman, bu anında bütün zinciri etkileyecek sonuçlar doğurur. Dolayısıyla bizlerin de, hem kurumlar, hem vatandaşlar, hem şirketler olarak ödemelerinize son derece sadık olmamız ve zamanında organize etmemiz gerekmektedir. Onun dışında başka bir desteğe de ihtiyaç duyulmamalıdır. Böyle durumlarda her şeyi devletten beklemek doğru değil. Herkes kendi ekonomik tedbirlerini de almalı ve sosyal-ekonomik hayatın olağan şartlarda devamı için elinden geldiğince çaba sarf etmelidir.

Bununla birlikte sektörümüz, manevi anlamda da hak ettiği takdiri görmelidir. Zira istasyonlar hakikaten fedakârca ve cansiperane bir şekilde hayatlarını tehlikeye atarak, 24 saat çalışmaya devam etmek durumundalar. Sokağa çıkma yasağının olduğu zamanlarda nöbetçi istasyon sistemi devam ediyor. Bir de tabii istasyonların marketlerinin bu süreçte ne kadar önemli bir görev üstlendiği de ortaya çıkmıştır. Kamu otoritelerinin bundan sonra atacakları adımlarda veya sektörle ilgili tasarruflarında bunları da göz önünde bulundurmaları önem arz etmektedir.

Sürecin sektör için daha az hasarla atlatılması için yapılması gerektiğini düşündüğünüz düzenlemeler var mı?

Tabii bu sürecin sektör için de en az hasarla atlatılması için bir takım düzenlemeler gerekmektedir. Bu düzenlemeler, daha çok ‘halden anlama’ ve ‘durumu kabul edip mevcut şartlar çerçevesinde olayları yönetmeye çalışmak’ olmalıdır. Sektörümüz açısından şu ana kadar EPDK olsun, Bakanlık olsun hakikaten olumlu yaklaşımlar ortaya koydular, bunun devamını diliyoruz. Çünkü bazen de, içinde bulunduğumuz koşullar nedeni ile elde olmayan sebeplerle bazı aksaklıklar meydana gelebiliyor.

Toplum olarak, dünya olarak olağanüstü günler yaşıyoruz. Olağanüstü günler, olağanüstü durumlar, olağanüstü şartlar da olağanüstü tedbirler ve olağanüstü bir anlayış gerektirir. Dolayısıyla durumumuz hiçbir şekilde normal olmadığı için, bu zamanda meydana gelebilecek herhangi bir aksaklığın, her zamankinden daha toleranslı bir şekilde değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Şirketlerin ve istasyonların, kısacası bütün sektörün, devlete olan maddi yükümlülükleri konusunda anlayış gösterilmesi gerekmektedir. Bunlar temin edildiği takdirde, bu sektör zaten canla başla ve fedakâr bir şekilde hizmetini sürdürmeye devam etmektedir.

İntifa sürecinin içine bulunduğumuz durumdan etkilenmesi söz konusu mu?

İntifa sürecinin içinde bulunduğumuz durumdan tabii ki etkilenmesi söz konusudur. Çünkü koronavirüs salgını için söylenebilecek tek şey; hiçbir şeyin artık eskisi gibi olmayacağıdır. Yani, evet bu salgın, günün birinde tabii ki bitecek. İnşallah da kısa zamanda. Ama insanlık olarak, bundan bir takım dersler almış olarak çıkacağız. Keza bu derslerin sonucunda da hiçbir şeyin veya pek çok şeyin artık eskisi gibi olmayacağı kesin. Buna istinaden, ‘tüketim gerilemesinin olmadığı’ bir tonaj tahmini ile yapılacak yatırım düşünceleri yerini, ‘daha düşük tonajlı tüketimin olabileceği’ bir çerçeveye sokmak zorundadır. Burada tek taraflı düşünmemek lazım. Hem iyi zamanlarda, hem kötü zamanlarda dağıtım şirketleri ile bayileri arasında yüklerin adil bir şekilde müştereken paylaşılması prensibinden hareketle, karşılıklı anlayışın ortaya konulması gerekiyor. Sektörün genel menfaati açısından tek taraflı talepleri bir kenara bırakıp, mevcut şartlar çerçevesindeki yaklaşım tarzı ile normal bir durum çerçevesindeki yaklaşım tarzlarının karşılıklı anlayış içerisinde ortaya konulması gerekiyor. Bu bayi ile dağıtım şirketi ilişkisi; bir tarafın bütün kazancı sağlayıp, öbür tarafın hiçbir şey elde etmemesi üzerine zaten kurulabilecek bir ilişki değildir. Karşılıklı anlayış ve her iki tarafın da makuliyet çerçevesinde bir takım kazançlarının olduğu bir denge sağlamak zorundadır.