ENERJİNİN ‘İPEK YOLU’

Türkiye, petrol ve doğalgazın olimpiyatları olarak nitelendirilen 22. Dünya Petrol Kongresi’ne büyük bir başarıyla ev sahipliği yaptı. Kongreye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile çok sayıda ülkeden devlet başkanı, başbakan, bakan ve enerji şirketlerinin üst düzey yöneticileri katıldı.

 

HUZUR VE REFAH KAYNAĞI

 

Cumhurbaşkanlığı Seremonisinde yaptığı konuşmada Türkiye’nin, artık enerji uzmanları tarafından “Enerjinin İpek Yolu” olarak isimlendirildiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Son 1-1,5 asırdır güçlü ülke olmanın yolu, enerji kaynaklarına sahip bulunmaktan veya bunlar üzerinde söz sahibi olmaktan geçiyor” dedi.

 

TÜRKİYE DOĞAL MÜTTEFİK

 

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak kongrede yaptığı konuşmada Türkiye’nin Avrasya ve Ortadoğu’yu birleştiren konumuyla, üretici ve tüketici ülkeleri birbirine bağlayan bir ülke olarak stratejik bir konuma sahip olduğunu ve karşılıklı kazan-kazan ilkesine dayalı tüm projelerin doğal müttefiki olmaya devam edeceğini hatırlattı.

 

PETROLÜN HİKAYESİ BARIŞIN HİKAYESİ

 

Kongrenin kapanışında konuşan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Müsteşarı Fatih Dönmez, “Bu kongrede fark ettik ki petrol sektörü sadece hassas bir arz ve talep dengesinden ibaret değil. Aynı zamanda teknoloji ve inovasyon ile gelişime açık bir sektör. Petrolün hikayesi barışın hikayesi demektir. Türkiye, bölgenin refahı ve istikrarı için çok önemli bir ülke” dedi.

 

HABERİN TAMAMI…

 

Enerjinin ‘İpek Yolu’ Türkiye

 

22. Dünya Petrol Kongresi’nin ilk günü düzenlenen “Cumhurbaşkanlığı Seremonisi” Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic, Bulgaristan Başbakanı Boyko Borisov, Arnavutluk Başbakanı Edi Rama, Başbakan Binali Yıldırım ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak’ın açılış konuşmalarını gerçekleştirdi.

22. Dünya Petrol Kongresi’nin ilk günü düzenlenen “Cumhurbaşkanlığı Seremonisi” Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic, Bulgaristan Başbakanı Boyko Borisov, Arnavutluk Başbakanı Edi Rama, Başbakan Binali Yıldırım ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak’ın açılış konuşmalarını gerçekleştirdi. Kongre boyunca düzenlenen oturumlarda 50 ülkeden Bakan ve Bakan Yardımcısı ile global şirketlerin üst düzey yöneticileri ve sektörden önde gelen uzmanlar konuşmacı olarak sektörün geleceğini masaya yatırdılar.

Yaptığı konuşmada Türkiye’nin, artık enerji uzmanları tarafından “Enerjinin İpek Yolu” olarak isimlendirildiğini Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Son 1-1,5 asırdır güçlü ülke olmanın yolu, enerji kaynaklarına sahip bulunmaktan veya bunlar üzerinde söz sahibi olmaktan geçiyor” dedi.

 “GÜÇLÜ ÜLKE OLMANIN YOLU, ENERJİ KAYNAKLARI ÜZERİNDE SÖZ SAHİBİ OLMAKTAN GEÇİYOR”

“Enerji Geleceğimize Köprüler” temasıyla düzenlenen bu kongrenin, enerji alanında küresel düzeyde bir iş birliğinin derinleştirilmesine katkı sağlamasını dileğinde bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, son 1-1,5 asırdır güçlü ülke olmanın yolunun, enerji kaynaklarına sahip bulunmaktan veya bunlar üzerinde söz sahibi olmaktan geçtiğinin altını çizdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, küresel çatışmaların merkezinde yer alan enerji kaynaklarının ve yolları üzerinde hâkimiyet kurma çabalarının, çoğu zaman iç çatışmalarla, darbelerle ve işgallerle sonuçlandığını gördüklerini belirterek var olduğu coğrafyalarda zenginliğin ve refahın kaynağı olması gereken petrol ve doğal gazın, daha çok savaş, kan ve gözyaşıyla birlikte anmak zorunda kaldıklarını sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye olarak bu kaynakların insanlığın huzur ve refahına katkı sağlayacak şekilde kullanılması gerektiğini savunduklarını söyledi.

“TÜRKİYE, ENERJİ ÜRETİCİLERİ VE TÜKETİCİLERİ ARASINDA DOĞAL KÖPRÜ KONUMUNDA”

Türkiye’nin, jeopolitik konumu gereği, büyük enerji üreticileriyle tüketicileri arasında doğal bir köprü durumunda olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Enerji hinterlandının merkezinde yer almamız yanında, siyasi istikrarımız ve ekonomik gelişmişliğimizle, uluslararası enerji arenasında hatırı sayılır bir aktör konumundayız. Son dönemde yapımı devam eden ve inşası planlanan yeni petrol ve doğal gaz boru hatları, Türkiye’nin enerji koridoru ve terminali rolünü pekiştirecektir. Azerbaycan petrolünün Akdeniz’e ulaşmasını sağlayan Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı Projesi ile yine Azerbaycan doğal gazının ülkemize ve Avrupa’ya sevkini mümkün kılan Bakü-Tiflis-Erzurum Doğal Gaz Boru Hattı Projesini başarıyla tamamladık” dedi.

“TANAP ÜZERİNDEN, TÜRKİYE’YE 6, AVRUPA’YA 10 MİLYAR METREKÜP GAZ SEVK EDİLECEK”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, gündemdeki yeni projeler arasında ilk önceliklerinin Güney Gaz Koridoru olduğunu belirterek, Güney Gaz Koridorunun ana unsuru olan Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı (TANAP) üzerinden, ilk aşamada Türkiye’ye 6 milyar metreküp, Avrupa’ya 10 milyar metreküp gaz sevk edileceğini anımsattı.

Hattın önümüzdeki yılın ortasında faaliyete geçmesiyle, Azerbaycan yanında Hazar ve ileride Orta Doğu bölgesinden de Türkiye’ye ve Avrupa’ya gaz taşınmasının önünün açılacağını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu hattın devamı niteliğindeki Trans-Adriyatik Doğal Gaz Boru Hattı TAP’ın da, planlandığı şekilde tamamlanarak, inşallah 2020 yılında devreye girmesini bekliyoruz. Bu konuda, gerek dostum Sayın Aliyev’in, gerek Güney Gaz Koridorunda yer alacak diğer ülkelerin ve şirketlerin kararlılıklarının tam olduğunu memnuniyetle görüyoruz” diye konuştu.

“YENİ PROJELERİ DEĞERLENDİRMEYE HAZIRIZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir başka önemli projenin de, dünyanın en önemli gaz tedarikçilerinden Rusya Federasyonu’yla yürütülen Türk Akımı Projesi olduğunu belirterek, ilgili tüm tarafların ‘kazan-kazan’ anlayışıyla hareket etmesi hâlinde, Doğu Akdeniz ve Irak doğal gazı başta olmak üzere, yeni projeleri değerlendirmeye de hazırız olduklarına dikkat çekti.

 “ENERJİNİN, BARIŞ VE REFAH KAYNAĞI HÂLİNE DÖNÜŞMESİ İÇİN GAYRET GÖSTERİYORUZ”

Tüm bu çalışmaların sayesinde, medeniyetlerin buluşma noktası olan Türkiye’nin, artık enerji uzmanları tarafından “Enerjinin İpek Yolu” olarak isimlendirildiğini sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Ülkemiz sahip olduğu imkânlarla, enerjinin yıkım, gerginlik ve ihtilaf değil, barış ve refah kaynağı hâline dönüşmesi için gayret gösteriyor. Bu kongreyi, ülkemizin enerjiye bakışını küresel düzeyde ifade etmesine vesile olması bakımından, ayrıca önemli görüyorum.”

Küresel ekonomilerin artan büyüme ivmesinin, hızlı kentleşme ve nüfus artışına paralel olarak, küresel enerji ihtiyacının 2050 yılına gelindiğinde günümüzün yaklaşık iki katı olması beklendiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu ihtiyacın karşılanması için son dönemde atılan adımların, enerjide dengelerin büyük oranda değişmesine yol açtığını ifade etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni teknolojilerin ortaya çıkışı ve sürekli artan inovasyon yatırımlarının, daha önce ulaşılamayan alanlarda üretimi mümkün hâle getirdiğini belirtti.

“ENERJİ TALEP ARTIŞINDA OECD’DE İLK, DÜNYADA İSE ÇİN’İN ARDINDAN İKİNCİ SIRADA YER ALIYORUZ”

Yeni enerji kaynaklarının keşfi, daha önce net ithalatçı olan kimi ülkelerin enerji ihracatçısına dönüşmelerini sağladığının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Amerika Birleşik Devletleri’nin başlattığı kaya gazı devrimi ve sıvılaştırılmış doğal gazın giderek ön plana çıkması gibi gelişmeler, enerji politikalarının gözden geçirilmesini zorunlu kıldı. Bunun yanında, ekonomik büyümeye paralel olarak enerji talebi de, batıdan doğuya kaymaya başladı. Çin, Hindistan, Afrika, Orta Doğu ve Güneydoğu Asya ekonomileri, gösterdikleri büyüme ve kalkınma performansına paralel olarak, enerji kaynaklarını çeşitlendirmeye yöneldiler. Özellikle Türkiye gibi enerjide yüksek oranda dışa bağımlı ülkelerin ihtiyaçlarını ekonomik ve güvenli bir şekilde karşılayabilmeleri, sürdürülebilir büyüme için kritik öneme sahiptir” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin bugün enerji talep artışında OECD ülkeleri arasında ilk sırada, dünyada ise Çin’in ardından ikinci sırada yer aldığını kaydetti.

“BÜYÜMENİN SÜRDÜRÜLEBİLİR OLMASI İÇİN DIŞA BAĞIMLILIĞIN AZALTILMASI GEREKİYOR”

Türkiye’nin buna karşılık, sınırlı hidrokarbon kaynakları nedeniyle, petrol ve doğal gazda dışa bağımlı bir ülke olduğunu da dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Son 10 yılda, enerji ve maden ithalatına yıllık ortalama 55 milyar dolar ödemiş olmamız, bağımlılığımızın düzeyini göstermeye yetecektir. Dünyadaki petrol ve doğal gaz fiyatlarının son yıllarda düşmesi, elbette ülkemizin enerji ithalat kaleminde gerilemeye yol açmıştır. Ancak, uzun dönemli enerji politikalarımızın çerçevesini, doğrudan kontrol edemediğimiz bu tür konjonktürel gelişmelere göre çizemeyeceğimiz bir gerçektir. Türkiye’deki büyümenin sürdürülebilir olması için, enerjide dışa bağımlılığın azaltılması ve yerli kaynakların en üst düzeyde kullanılması gerekiyor. Önümüzdeki 10 yıl içerisinde 2 kat artacak olan enerji talebini karşılayabilmemizin yolu, 2023 yılına kadar ilave 50 bin Megavat kurulu ek gücü sisteme dâhil etmemizden geçiyor. Bu talebin karşılanması için 6 ana başlık altında politikalar geliştiriyoruz. İlk olarak yerli enerji kaynaklarının ekonomiye kazandırılmasını hedefliyoruz. Bunu, yenilenebilir enerji ve nükleer başta olmak üzere, ulusal enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesi çalışmaları izliyor. Enerji verimliliğinin teşvik edilmesi, daima vazgeçilmez bir önceliğimiz olmayı sürdürecektir. Kaynak ülke ve güzergâh çeşitliliğinin artırılması konusunda önemli adımlar atıyoruz. Karadeniz ve Akdeniz’in, hem transit konumları, hem de barındırdıkları potansiyeller bakımından, geleceğin enerji politikalarında sahip oldukları önemin gayet iyi farkındayız” şeklinde konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, son olarak, diğer alanlarla birlikte enerjide uluslararası yatırımların teşviki üzerinde hassasiyetle durduklarına dikkat çekti. Bu çerçevede, yatırımcıların önünü açacak şeffaf, öngörülebilir ve hedef odaklı bir strateji geliştirdiklerinin altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, böylece, hem enerji, hem de maden yatırımlarında önemli bir atılım dönemini başlattıklarını vurguladı.

“RÜZGÂR ENERJİSİ ALANINDA DA ATILIM İÇİNDEYİZ”

Son bir yılda Türkiye’de enerji sektöründe 6 milyar dolar yatırım yapıldığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Bu yatırımlar sayesinde, güneş enerjisinden hidroelektrik enerjisine, rüzgâr enerjisinden jeotermal enerjiye, biyokütleden termik santrallere kadar 6 bin 500 Megavat kurulu gücü hizmete aldık. Elektrik enerjisindeki doğal gazın payını yüzde 10 azaltarak, ithal doğal gazın dış ticaretimiz üzerindeki baskısını hafiflettik. Yerli kaynaklardan elektrik üretimi, rekor bir artışla yüzde 49,3’e ulaştı. Yerli kömürün elektrik üretimindeki payını da, yüzde 23’e çıkardık. Yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretiminde yüzde 31’lik artışla, Avrupa başta olma üzere birçok ülkeyi geride bıraktık. Türkiye bugün yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretilmesi noktasında yüzde 30’lara varan oranla Avrupa’nın pek çok ülkesinin ilerisindedir. Yenilenebilir enerjinin yanında, yerli kömürün yeni nesil, doğa dostu, ileri teknolojiye sahip santrallerle ekonomiye kazandırılması için çalışıyoruz. 1000 megavatlık kapasiteye sahip olacak Konya-Karapınar güneş enerji santrali projesi bu kararlılığımızın en son örneklerinden biridir. Rüzgâr enerjisi alanında da benzer bir atılım içindeyiz. Bugün hâlen dünyanın en fazla kullanılan enerji kaynağı olan kömürü, yüksek teknoloji sayesinde çevreye zarar vermeden milletimizin hizmetine sunmakta kararlıyız.”

“ÜÇÜNCÜ BİR NÜKLEER GÜÇ SANTRALİ PROJESİYLE İLGİLİ ARAYIŞLARA ŞİMDİDEN BAŞLADIK”

“Nükleer enerji konusunda da adımlarımızı hızlandırmaya başladık” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Akkuyu ve Sinop Nükleer Güç Santrallerinin devreye girmesiyle, enerji ihtiyacımızın en az yüzde 10’luk kısmını buradan karşılayacağız. Rusya’yla birlikte yürüttüğümüz Akkuyu Projesini, millî sermayemizi de katarak çok daha güçlendirdik. Sinop Projesinde de inşaata en kısa sürede başlamak istiyoruz. Hatta üçüncü bir Nükleer Güç Santrali Projesiyle ilgili arayışlara şimdiden başlamış bulunuyoruz. Nükleer teknolojiden, elektrik üretimi yanında, ar-ge, inovasyon ve ürün geliştirme sayesinde, sanayi, tarım, uydu, haberleşme ve uzay çalışmaları gibi alanlarda da faydalanacağız. Arz güvenliğine kalıcı bir çözüm getirmek amacıyla, yıllık doğal gaz tüketiminin en az yüzde 20’sini depolayacak bir sistem kuruyoruz” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni dönemde hayata geçirecekleri en göz alıcı yeniliklerden birisinin de enerji teknolojilerinin üretiminde yerlileştirme oranını artırmak olduğunu belirterek, Türkiye’yi bu alanda yüksek katma değerli teknolojilerin üretildiği bir enerji üssü hâline getirmekte kararlı olduklarının altını çizdi.

“TÜRKİYE, ULUSLARARASI YATIRIMCILAR İÇİN CAZİP BİR ÜLKE”

Denizlerdeki hidrokarbon potansiyelinin araştırılması için denize indirilen sismik araştırma gemisi Oruç Reis’in, yüzde 90’ı aşan yerlilik oranıyla inşa edildiğine dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığımız tarafından geçtiğimiz Nisan ayında ‘Millî Enerji ve Maden Politikası Strateji Belgesi’ni kamuoyuyla paylaştık. Bu belgede, güvenli ve sürekli enerji arzı sağlamanın yanı sıra, cari açığın azaltılması, enerji maliyetlerinin düşürülmesi ve istihdam artışı gibi pek çok konuda, yol haritalarımız belirlenmiştir. Tüm bu çalışmalarla amacımız, elektrik üretiminin en az 3’te 2’sini yerli kaynaklarla karşılamaktır” diye konuştu.

Türkiye’nin yakaladığı siyasi istikrar ve güçlü ekonomik altyapısı sayesinde, enerjide ve diğer tüm alanlarda, uzun dönemli programlarını hayata geçirdiğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, adil rekabet ortamı, yatırımları kolaylaştıran teşvik sistemi, gelişmiş ulaşım ağı, pazarlara kolay erişimi, siyasi istikrarı, güçlü ekonomisi ve eğitimli insan kaynağıyla Türkiye’nin, uluslararası yatırımcılar için cazip bir ülke olduğunu vurguladı.

“KÖRFEZ BÖLGESİNDE YAŞANAN GERİLİMİN BİR AN EVVEL GİDERİLMESİNİ İSTİYORUZ”

Türkiye’yi küresel enerji arz güvenliğine katkı sağlayacak, tüm tarafların faydasına sonuçlar doğuracak enerji projelerinin doğal partneri olarak gördüklerini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bugün hâlâ enerjiye ulaşamayan yüzlerce milyon insanın mağduriyeti, enerjiye erişimin yaygınlaştırılması konusunda yapılacak iş birliklerini daha da önemli hâle getiriyor. Yine aynı anlayışla, hidrokarbon kaynakları bakımından son derece zengin olan bölgemizin güvenlik, istikrar ve huzurunun devamına büyük ehemmiyet veriyoruz. Bu bakımdan, Körfez bölgesinde yaşanan gerilimin bir an evvel giderilmesini istiyoruz. Katar’la ilgili gerginliğin ivedilikle aşılabilmesi için elimizden geleni yaptık, yapmaya devam edeceğiz. Artık bölgede krizler istemiyoruz. Bunları biran önce aşalım istiyoruz. Diyalog en ideal çözüm yoludur diyoruz. Tüm tarafların meseleye sağduyuyla ve gerçekçi bir yaklaşımla bakarak, diyalog kanallarını açık tutmaları gerekiyor. Dünyanın ve bölgemizin yeni krizlere ve çatışmalara değil; huzura, iş birliğine, birlik ve beraberliğe ihtiyacı var” dedi.

SURİYE’DE SİYASİ ÇÖZÜM VE ATEŞKES SÜRECİ

Libya, Suriye, Irak, Ukrayna ve Yemen’deki krizlerin, enerji güvenliği için ciddi tehditler oluşturduğuna dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye’de siyasi çözümün müzakere edilebilmesi için öncelikle sahadaki şartların düzeltilmesi gerektiğini belirterek, “Bu amaçla gerek Cenevre sürecinde, gerek Astana toplantılarında aktif rol oynadık, oynuyoruz. Astana toplantılarıyla ateşkesin güçlendirilmesi yönünde kayda değer ilerleme sağlandı, Cenevre sürecinde de belli bir ivme yakalandığını görüyoruz. Amerika ve Rusya’nın Almanya’daki G20 toplantısında vardıkları netice, mutabakat, bu olumlu sürecin devamı niteliğindedir” dedi.

“ENERJİ KAYNAKLARININ GÜVENLİĞİ, TERÖR ÖRGÜTLERİNİN TASFİYESİNE BAĞLI”

Küresel problemlerin çözümünde dünyanın önde gelen liderlerini, uzmanlarını ve kanaat önderlerini bir araya getiren İstanbul’un, bugün de petrol ve doğal gaz sektörünün önde gelen isimlerini ağırladığını anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, burada ele alınacak konuların, küresel ölçekte enerji iş birliğinin gelişmesine katkıda bulunacağına, farklı çıkarlara sahip katılımcıları ortak bir zeminde birleştireceğine inandığını dile getirdi.

Türkiye’nin, Avrasya enerji aksının önemli oyuncularından birisi olduğunun bilinciyle, bölgesel enerji arz güvenliğinin sağlanması için her türlü gayreti gösterdiklerini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Enerji hinterlandındaki terör örgütlerinin yol açtığı kaos ve karmaşa, ülkelerimiz arasındaki iş birliğini zorunlu kılıyor. Enerji kaynaklarının güvenliği terör örgütlerinin tasfiyesine bağlıdır. Türkiye olarak biz terörle mücadelede çok büyük bedeller ödedik. Bizim verdiğimiz mücadele, kendi millî güvenliğimiz yanında, dünyanın enerji güvenliğini de çok yakından ilgilendiriyor. Hiç kimse Türkiye’nin çevresinde olup bitenler karşısında tepkisiz kalmasını, kendisine yönelik saldırıları karşılıksız bırakmasını beklemesin. Ülkemizin ve milletimizin güvenliği konusunda, sınırlarımız içinde ve dışında ne yapmamız gerekiyorsa, kimseden izin almadan yapmakta kararlıyız. Bununda bilinmesini istiyoruz. Müttefiklerimiz başta olmak üzere, diğer devletlerden beklentimiz, terör örgütleri yerine bizim yanımızda yer almalarıdır” şeklinde konuştu.

“DOĞU AKDENİZ’DE BÜYÜK BİR FIRSAT KAÇIRILDI”

Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerine şöyle devam etti: “Enerji güvenliğinden bahsederken, Doğu Akdeniz’deki gelişmelere de kısaca değinmekte fayda var. Doğu Akdeniz’de geçtiğimiz hafta maalesef büyük bir fırsat kaçırıldı. Bizim ve Kıbrıs Türk tarafının tüm yapıcı yaklaşımına rağmen, Rum tarafının olumsuz tavrı sebebiyle adadaki anlaşmazlıkların bir kez daha çözümsüz kalmasından üzüntü duyuyoruz. Tarafların tutumları böylesine açıkça ortadayken, kimi enerji şirketlerinin Rum Kesiminin atmakta olduğu sorumsuzca adımların bir parçası olmaları kesinlikle anlayışla karşılanamaz.”

“HİDROKARBON KAYNAKLARI ADADAKİ TÜM TARAFLARA AİT OLMALI”

“Adaletin, hakkaniyetin ve uluslararası hukukun gereği, hidrokarbon kaynaklarının adadaki tüm taraflara ait olmasını gerektiriyor” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sonlandırdı: “Kıbrıs’taki gelişmelere taraf olan herkesten beklentimiz, bölgede yeni gerginliklere yol açabilecek adımlardan kaçınmalarıdır. Aksi takdirde kendilerine, sadece bölgede değil, her yerde ve her alanda Türkiye gibi bir dostu kaybetme riskiyle karşı karşıya kalabileceklerini hatırlatmak isteriz. Bu düşüncelerle, ‘Enerji Geleceğimize Köprüler’ temasıyla düzenlenen bu kongrenin, asırlardır kültürleri, medeniyetleri, kıtaları birleştiren İstanbul’un enerji alanında üstlendiği misyonun da sembolü olduğuna inanıyorum. Kongrenin düzenlenmesinde emeği geçenlere bir kez daha tebrik ve teşekkürlerimi ifade ediyorum.”

 “HEDEF DÜNYADAKİ BÜTÜN BÖLGELERİN VE TOPLUMLARIN REFAHINA KATKIDA BULUNMAK”

22. Dünya Petrol Kongresi’nin “Cumhurbaşkanlığı Seremonisi”nde konuşan Başbakan Binali Yıldırım, enerjinin hem ulusal hem de uluslararası düzeyde her zaman önemini koruyan sektörlerden biri olduğuna işaret ederek, enerji konusunun, dünyanın neresinde, hangi dönemde yaşanırsa yaşansın, hayatı idame ettirmek ve halkın refahını artırabilmek için olmazsa olmaz olduğunun altını çizdi.

Yıldırım konuşmasının devamında şunları kaydetti: “Günümüzde ülkelerin ve toplumların gelişmişlik düzeyinin ölçüsü, enerjiye olan erişim ve tüketim seviyesiyle ortaya çıkıyor. Dolayısıyla bugün burada ortak bir amacımızın olduğunu ifade etmek isterim. Bu amaç, petrol başta olmak üzere, bütün enerji kaynaklarının maliyet, çevre boyutu da dahil, en iyi ve en verimli şekilde kullanımını sağlayacak, dünyadaki bütün bölgelerin ve toplumların refahına katkıda bulunmak olacaktır. Bu kongreye dünyanın her tarafından katılan üst düzey temsilcilerin gerek resmi programlarında yer alan oturumlar, gerek ikili ve çoklu görüşmeler kapsamında ele alacakları konular ve kararların, bu ortak amaca hizmet edeceğine inanıyorum.”

“ENERJİ, LOKOMOTİF UNSUR”

Başbakan Binali Yıldırım, Türkiye’nin dünya hidrokarbon kaynaklarının beşte üçüne komşu durumunda bulunduğunu, enerjinin, dünyanın sayılı ekonomileri arasına girme hedefinde lokomotif unsurlardan biri olduğunu ifade etti. Türkiye olarak, enerji politikalarıyla ulaşmaya çalıştıkları nihai amacın, enerji güvenliğini, çeşitliliğini artırarak, milletin refahını, huzurunu, teminat altına almak olduğunu belirten Yıldırım, şöyle devam etti: “Ayrıca üretici veya tüketici olsun, barış ve iş birliğini destekleyen bütün komşu bölge ülkelerinin enerji güvenliğine de katkı sunmayı önemsiyoruz. Bunun için gayret gösterirken, enerji alanında bir takım güncel gelişmeleri de göz ardı edemeyiz. Petrol, doğal gaz ve kömür gibi hidrokarbonların üretim ve tüketiminde, yöntem ve miktarlarında önemli değişiklikler yaşandığını görmekteyiz. Bu değişimlere paralel olarak, enerji alanındaki aktörlerin çoğaldığını, yeni üretici ülkelerin piyasaya girdiğini, tüketimin giderek OECD ülkelerinden Asya kıtasına, kalkınmakta olan ülkelere kaydığını, yenilenebilir enerji başta olmak üzere alternatif enerji kaynaklarının artmakta olduğunu müşahede etmekteyiz. Büyük bir hızla yaşanmakta olan ve bütün ülkeler bakımından sonuçları olan bu değişim karşısında, en doğru seçimi yapmaya, en doğru kararları vermeye mecburuz.”

 “ENERJİ GÜVENLİĞİ ANCAK BİRLİKTE VE TUTARLI BİR MÜCADELE YÖNTEMİYLE SAĞLANABİLİR”

Başbakan Binali Yıldırım, enerji güvenliği kavramının önemli bir boyutunun da siyasi sorunların çözülmesi, gerek kaynak ülkelerde, gerekse güzergah ülkelerde huzurun ve barışın tesis edilmesi olduğunu kaydetti. Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu çerçevede terör başta olmak üzere asimetrik tehditlerle etkinlikle ve kalıcı bir mücadele şarttır. Bu mücadelenin bir terör örgütüne karşı bir başka terör örgütü kullanılarak yapılamayacağı aşikardır. Sorunları çözerken yeni sorunlara yol açmaktan özenle kaçınmalıyız. Enerji güvenliği ancak birlikte ve tutarlı bir mücadele yöntemiyle sağlanabilir. Türkiye olarak enerji alanında aldığımız kararlarda sıfır toplamlı oyun yaklaşımını hiçbir zaman benimsemedik ve her zaman bölgemiz, komşularımızla iş birliği içerisinde ‘kazan kazan’ yaklaşımını ön plana aldık. Bizim bakımımızdan enerji bir ihtilaf değil bir iş birliği alanıdır. Bu tutumuzu sadece sözle değil, icraatlar ile de ortaya koymaktayız. Bunun en önemli kanıtı ve göstergesi, enerji alanında geçmişte hayata geçirdiğimiz projelerin yanı sıra gelecekte tamamlamayı ön gördüğümüz projelerdir.”

“TÜRK AKIMI ENERJİ GÜVENLİĞİMİZİ ARTIRMA ÇABALARIMIZA KATKI SAĞLAYACAK”

Başbakan Yıldırım, bölgesel iş birliğinin ne derece etkili olabildiğini Azerbaycan ve Gürcistan ile gerçekleştirilen Bakü-Tiflis-Ceyhan, Bakü-Tiflis-Erzurum doğal gaz boru hatlarıyla bölgede ve dünyada gösterdiklerini söyledi. Bu iş birliğini şimdi de Güney Gaz Koridoru kapsamında gerçekleştirilen Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı Projesi (TANAP) ile taçlandırdıklarına değinen Yıldırım, “TANAP’ın önümüzdeki yıl devreye girmesiyle birlikte Türkiye her yıl Azerbaycan’dan ilave 6 milyar metreküp doğal gaz alacak. Ayrıca 2020 yılından itibaren bu hattan Avrupa’ya 10 milyar metreküplük bir gaz sevkiyatı söz konusu olacak. Bu gazın daha sonra yine Güney Gaz Koridorunun parçası olan Trans Adriyatik Doğalgaz Boru Hattı ile Avrupa’daki tüketici ülkelere ulaşması mümkün hale gelecek. Rusya Federasyonu ile iş birliği halinde ilerlettiğimiz Türk Akımı Projesi de enerji güvenliğimizi artırma çabalarımıza ayrıca katkı sağlayacak. Rusya ile Türk Akım’a ilişkin imzaladığımız hükümetler arası anlaşmanın, bu yılın şubat ayında yürürlüğe girmesiyle beraber, proje çalışmaları hız kazanmıştır. Projenin 2019’da tamamlanmasıyla Türkiye, 15,75 milyar metreküplük gazı Mavi Akım hattında olduğu gibi Rusya’dan doğrudan alabilecek. Ayrıca proje kapsamında inşaatı söz konusu olan ikinci bir hat marifetiyle Avrupa’ya da aynı miktar gaz sevkiyatı yapılabilecek. Böylelikle Türkiye, bu kongrenin konusuyla uyumlu olarak, enerji geleceğimize bir köprü oluşturmaktadır” diye konuştu.

“KIBRIS RUM LİDERLİĞİ YAPICI BİR TUTUMA YÖNELMELİ”

Yıldırım, Doğu Akdeniz’in enerji alanında önemli bölge olduğunu ifade ederek, buradaki yeni kaynakların sahalardan en büyük pazarlara ulaştırılmasında doğal ulaşım yollarının en önemli güzergahından birinin de yine Türkiye olduğunu söyledi.  Türkiye’nin, Doğu Akdeniz kaynaklarının Avrupa’ya ulaştırılmasında her zaman yapıcı bir rol oynamaya hazır ve kararlı olduğunu dile getiren Yıldırım, bu bağlamda bölgedeki siyasi sorunların çözümlenmesi için de ülkenin elinden gelen katkıyı koyduğunu vurguladı. Yıldırım, özellikle Kıbrıs adası etrafındaki hidrokarbon kaynaklarının her iki tarafa ait olduğunu bir kez daha hatırlatmak istediğini belirterek, “Rum liderliğinde, önümüzdeki günlerde Doğu Akdeniz’de tek taraflı tasarruflardan kaçınılmasını, uzun zamandan beri telkin etmekteyiz. Türkiye kendisine ait ipso-fakto hakları ve Kıbrıs Türklerinin haklarını sonuna kadar koruyacaktır. Kıbrıs Rum liderliğinin barışın önünü tıkamak ve tek yanlı arama işlemlerine başlamak yerine, yapıcı bir tutuma yönelmesinde fayda vardır.” diye konuştu.

Enerji güvenliğini kuvvetlendirme çabalarının doğalgaz boru hattı projeleriyle sınırlı olmadığına işaret eden Yıldırım, Uluslararası Enerji Ajansı tarafından ilk yakıt olarak tabir edilen enerji verimliliğinin artırılması, yerli ve yenilenebilir kaynaklardan azami ölçüde istifade edilmesi, nükleer enerjinin de kullanılan kaynaklar arasına eklenmesi, LNG ve doğalgaz depolama kapasitesinin artırılması için gereken alt yapı yatırımlarının gerçekleştirilmesinin ülkenin arz güvenliği için kararlılıkla attıkları adımlardan sadece birkaçı olduğunu kaydetti.

“KEŞİF VE SONDAJ ÇALIŞMALARINA YOĞUN BİR MESAİ HARCAYACAĞIZ”

Kongrenin “eşsiz güzellikleriyle ünlü şehr-i İstanbul’da” yapılmasından büyük bir kıvanç duyduğunu ifade eden Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak, dünyanın petrol ve doğalgaz alanındaki en önemli etkinliklerinden biri olan bu kongreye 2014’ten beri çok iyi bir şekilde hazırlandıklarını söyledi.

Bakan Albayrak, petrol ve gaz sektörünün hem ekonomik hem de politik bakımdan çok dinamik bir süreçten geçtiğini dile getirerek, konvansiyonel olmayan petrol ve gazdaki devrim, düşen fiyatlar ve beklenenden daha az yatırım yapılmasının bu süreci etkilediğini aktardı.

Bu durumun ilerleyen süreçte adımların daha temkinli atılması gerekliliğini ortaya çıkardığını vurgulayan Albayrak, dünyada bu gelişmeler olurken, Türkiye’nin de son 15 yılda enerji sektöründe devrim niteliğinde adımlar attığına dikkati çekti.

Albayrak, kişi başı elektrik talebinin OECD ülkeleri arasında en hızlı artan ülkenin Türkiye olduğuna dikkati çekerek, bu talebi karşılamak için elektrikteki kurulu gücün neredeyse üç katına çıkarıldığını anımsattı.

Geçen yıl Türkiye’nin doğalgaz tüketiminin yaklaşık 50 milyar metreküp ve ham petrol ithalatının da yaklaşık 40 milyon tona ulaştığını ifade eden Albayrak, şöyle devam etti: “Ülkemizin enerji sektörü, enerjide hızlı talep artışı ve ithalat bağımlılığıyla tanımlanıyor. Sektörü yönetebilmek için hızlı ve politik reflekslere, iyi yönetişime, öngörülebilir bir düzenleyici çerçeveye ve özel sektör yatırımlarının harekete geçirilmesi için önemli düzenlemelere ihtiyaç var. İşte bu nedenle, milli enerji ve maden politikamızı hayata geçirdik. Bu çerçevede, denizlerimizde arama ve üretim faaliyetlerimize odaklandık. Akdeniz’deki çalışmalarımız yoğun bir şekilde devam ediyor. Karadeniz’e de bu anlamda aynı yoğunlukta eğiliyoruz. Sismik araştırmaların ardından keşif ve sondaj çalışmalarına yoğun bir mesai harcayacağız. Bu çalışmaların, Akdeniz ve Karadeniz’in potansiyelinin anlaşılması, Türkiye’nin enerji güvenliğinin güçlendirilmesi ve bölge coğrafyasına da katkı yapması açısından önemli olduğunu düşünüyoruz.”

TÜRKİYE, DEPOLAMADA BÖLGENİN EN BÜYÜKLERİNDEN OLACAK

Albayrak, Türkiye’de arz güvenliğini sağlamak amacıyla doğalgaz ve LNG altyapısını güçlendirmeye yönelik önemli adımlar atıldığını söyledi.

Doğalgazda taşıma ve depolama kapasitesi artıracaklarını belirten Albayrak, “Doğalgaz iletim şebekemizin günlük taşıma kapasitesini 190 milyon metreküpten 300 milyon metreküpe, takip eden iki yıl içinde de 400 milyon metreküpe çıkaracağız. Yani iki katından fazla artıracağız. Tuz Gölü Doğalgaz Depolama Tesisi’nin de kapasitesinin yükseltilmesiyle 2023 yılı itibarıyla 11 milyar metreküplük doğalgaz kapasitesine ulaşarak bu anlamda bölgedeki en büyük doğalgaz depolama kapasitesine sahip ülkelerden biri olacağız.” ifadelerini kullandı.

Albayrak, Türkiye’nin Avrasya ve Ortadoğu’yu birleştiren konumuyla, üretici ve tüketici ülkeleri birbirine bağlayan bir ülke olarak stratejik bir konuma sahip olduğunu ve karşılıklı kazan-kazan ilkesine dayalı tüm projelerin doğal müttefiki olmaya devam edeceğini hatırlattı.

Öte yandan, bölgesel küresel ve huzur istikrarına katkı yapacak tüm projelere de Türkiye’nin desteğinin artacağını aktaran Albayrak, şunları kaydetti: “Bu çerçevede mevcut projelerden, Bakü-Tiflis-Ceyhan, Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı (TANAP), Trans Adriyatik Boru Hattı (TAP), Türk Akımı ve bunun yanında Doğu Akdeniz gazının da ülkemiz ve arz kaynaklarının çeşitlendirilmesi açısından çok önemli projeler olduğunu düşünüyoruz. Açıkça ifade etmek gerekir ki bölgesinde tüm jeopolitik gerilim ve zorluklara rağmen Türkiye şeffaf rekabetçi piyasa yapısı ile yenilenebilir düzenleyici çerçeveyi oluşturmayı başarmış, özel sektör yatırımlarını hayata geçirecek adımları atmıştır ve atmaya devam edecek. Siyasi istikrar ve güçlü yönetim, enerji alanındaki özel sektör yatırımlarını Türkiye’de çok ama çok hızlandırmıştır.”

Albayrak, Türkiye’nin enerjinin sorunların çözülmesinde anahtar bir rol üstlendiğini ve gerek ekonomik gerekse de enerji diplomasisi üzerinde kurduğu ilişkilerde anahtar rolünün devam edeceğini vurguladı.

“Petrol sektörü sadece arz ve talep dengesinden ibaret değil”

9-13 Temmuz’da İstanbul Kongre Merkezi’nde Dünya Petrol Konseyi tarafından düzenlenen i 22. Dünya Petrol Kongresi (WPC) görkemli bir kapanış seremonisi ile sona erdi.

Petrol ve doğal gaz endüstrisinin olimpiyatları olarak adlandırılan 22. Dünya Petrol Kongresi (WPC) kapanış seremonisi ile sona erdi.  Dünya Petrol Konseyi tarafından 9-13 Temmuz’da İstanbul Kongre Merkezi’nde düzenlenen etkinlik 2020’yılında bir sonraki kongrenin yapılacağı Houston şehri için Amerikan Milli Komitesi adına ABD’nin Houston Belediye Başkanı Sylvester Turner’ın, “23. Dünya Petrol Kongresi Sembolünü” Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Müsteşarı Fatih Dönmez’in elinden devralmasıyla tamamlandı.

Kapanışta konuşan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Müsteşarı Fatih Dönmez “Bu kongrede fark ettik ki petrol sektörü sadece hassas bir arz ve talep dengesinden ibaret değil. Aynı zamanda teknoloji ve inovasyon ile gelişime açık bir sektör” ifadelerini kullandı.

 “90’DAN FAZLA ÜLKEDEN 3 BİN DELEGE”

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Müsteşarı Fatih Dönmez kapanış seremonisinde yaptığı konuşmada şunları kaydetti: “Artık 22. Dünya Petrol Kongresinin kapanışına gelmiş bulunuyoruz. Kongre sürecindeki bu 4 gün içinde 90’dan fazla ülke, 3 bin delege, 600 konuşmacı ve bunun yanı sıra 500 basın mensubu ve Cumhurbaşkanları, Bakanlar, uluslararası organizasyonlar ve şirketlerden yöneticilerle 40’tan fazla üst düzey katılım gerçekleşti.  Bu kongrede fark ettik ki petrol sektörü sadece hassas bir arz ve talep dengesinden ibaret değil. Aynı zamanda teknoloji ve inovasyon ile gelişime açık bir sektör”

“TÜRKİYE, BÖLGENİN REFAHI VE İSTİKRARI İÇİN ÇOK ÖNEMLİ BİR ÜLKE”

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Müsteşarı Fatih Dönmez sözlerine şöyle devam etti: “Süreçlerin mükemmel olması, aynı zamanda çalışan insanların da mükemmel olması demektir. Her şeyin ötesinde barış demektir. Petrolün hikayesi barışın hikayesi demektir. Hidrokarbon yakıtlarla çok zengin bir gezegende yaşıyoruz. Hepimizin refahı için çok gerekli olan bir yakıt. Aynı zamanda, gelecekte barışın tesisi için de çok önemli. Köprüler, özellikle geçmişi ve geleceği birbirine bağlar. Türkiye, bölgenin refahı ve istikrarı için çok önemli bir ülke. Biz Türkiye için köprü ve anahtar metaforlarını kullanıyoruz. Köprüler geçişi ve bağlantıyı sağlar. Anahtarlar ise potansiyelleri açarlar. Türkiye bölgesel güvenliğin ve barışın anahtarıdır.”

Dönmez sözlerine şöyle son verdi: “Sözlerimi bitirirken Sayın Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak’a, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığındaki çalışma ekibimize, kongrenin başarılı bir şekilde geçmesi için çalışan herkese ve temsilcilere teşekkürlerimi iletiyorum. Burada olduğunuz için ve bu kongrenin gerçekleşmesinde katkıda bulunduğunuz için teşekkürler”

 “YENİ KÖPRÜLER İNŞA ETMEK İSTİYORUZ”

İstanbul’da geçirdikleri bir haftanın harika olduğunu belirten Dünya Petrol Konseyi Başkanı Dr. Jozsef Toth emeği geçen herkese teşekkürlerini iletti. Genç ve dinamik bir ekip ve katılımcı profilinin olduğunu ifade eden Toth, bu insanlar olmaksızın 22. Dünya Petrol Kongresi böylesine güzel bir şekilde gerçekleşemeyeceğini söyledi.

Kongrede mükemmeliyet açısından da ciddi çıtalar aşıldığını vurgulayan Toth, ” Bu, kongre gelecek yıllarda yapılacak iş birliği için de müthiş bir fırsattı. Önümüzdeki yıllarda yeni köprüler inşa etmek istiyoruz.” ifadelerini kullandı.

“PETROL PİYASASININ GELECEĞİ MASAYA YATIRILDI”

3 cumhurbaşkanı 5 başbakan 50 den fazla bakan 500 den fazla iş dünyasından üst düzey katılımcının bulunduğunu ifade eden Dünya Petrol Konseyi Başkanı Dr. Jozsef Toth, WPC aplikasyonunun da büyük çoğunluk tarafından indirilerek toplantıların sıkı sıkıya takip edildiğini belirtti. Toth sözlerine şöyle devam etti: “Mükemmel bir organizasyon oldu. Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak’ın başta olmak üzere katılım gösteren bütün bakanlara ve bütün katılımcılara teşekkürlerimi sunuyorum. Ayrıca organizasyonun Cumhurbaşkanı Erdoğan’nın himayesinde gerçekleştirilmesi ve katılımı ile de onurlandık.”

Toth konuşmasına şöyle devam etti: “Müthiş konular konuşuldu. Petrol piyasasının geleceği masaya yatırıldı. Genç bir ekip kongrenin mükemmel olması için zaman harcadı. Artık bayrak Houston’da, 2020 yılında hepinizi Houston’da görmekten mutluluk duyarız.”

“ÇITAYI ÇOK YÜKSEĞE TAŞIDINIZ”

ABD’den Houston Belediye Başkanı Sylvester Turner ise Türkiye Milli Komitesi’nin müthiş bir iş çıkarttığını belirterek, “Mükemmel bir kongre düzenledi. İçerik açısından da başından sonuna çok verimli bir kongreydi. Çıtayı çok yükseğe çıkarttınız. Bu da mükemmeliyet anlamına gelmektedir.” diye konuştu. Houston’ın 23. Dünya Petrol Kongresi düzenlemesi için seçilmesinin, kendileri için çok önemli olduğunu vurgulayan Turner, şunları kaydetti: “2020’de Houston’a geldiğinizde elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalışacağız. WPC’yi dünyanın gurur duyduğu şekilde düzenlemeye çalışacağız. Hem kalbimizi hem ruhumuzu sizinle karşılamaya çalışacağız. Öyle bir kongre düzenleyeceğiz ki ailelerinizle de gelip hoş vakit geçirebileceksiniz.”

“MÜTHİŞ BİR İŞ ÇIKARTILDI”

Amerika Milli Komitesi Başkanı Galen Cobb da Türkiye’nin açılıştan kapanış törenine kadar müthiş bir iş çıkarttığını belirterek, programın çok iyi olduğunu söyledi. Bu rekabetin içinde bulunmanın çok uzun bir yolculuk olduğunu aktaran Cobb, şöyle devam etti: “23. Dünya Petrol Kongresi’nin yapılacağı Houston şehri, enerji sektörümüzün merkezi olarak adlandırılmakta. Yaklaşık 3 bin şirketli bir sektörden bahsediyoruz. Burada kalite programı da sürdürmeye çalışıyoruz. Taahhütlerimizi yüzde 100 olarak bu işe vermek istiyoruz. Houston’a geldiğinizde herkesin orada vakit geçirmekten hoşlanacağı bir ortam sunmaya çalışacağız. Çıtayı çok yükseğe çıkarttınız.”

“TÜRKİYE ENERJİ İÇİN ANAHTAR BİR ÜLKE”

Bütün katılımcılara dünyanın en büyük petrol kongresine iştiraklerinden dolayı teşekkürlerini ileten  Dünya Petrol Kongresi Türk Milli Komitesi Başkanı ve TP Genel Müdürü Besim Şişman 4 yıldan bu yana çalıştığımız 22. Dünya Petrol Kongresinde için çok güzel bir 4 gün geçirdik. Sayın Enerji Bakanımız Berat Albayrak olmak üzere bütün katılımcılarımıza, gönüllülere, STK üyelerine güvenliğe herkese teşekkür ediyorum. Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a da programa katılarak himayesine aldığı için ayrıca teşekkür ediyorum. 500’den fazla şirket temsilcisi ve 5 kıtadan gelen katılımcılar kongreye büyük zenginlik kattı. Türkiye, diplomatik bir vizyona sahip olması sayesinde anahtar bir ülke. Türkiye her zaman barış ve diyalogdan yana olmuştur. Bu 22. WPC’nin arkasındaki felsefedir. Sayın Albayrak’ın dediği gibi Türkiye barışı destekleyen enerji stratejisi ile her zaman bölgedeki istikrara destek olmuştur. Son zamanlarda operasyonel maliyetler arttı ve değişken fiyatlar zorluklar yarattı. Ancak biz bakış açımızı değiştirmezsek ilerleme kaydedemeyiz petrol sektörü uzun soluklu bir sektör. O yüzden kısa vadede planlar yapanlar projelerinin sonucunu göremeyecek” diye konuştu.

“YENİ UFUKLAR BELİRLENİYOR”

Şişman, “Sera gazı emisyonlarının azaltılmasına odaklanmalıyız. Hem yenilenebilir hem nükleer enerji ye yatırım yaparak diyalogları arttırmalıyız. Biz enerji geleceğimiz için geleceğe dönük planlar yapmalıyız. Aliyev’in dediği gibi; eğer biz riskleri ve zenginliği paylaşmazsak petrol toplumumuz için yararlı olamayabilir. Enerji arz güvenliği için beraber hareket etmeliyiz. Yeni ufuklar belirleniyor. Bu ufuklara beraber yürümeliyiz” dedi ve bütün katılımcılara teşekkürlerini sunarak konuşmasını noktaladı.