koronavirüs

Enerji sektörü 7/24 online: ‘BİRLİKTE  AŞACAĞIZ’

Enerji sektörünün temsilcileri, koronavirüs salgının sektöre etkilerini ve gelecekten beklentilerini gazetemize anlattı.

PETDER Başkanı Selim Şiper, TOBB Petrol Meclisi Başkanı Ahmet Erdem, TOBB Türkiye LPG Meclisi Başkanı Gökhan Tezel, ADER Başkanı Arash Repac, TLPGD Derneği Başkanı Eyüp Aratay ve SOCAR Türkiye Rafineri ve Petrokimya İş Birimi Başkanı Anar Mammadov, GAZBİR Başkanı Yaşar Arslan, PETFORM Başkanı Murat Kalay, EÜD Başkanı Cem Aşık, ETD Başkanı Burak Kuyan ve SSDGD Başkanı Serkan Hotoğlu koronavirüs sonrası  sektörde yaşanan gelişmeleri ve gelecek beklentilerini gazetemize anlattı.

PETDER Başkanı Selim Şiper:

“SALGININ ETKİLERİNİN AZALMASIYLA SEKTÖR BÜYÜMEYE DEVAM EDECEK”

Sektörün pazar büyüklüğü geçtiğimiz yıla göre kıyaslandığında nasıl bir tabloyla karşı karşıyayız?

2020 yılına büyük ümitlerle ve güzel gelişmelerle başladık. Virüsün ülkemizde etkisini göstermeye başladığı döneme kadar da yani Mart ayının ilk yarısı itibariyle, geçtiğimiz yıla göre yüzde 5’ler mertebesinde bir pazar büyümesi görüyorduk. Ancak özellikle ilk vakanın açıklandığı 11 Mart’tan sonraki süreçte, maalesef haftadan haftaya gittikçe azalan bir talep ve azalan tüketimle karşı karşıya kaldık.

Şöyle bir baktığımızda; geçtiğimiz yıla göre aynı haftaları mukayese ettiğimizde dizel pazarında yaklaşık yüzde 30’lar mertebesinde, benzinde yüzde 40’a yakın, otogazda ise yüzde 40’ın biraz üzerinde bir gerileme yaşandı. İlk vakanın görüldüğü tarihten yaklaşık bir ay sonrasında, yani 11-12 Nisan’dan itibaren de, sanki bu seviyelerde stabilize olmuş bir piyasa ile karşı karşıyız. Yani başka bir deyişle pazarın yaklaşık üçte biri şu anda yok olmuş vaziyette. Tabii bunun devamlı olarak bu seviyelerde gitmesini beklemiyoruz. İnşallah salgının hızı yavaşladıkça ve hayat normale doğru döndükçe, bu tüketimlerin yükseleceğini veya pozitif bir eğilime döneceğini de ümit ediyoruz. Pazar küçülmesi ise en fazla havacılık yakıtlarında yaşanıyor. Orada üçte bir değil, yaklaşık yüzde 80-85, hatta yüzde 90’a varan bir daralma söz konusu. Çünkü bu birebir uçuş sayısıyla alakalı bir durum. Dolayısıyla havacılık yakıtlarında, tüm dünyada büyük bir talep azalması var.

PETROL FİYATLARININ DÜŞMESİ TÜRKİYE’NİN CARİ AÇIĞI AÇISINDAN OLUMLU

Salgının muhtemel etkilerinin azalmasıyla birlikte yılın ikinci yarısında nasıl bir tablo öngörüyorsunuz?

Ümidimiz; salgın günleri bu şiddetini azaltıp, biraz daha olağan koşullarda hayata döndüğümüz zaman, insanların normal zamandan daha fazla çıkıp gezme, ulaşım ihtiyacının doğacak olması. Ticaretin de, birikmiş talepler doğrultusunda daha hareketli bir dönem geçirmesi. Dolayısıyla tüketim, mevsim normallerinin üstüne dahi çıkabilecek bir eğilim gösterebilir. Bunun aynı zamanda fiyatlandırma tarafından da desteklenmesini bekliyoruz. Çünkü şu anda dünya petrol fiyatları veya petrol ürünleri fiyatları, tarihin görmediği bir durumu yaşıyor. Hatta Amerika Birleşik Devletleri’nde petrol, ham petrol alanın üstüne bir de para verilecek bir duruma geldi. Tabii bizim fiyatları etkileyen, yani Brent fiyatları bu durumda değil, ama o da 20-25 dolarlar seviyesinde. Dolayısıyla yıllardır görmediğimiz en düşük ürün fiyatlarını görmekteyiz. Bunun ilerleyen günlerde olumlu etkisi olacak, insanlar tüketime yönelebilecektir. Eğer dolarda da bu hareketlenmeler olmasaydı, 4 liranın altına inecek fiyatlardan bahsediyor olacaktık. Ancak fiyatların düşmesi böyle devam ettiği takdirde, o seviyelerin de görüleceğini ümit ediyoruz. Bu da, tüketimi ister istemez pozitif olarak etkileyecektir. Ayrıca unutmayalım ki petrol ve petrol ürünleri fiyatlarının düşük seyretmesi, Türkiye’nin genel cari açığı açısından da fevkalade faydalı ve olumlu bir etki yaratmaktadır.

Kamu otoritelerince açıklanan ekonomik paketler kapsamında sektörel bazda akaryakıt piyasasının desteğine ihtiyacı var mı? Ne tür destekler verilebilir?

Akaryakıt piyasasına verilebilecek en büyük destek; esasında akaryakıt temin ve dağıtım sektörünün hak ettiği takdiri görmesidir. Onun dışında başka bir desteğe, genel ya da sektör özelinde bir desteğe ihtiyaç duyulmamaktadır. Genel tedbirler kapsamında devletin ortaya koyabileceği fedakârlık, zaten konulmuş durumda. Ama tabii ki istasyonların üzerindeki bazı yüklerin hafifletilmesi beklenebilir. Örneğin vergi ödemeleri konusunda. Kamu otoritelerinden beklenebilecek destek, piyasadaki likiditenin yani para trafiğinin aksamadan devam etmesidir. Bu tür durumlarda en büyük tehlike; birbirine borçlu olan tarafların, birbirlerine bu ödemeleri yapamaz durumda olmalarıdır. Bir yerde bir tıkanıklık olduğu zaman, bu anında bütün zinciri etkileyecek sonuçlar doğurur. Dolayısıyla bizlerin de, hem kurumlar, hem vatandaşlar, hem şirketler olarak ödemelerinize son derece sadık olmamız ve zamanında organize etmemiz gerekmektedir. Onun dışında başka bir desteğe de ihtiyaç duyulmamalıdır. Böyle durumlarda her şeyi devletten beklemek doğru değil. Herkes kendi ekonomik tedbirlerini de almalı ve sosyal-ekonomik hayatın olağan şartlarda devamı için elinden geldiğince çaba sarf etmelidir.

Bununla birlikte sektörümüz, manevi anlamda da hak ettiği takdiri görmelidir. Zira istasyonlar hakikaten fedakârca ve cansiperane bir şekilde hayatlarını tehlikeye atarak, 24 saat çalışmaya devam etmek durumundalar. Sokağa çıkma yasağının olduğu zamanlarda nöbetçi istasyon sistemi devam ediyor. Bir de tabii istasyonların marketlerinin bu süreçte ne kadar önemli bir görev üstlendiği de ortaya çıkmıştır. Kamu otoritelerinin bundan sonra atacakları adımlarda veya sektörle ilgili tasarruflarında bunları da göz önünde bulundurmaları önem arz etmektedir.

SEKTÖR FEDAKAR BİR ŞEKİLDE HİZMETİNİ SÜRDÜRÜYOR

Sürecin sektör için daha az hasarla atlatılması için yapılması gerektiğini düşündüğünüz düzenlemeler var mı?

Tabii bu sürecin sektör için de en az hasarla atlatılması için bir takım düzenlemeler gerekmektedir. Bu düzenlemeler, daha çok ‘halden anlama’ ve ‘durumu kabul edip mevcut şartlar çerçevesinde olayları yönetmeye çalışmak’ olmalıdır. Sektörümüz açısından şu ana kadar EPDK olsun, Bakanlık olsun hakikaten olumlu yaklaşımlar ortaya koydular, bunun devamını diliyoruz. Çünkü bazen de, içinde bulunduğumuz koşullar nedeni ile elde olmayan sebeplerle bazı aksaklıklar meydana gelebiliyor.

Toplum olarak, dünya olarak olağanüstü günler yaşıyoruz. Olağanüstü günler, olağanüstü durumlar, olağanüstü şartlar da olağanüstü tedbirler ve olağanüstü bir anlayış gerektirir. Dolayısıyla durumumuz hiçbir şekilde normal olmadığı için, bu zamanda meydana gelebilecek herhangi bir aksaklığın, her zamankinden daha toleranslı bir şekilde değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Şirketlerin ve istasyonların, kısacası bütün sektörün, devlete olan maddi yükümlülükleri konusunda anlayış gösterilmesi gerekmektedir. Bunlar temin edildiği takdirde, bu sektör zaten canla başla ve fedakâr bir şekilde hizmetini sürdürmeye devam etmektedir.

HİÇBİR ŞEY ESKİSİ GİBİ OLMAYACAK

İntifa sürecinin içinde bulunduğumuz durumdan etkilenmesi söz konusu mu?

İntifa sürecinin içinde bulunduğumuz durumdan tabii ki etkilenmesi söz konusudur. Çünkü koronavirüs salgını için söylenebilecek tek şey; hiçbir şeyin artık eskisi gibi olmayacağıdır. Yani, evet bu salgın, günün birinde tabii ki bitecek. İnşallah da kısa zamanda. Ama insanlık olarak, bundan bir takım dersler almış olarak çıkacağız. Keza bu derslerin sonucunda da hiçbir şeyin veya pek çok şeyin artık eskisi gibi olmayacağı kesin. Buna istinaden, ‘tüketim gerilemesinin olmadığı’ bir tonaj tahmini ile yapılacak yatırım düşünceleri yerini, ‘daha düşük tonajlı tüketimin olabileceği’ bir çerçeveye sokmak zorundadır. Burada tek taraflı düşünmemek lazım. Hem iyi zamanlarda, hem kötü zamanlarda dağıtım şirketleri ile bayileri arasında yüklerin adil bir şekilde müştereken paylaşılması prensibinden hareketle, karşılıklı anlayışın ortaya konulması gerekiyor. Sektörün genel menfaati açısından tek taraflı talepleri bir kenara bırakıp, mevcut şartlar çerçevesindeki yaklaşım tarzı ile normal bir durum çerçevesindeki yaklaşım tarzlarının karşılıklı anlayış içerisinde ortaya konulması gerekiyor. Bu bayi ile dağıtım şirketi ilişkisi; bir tarafın bütün kazancı sağlayıp, öbür tarafın hiçbir şey elde etmemesi üzerine zaten kurulabilecek bir ilişki değildir. Karşılıklı anlayış ve her iki tarafın da makuliyet çerçevesinde bir takım kazançlarının olduğu bir denge sağlamak zorundadır.

TOBB Petrol Meclisi Başkanı Ahmet Erdem

“SEKTÖRÜMÜZ DİĞER SEKTÖRLERİN SÜREKLİLİĞİ İÇİN HAYATİ BİR KONUMA SAHİP”

İçerisinde bulunduğumuz bu zor günlerde hepimizin sağlığı, güvenliği ve gıdaya erişimi için mücadele eden ve işinin başında olan başta sağlık çalışanları olmak üzere emniyet güçlerine, askerlere, basın mensuplarına, banka, market ve fırın çalışanlarına, temizlik görevlilerine, kurye personellerine, itfaiyecilere, kamu personeline, ulaşım ve nakliye sektörü çalışanlarına, ulaşımın, taşımacılığın ve sanayinin kesintisiz devamı için istasyonlarımızda, terminallerimizde ve üretim tesislerimizde özveriyle çalışan personelimize ve emek veren herkese yoğun ve özverili çalışmaları nedeniyle teşekkür etmek istiyorum.

HAM PETROL FİYATLARI HIZLI DÜŞÜŞ GÖSTERDİ

Bildiğiniz gibi 2020 yılının ilk çeyreği uluslararası ham petrol ve petrol ürünü fiyatlarının hızla düşüşüne sahne oldu. Uluslararası petrol piyasalarında yaşanan söz konusu düşüşün yerel piyasalara yansıması olumlu oldu ancak yerel fiyatlardaki düşüşün talebe olumlu yansımasını koronavirüs salgını nedeniyle maalesef göremedik.

Geçen yılın aynı dönemiyle karşılaştırdığımızda ürün ve seçtiğimiz bölgeye göre değişmekle birlikte Mart ayının son haftası ve Nisan ayının ilk haftasında otomotiv akaryakıt satışlarımızın yüzde 40-50 seviyesinde daraldığını görüyoruz.  Sokağa çıkma yasağının ilk olarak uygulandığı 11-12 Nisan tarihlerinde düşüşler yüzde 85-90’a vardı.  Ancak bu noktada önemli olan insan sağlığı ve bunun için de insanlarımızın olabildiğince evlerinden çıkmamaları ve sosyal izolasyonu sağlamaları gerekiyor.

BU ZOR GÜNLERİN ÜSTESİNDEN GELECEĞİZ

Salgının muhtemel etkilerinin azalma sürecine girmesi ile birlikte ekonomimizin ve buna bağlı olarak sektörümüzün hızlı bir normalleşme ve toparlanma sürecine gireceğini düşünüyorum. Bu toparlanmanın 2021’de ivmelenerek devam edeceğini de söyleyebiliriz.  Birçok uluslararası kuruluş da Türkiye için bu yönde olumlu öngörüler paylaştı.

Salgının zirve yapacağı tarih şu an için belirsizliğini koruyor ancak koronavirüs ile ne kadar etkin mücadele edersek, sosyal izolasyon kurallarına uyarsak, zirve noktasına o kadar çabuk ulaşır ve toparlanma sürecine de bir o kadar çabuk gireriz.  İlk günden beri söylediğimiz gibi birlik ve beraberlik içinde bu zor günlerin de üstesinden gelineceğine inancımız tam.

SEKTÖRÜMÜZ HAYATİ BİR KONUMA SAHİP

Bu dönemde hem devletimizle hem de sektör kuruluşları ile yakın işbirliği içerisinde çalışıyor, sektörümüzün gerek bu süreçte gerekse sonrasında sağlıklı olarak devamı için atılması gereken adımları istişare ediyoruz. Sektörümüz, hem salgın ile mücadelenin devamlılığı hem de hemen hemen her sektörün sürekliliği için hayati bir konuma sahip. Bu nedenle, talep daralmasından dolayı yarıya düşmüş ve daha da azalan gelire karşılık artan maliyetlere rağmen sorumluluğumuzu yerine getirmeye çalışıyoruz.  Gelirlerin giderleri karşılamadığı bu tabloda sektörün sağlıklı devamı için desteğe ihtiyacımız olduğu muhakkak.

SEKTÖRÜMÜZÜN DEVAMLILIĞINI SAĞLAYABİLMEK ADINA BAZI DÜZENLEMELER TALEP ETTİK

Alınması gereken tedbirler konusunda kamu otoritelerine taleplerimizi ilettik.  Bu destekler hem ekonomik hem de operasyonel açıdan sektörü rahatlatacak maddeler içeriyor.  Bu desteğin sağlanması sektörün sürdürülebilirliği açısından son derece önemli. Bazıları yürürlüğe kondu, diğerleri için de olumlu gelişmeleri bekliyoruz.

Bu dönemde ilgili mercilerden, sektörün devamlılığını sağlayabilmek için bazı düzenlemeler talep ettik.  Bunların arasında sektörün Ekonomik İstikrar Paketi’ne dahil edilmesi, vergi, ceza, harç gibi giderlerin geçici süre ile ertelenmesi gibi önerilerimiz yer alıyor. Bu ve benzeri unsurlarla sektöre destek sağlanması büyük önem taşımaktadır.

İNTİFA SÜRECİ ZORLU BİR DÖNEME DENK GELDİ

Bildiğiniz gibi intifa süreci 2010 senesinden beri her beş senede bir gündemimize gelen bir konu.  Bu sene koronavirüs salgını etkisiyle zorlukların ve kısıtlamaların olduğu bir döneme denk geldi.  İntifa süreci şirketlerin stratejileri ve tercihleri çerçevesinde yürüttükleri bir süreç. Mevcut durum işlerimizi yavaşlatıyor, haliyle de kontrat yenileme sürecini de zaman zaman olumsuz etkiliyor.

ADER Başkanı Arash Repac:

“DÜŞEN FİYATLAR AKARYAKIT TALEBİNİ ARTIRACAK”

Bir anda tüm dünyayı etkisi altında alan pandemik dönemini, maalesef biz de dahil hiç kimse öngörmemişti. 2020 yılı için gerek sektör gerek şirketimiz olarak 2019 yılına göre daha üst seviyede bir pazar tüketimi öngörmüştük. Ancak bu noktada yıllık planlarımızı revize etmemiz gereklilik haline gelmiştir. Salgının yayılmasını engellemek amacıyla görev ve acil durumlar haricinde evde kalınması, sektörümüzdeki talebin bir anlamda düşmesini de beraberinde getirmiştir.

Geçen yıl ile karşılaştırdığımızda akaryakıt tüketiminde yüzde 50’lilere varan düşüş olmuştur. Nasıl ki, şu anda vaka sayısında azalma ve iyileşen hasta sayısında da artış gerçekleşmeye başladıysa; sektörümüzdeki gerilemenin ardından, tekrar eski değerlerine dönüş de günlük yaşamın düzelmesiyle gerçekleşecektir. Ayrıca eklemek gerekir ki bu sürecin Türkiye’de alınan önlemler sayesinde farklı ülkelerdeki örneklerine göre çok daha hızlı gerçekleşeceğini düşünüyorum.

Her ne kadar şu ana kadar negatif bir tablo çizmiş olsak da; globaldeki düşük petrol fiyatları, talebi tetikleyecek ve özellikle yılın ikinci yarısında sektörümüzde ciddi bir yükseliş beklemekteyiz. Hızlı bir toparlanma ivmesi ile gireceğimizi düşündüğümüz 2020 yılının son 6 ayında her sektörde ciddi bir hareketlenme olacağı aşikardır. Özellikle durma noktasında olan havacılık sektörünün hızlı bir şekilde hareketlenmesi, yüzde 90’dan fazla düşen havacılık yakıt satışlarında da düzelmeyi beraberinde getirecektir. Sanayi alanındaki hareketlilik, nakliye alanını da destekleyecektir. Bu noktada akaryakıt fiyatlarındaki uygun oranlar ile her sektörün kazançlı olacağı bir döngüye sahip olunacağını temenni etmekteyiz.

Tüm dünya olarak çok zor ve bir o kadar da enteresan günler geçirmekteyiz. Uzun yıllar boyunca görülmemiş olaylara ve rakamlara şahitlik etmekteyiz. Ham petrol fiyatlarının geçtiğimiz günlerde indiği seviyeleri büyük şaşkınlıkla her birlikte gözlemledik. Eğer ki bu düşüşler devam ettiği taktirde talebi olumlu yönde tetikleyecektir.

Ancak hayatımızı artık bu gerçekle yaşamaya göre planlamalıyız. Günlük tüm alışkanlıklarımızdan başlayarak; ofislerimizdeki, çalışma alanlarında yeni düzenlemelerden tutun da tesis ve ikmal alanlarımızdaki yeni planlamalara kadar bu düzenlemelerin gerçekleştirilmesi gereklidir. Bu şekilde daha uyum sağlamış ve kendimizle birlikte çevremizi daha güvenli hale getirmiş olacağız.

Salgının Türkiye’de görüldüğü ilk günden itibaren başta sağlık hizmeti ekipler olmak üzere cansiperane çalışan sektörler bulunmaktadır. İlaç, gıda ve zaruri ihtiyaçları tedarik eden, bunların nakliyesini gerçekleştiren ve tüm bunların yanında akaryakıt sektöründe görev alan terminal, nakliye ve istasyon personelleri. Tüm bu noktalardaki sektör çalışanı arkadaşlarımıza yürekten teşekkür etmemiz gerektiğine inanıyorum. Kalkınmada sanayi alanında, tarım alanında kısacası üreten bir toplumun her aşamasında akaryakıt ihtiyacı ön plandadır ve önemlidir. Bu nedenle karlılıklarımızın gerek dağıtım şirketleri açısından gerekse de bayilerimiz için en uygun şartlarda olması; çalışanları destekleyebilmemiz için zaruridir.

Biz, hep birlikte amaçlarımız doğrultusunda hareket edersek, bu zor dönemden başarıyla çıkabileceğimize inanıyoruz. Tek yapmamız gereken eksikliklerimizi ya da hasarlarımızı birlikte sabırla ve destekle sarabileceğimize inancımız tamdır. Bu nedenle ADER olarak da üyelerimizde sık sık istişareler içinde olarak yapıcı çalışmaları gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Hali hazırda zaten kamu otoritelerince birçok yardım çalışması aktif durumda. Bunları da en efektif şekilde değerlendirmeye özen gösteriyoruz.

İşgücümüzden feragat etmeyerek, korumaya devam edeceğiz. Ancak stok tutma zorunluluğunu mutlak suretle gözden geçirmeliyiz. Bunu her taraf için en uygun seviyeye oturtmak büyük fayda sağlayacaktır. Mutlak suretle gerekli düzenleme ihtiyacı oluşacaktır. Bu düzenlemeler, içinde bulunduğumuz durumdan hızla sıyrılmayı destekleyecek nitelikte olmalıdır. Ancak elbette ki, her ne kadar istemesek de pandeminin tekrarı veya bir benzeri için hazır olacak şekilde önlemler almalıyız. Bu önlemler bizi hem daha dikkatli tutmaya hem de benzer yapılara hazırlıklı hale getirecektir. 2019 yılında alınan bazı kurul kararları için tanınan sürenin 2021 yılına ötelenmesi de sektör oyuncularının yaralarını sarması için büyük fayda sağlayacaktır.

BAYİLER VE DAĞITIM ŞİRKETLERİ KENETLENDİLER

2020 yılı sektör için önemli bir yıldır ve tabii ki intifa sürecinin etkilenmemesi gibi bir durumdan bahsedemeyiz. Ancak sektörümüzün birbirinden ayrılmayan iki değeri olan dağıtım şirketleri ve akaryakıt bayileri bu yaşanan günlerde daha da birbirine kenetlenmiştir. Hijyen çalışmalarını birlikte gerçekleştirmişler, hızla alınması gereken yayılmayı engelleyici önlemleri birlikte hayata geçirmişlerdir. Bu zor günlerde, iki taraf da hem dersler çıkartmışlar hem de aynı anda kazanımlar elde etmişlerdir.

Gezegenimizi etkisi altına almış olan bu büyük salgının en kısa sürede, en az hasarla son bulmasını diler, ilerleyen günlerin başarılı ve tüm insanlık için daha sağlıklı olmasını temenni ederim.

TOBB Türkiye LPG Meclisi Başkanı Gökhan Tezel:

“SÜREÇ BİZE LPG’NİN HAYATİ ÖNEME SAHİP OLDUĞUNU GÖSTERDİ”

İçinde bulunduğumuz durumda sektörün pazar büyüklüğü geçtiğimiz yıla göre kıyaslandığında nasıl bir tabloyla karşı karşıyayız?

Gerek ülkemiz gerekse dünya olağanüstü bir dönemden geçiyor. Bu süreçte elbette ki sektörümüz de etkilendi. Bununla birlikte LPG sektöründe faaliyet gösteren şirketler salgınla mücadele sürecinde de tüketicilerin temel ihtiyaçlarını karşılamak için yoğun bir çaba gösteriyor. Dünyada da durum farklı değil. Global pandemi sürecinde dünyanın her yerinde LPG operasyonları uçtan uca sorunsuz bir şekilde aksamadan devam ediyor. Yaşanan bu süreç bize LPG’nin ne kadar hayati önemi olan bir ürün olduğunu da göstermiş oldu.

LPG tüplerinin üretiminde görev alan fabrika çalışanlarımız, dolum tesislerinde doldurulması sürecinde görev yapan çalışanlarımız, bayilere ve müşterilere dağıtımının aksamaması için çalışmaya devam eden nakliye ekiplerimizin yanı sıra, vatandaşlarımızın en temel pişirme ve ısınma ihtiyacının karşılanması için büyük bir özveri ile her gün binlerce eve servis yapan bayilerimiz ve bayi çalışanlarımız var. Benzer şekilde ülkemizin araç parkı ve tüketim alışkanlıklarımız değerlendirildiğinde halkımızın ulaşım ihtiyaçlarının eksiksiz karşılanması açısından otogaz istasyonlarımız da çalışmaya devam ediyor. Meclisimiz adına hepsine ayrı ayrı teşekkür etmek isterim.

OTOGAZ PAZARININ NİSAN AYINDA YÜZDE 30-40 DARALDIĞINI SÖYLEMEK MÜMKÜN

EPDK’nın en son yayımladığı Ocak 2020 raporuna göre; toplam LPG üretimi geçen yılın aynı ayına göre yüzde 14,5, LPG ithalatı ise geçen yılın aynı ayına göre yüzde 8,7 arttı. Satış rakamları bir önceki yılın aynı ayı ile karşılaştırıldığında, tüplü LPG satışı yüzde 2,41 azalma gösterirken, otogaz satışı ise yüzde 8,41 ile artış trendinde idi.

Türkiye’de ilk Covid-19 vakasının açıklanmasının ardından İçişleri Bakanlığı’nın yayımladığı genelge ile bazı işyerlerinin çalışmalarına kısıtlama getirildi. Restoran, kafe gibi işyerleri geçici süre ile kapatıldı. Bu durum işyeri LPG talebinin azalmasına neden olmakla birlikte evde izolasyon uygulaması ve sokağa çıkma yasakları tüketicilerin evde geçirdiği zamanın artmasına, ev ve kamp tüpü talebinde de artışa neden oldu. Ramazan ayının başlaması ile evsel tüketim benzer seyrinde devam edecektir. Bunun yanında, sokağa çıkma yasağı ve şehirlerarası seyahat kısıtlamaları araç hareketliliğin azalmasına sebep oldu ve bu da pazarın yaklaşık yüzde 80’ine yaklaşan otogaz talebine olumsuz etki etti. Bu etki büyükşehirlerde daha belirgin gözlemlendi. Resmi rakamlar olmamakla birlikte toplam otogaz pazarının özellikle Nisan ayında yüzde 30-40 aralığında daraldığını söylemek mümkün.

Salgının muhtemel etkilerinin azalması ile yılın ikinci yarısında nasıl bir tablo öngörüyorsunuz?

“Ülkemizde normalleşme sürecinin yüksek ihtimalle Haziran ayından sonra kademeli şekilde başlayacağı görüşündeyim.  Yine de pandemi krizinden önceki rutinlerimize dönmemiz daha uzun zaman alacaktır diye düşünüyorum. Hayat yavaş yavaş normale dönerken sosyal mesafe uygulaması hayatımızda önemli bir konu olmaya devam edecek. Büyük ihtimalle bir süre daha dışarıda maske ile gezecek, konser gibi kalabalık aktivitelerden uzak duracağız. Bu süreçte uzaktan çalışanlar da ofislere geri dönecek ama evden çalışma ve video konferans uygulamaları iş dünyasında her zaman olduğundan daha yaygın olacak. İnternetten alışveriş ve dijitalleşme süreçleri gelişip hız kazanacak. Tüketicinin talep önceliklendirmesinde de pandemi krizi öncesine göre değişiklikler yaşanabilir. LPG temel ihtiyaç maddesi olduğundan pandemi sonrası süreçte de tüketici nezdinde öncelikli ürünlerden biri olacaktır. Hareketliliğin başlaması ile otogaz tüketiminin eski seviyesine yaklaşmasını bekliyoruz. Yine pandemi sonrası süreçte kapanan işyerlerinin geri açılması ile işyeri LPG tüketimi de artacaktır.”

BAZI İLAVE TEDBİRLERİN ALINMASINI ÖNEMSİYORUZ

Kamu otoritelerince açıklanan ekonomik paketler kapsamında sektörel bazda LPG piyasasının desteğe ihtiyacı var mı? Ne tür destekler verilebilir?

Türkiye LPG piyasası Avrupa ve dünyanın önemli pazarlarından biri konumunda. Dünya LPG Birliği verilerine göre Türkiye tüpgaz pazarı Avrupa’da 5. büyük pazarken, otogaz pazarı ise dünyada birinci sırada. Sektörümüz 7,5 milyon ev ve işyerine tüpgaz tedariki sağlarken, 11 bin adede yaklaşan istasyon sayısı ile de tüketicilere otogaz sunuyor.

Salgının başlangıcından bu yana devletimizin sürece yaklaşımı, toplum sağlığının yanı sıra ekonomik sürdürülebilirlik konusunda yapılan çalışmaları memnuniyetle takip ediyoruz. Kamuoyu ile paylaşılan Ekonomik İstikrar Kalkanı Paketi ile pek çok sektörümüz için iş sürekliliği ve istihdama yönelik önemli kararlar uygulamaya alındı. Halkımızın temel ihtiyaç maddelerinden biri olan LPG’nin tüketicilere ulaştırılmasında sürdürülebilir bir hizmet anlayışı ile büyük bir özveri ile çalışan sektörümüzün tüm paydaşları ile ekonomik paket içinde yer almasının son derece önemli olduğu görüşündeyiz.

Salgının sektörümüze etkilerini iki boyutta görüyoruz. Bunlardan birincisi küresel piyasalarda yaşanan gelişmelerin finansal etkileri ve ülke içinde alınan tedbirlerin ve salgının boyutunun ekonomik etkileri. Hepimizin yakından takip ettiği üzere petrol fiyatlarındaki değişimin etkisi ile şirketlerimizin stok maliyetlerinde de önemli etkiler oluşuyor. Ayrıca satışların azalmasına bağlı olarak bir önceki yıl satış rakamları üzerinden stok tutulması gerekliliği finansal yükün artmasına sebep oluyor. Salgının etkisinin geçici olduğu düşünüldüğünde kısa vadede likidite ve işgücü sorunları yaşanmaması için bazı ilave tedbirlerin alınmasını da önemsiyoruz. Bunlardan birkaçına değinmek isterim;

UZAKTAN ÇALIŞMA İLE İLGİLİ İKİNCİL MEVZUAT İVEDİLİKLE YAYINLANMALI

Şirketlerin sürdürülebilirliğini sağlamak için şirketlerin öz kaynaklarının kuvvetlendirilmesine ilişkin tedbirler alınmalıdır. İstihdamın korunmasına yönelik tedbirler de çok önemli. Son dönemde artan işsizlik oranları dikkate alındığında, Covid-19 salgınından kaynaklı olası ilave işgücü kayıpları değerlendirilerek, istihdamdaki daralmanın önüne geçilebilmesi için ilave istihdama ilişkin teşviklerin değerlendirilmesi ve mevcut çalışanlar için de uygulanması gündeme alınabilir. Uzaktan çalışma ile ilgili ikincil mevzuatın ivedilikle yayınlanması ya da salgın dönemi için uzaktan çalışma modelinde işverenlerin üzerindeki yasal riskleri azaltacak geçici düzenlemelerin yapılması da önemli. Hızlı aksiyon alınarak salgının yayılmasının önüne etkin bir şekilde geçilebilmesi için ateş ölçümü, öksürük ve solunum zorluğu ile ilgili verilerin hassas nitelikli kişisel veri kapsamından geçici olarak çıkarılması sağlanmalıdır.

Gümrük operasyonlarının aralıksız ve seri şekilde devamına öncelik verilerek gerekli yakın takibin yapılması da faydalı olacaktır. Yakın zamanlı diğer raporlama ve bildirim yükümlülüklerinin ötelenmesi, e-fatura, e-defter, e-irsaliye, e-arşiv, e-smm, e-dekont gibi uygulamaların tek başına yeterli görülmesi, ayrıca ıslak imzalı hallerinin istenmemesi de iş süreçlerinin etkin yönetimi açısından fayda sağlayacaktır.  Vergilerde belirlenecek süre ile erteleme sağlanması ya da azaltılması da şirketlerimizin finansal yükünü hafifletme ve iş sürekliliği açısından kritik. Tüp ve basınçlı kap üretimi yapan işletmelerin azalan taleplere karşın iş sürekliliğini sağlayacak teşvik sistemlerinin değerlendirilmesi de mevcut istihdamın devamlılığını sağlayacaktır.

SEKTÖRÜN SÜRECİ DAHA AZ HASARLA ATLATMASI İÇİN ÖNERİLER

Sürecin sektör için daha az hasarla atlatılması için yapılması gerektiğini düşündüğünüz düzenlemeler var mı?

Sektörümüzde 2 kg ve üzeri LPG tüplerinin tüketicilerin evine götürülmesi, bağlantısının yapılması ve güvenli kullanımının garanti altına alınması, gerek teknik emniyet sağlanması gerekse mevzuat gereğince zorunlu. Dağıtım şirketleri tüpgaz bayilerinin müşteriye ürünleri götürmesi sürecinde kullanması gereken maske, eldiven, dezenfektan gibi malzemeleri temin etmek için yoğun çaba gösteriyorlar. Ancak, ihtiyaca bağlı yeterli tedarikçi bulmak ve temin edilebilen ürünlerin gönderiminde sıkıntılar yaşanıyor. Bu aşamada illerde; bayilerimizin, nakliyecilerimizin bu ekipmanları temin edebileceği adreslerin Valiliklerce belirlenmesi ve temin kolaylığı sağlanması önem taşıyor. Ayrıca ürün ve hizmetlerin tedarikinde çalışan tesislerimize de İl Sağlık Müdürlükleri ve Valiliklerimizce standarda uygun maske temini konusunda destek verilmesi önemli. Bir işletmede her bir çalışan için günlük asgari 3 cerrahi maske ihtiyacı bulunuyor.

İlgili Kamu birimlerince sıklıkla gündeme getirildiği ve özellikle talep edildiği üzere saha operasyonu sağlayan ekiplerimiz haricindeki personelimiz evden çalışma modeline geçti. Evden çalışma yapıldığı süre içinde lisans işlemlerinde kolaylaştırıcı önlemlerin alınması, lisans sürelerinin uzatılması, alınması gereken resmi evraklardan kaynaklı olası gecikmelerde süre tanınması, LPG yetkili personel eğitimlerinin belirlenecek süre ile ötelenmesi gibi geçici süre ile kabul edilecek düzenlemelerin yapılmasını önemsiyoruz.

İçişleri Bakanlığımız tarafından yayımlanan genelgede ülke genelinde çalışması öngörülen istasyonlar için kura yöntemi ile karar veriliyor. Çalışmaması gereken istasyonlarımızda ise güvenlik açığı oluşmaması adına personel bulundurulması zorunlu. Ayrıca, bu istasyonlarda satışa izin verilmemekle birlikte stoklarda sıkıntı yaşanmaması açısından ikmal izni verilmesini de son derece önemsiyoruz. Bu sayede hem operasyonel verimlilik sağlanacak hem de sahada tanker hareketi azalacaktır.

Başta sağlık personelimiz olmak üzere bu zor dönemde görevine devam eden işlerde çalışanlara şükranlarımızı sunuyoruz. Bu dönemde büyük bir özveri ile evlere tüpgaz servisi yapan, istasyonlarda, tesislerde çalışan ekiplerimiz başta olmak üzere sektörümüzdeki paydaşlarımıza da ayrıca teşekkür ediyorum. Sağlıkla ofislerimize döneceğimiz ve normalleşeceğimiz dönemi heyecanla bekliyorum.

TBMM’nin açılışının 100. yılını evlerimizde de olsak coşkumuzu hissederek kutladık. Tekrar 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımızı kutluyorum. Ramazan ayının da ülkemize, dünyamıza bolluk ve bereket getirmesini diliyorum.

TLPGD Derneği Başkanı Eyüp Aratay:

“TÜRKİYE LPG SEKTÖRÜ, PANDEMİ İLE MÜCADELEDE DE KÜRESEL ÇAPTA ÖRNEK TEŞKİL EDİYOR”

İçinde bulunduğumuz COVID-19 salgınının LPG sektörüne etkilerini nasıl değerlendirirsiniz? Önümüzdeki süreçle ilgili sektörel öngörüleriniz nelerdir?

COVID-19 salgınının Dünya Sağlık Örgütü tarafından pandemi olarak ilan edilmesiyle ülke ekonomisi ve sosyal hayatımız son derece yakından etkilendi. Bununla beraber dünyayı etkisi altına alan salgının ülkemizdeki yayılımını engellemek için alınan önlemler birçok sektör gibi LPG sektörüne de büyük ölçüde tesir etmiştir. Diğer ülkelerde olduğu gibi bizde de eğitime ara verilmiş, kamu ve özel sektörde yeni çalışma modellerinin hayata geçirilmesi nedeniyle vatandaşlarımızın evlerde geçirdiği süre artış göstermiştir.

VATANDAŞLARIMIZIN LPG’YE SAĞLIK VE GÜVENLİK İÇİNDE HIZLI VE KESİNTİSİZ ERİŞİM SAĞLAMASINI HEDEFLEDİK

Bizler de Türkiye LPG Derneği temsilcileri olarak, yaşanan bu yoğun gündemde vatandaşlarımızın temel ihtiyacı olan LPG’ye sağlık ve güvenlik içinde hızlı ve kesintisiz erişim sağlamasını hedefledik. Bu doğrultuda başta İçişleri Bakanlığı olmak üzere tüm ilgili kamu otoriteleriyle koordinasyon sağlayarak vatandaşlarımıza sunduğumuz hizmetlerin devamlılığı adına gerekli izinlerin alınması konusunda çalışmalarımızı titizlikle yürüttük. Bu zor dönemde Türkiye LPG Derneği Başkanı olarak, hizmetlerimizin aksamadan yerine getirilmesi için büyük bir fedakârlıkla hizmetlerini yerine getiren enerji çalışanlarımıza teşekkür ediyorum.

Faaliyet alanları açısından LPG sektörünü incelediğimizde; Mart ayında Covid-19 salgınının Türkiye’ye ulaşması ve alınan tedbirler ile birlikte Tüplü LPG pazarında da değişimler yaşamaya başladık.

EVLERE YÖNELİK TÜP SATIŞLARIMIZDA BİR ARTIŞ YAŞANIYOR

Evlere yönelik tüp satış hizmetlerinde, evde geçen süre artışıyla kısa vadeli olacağını öngördüğümüz bir artış yaşıyoruz. Alınan sağlık önlemlerinin olumlu neticelerinin görülmeye başlanması ve halkımızın normalleşme sürecine girmesiyle, bu artışın yaz aylarında dengeleneceğini öngörmekteyiz.

İş yeri ve sanayi tüketimlerine baktığımızda; ev tipi tüp rakamlarının tersi bir durum gözlemlenmektedir. Zaruri tüketime yönelik çalışan işletmeler (unlu mamul üreticileri vb.) dışında HORECA ve sanayi kanallarındaki tüp tüketiminde önemli oranlarda bir azalış gözlemliyoruz. Normalleşme süreci ile birlikte bu segmentlerde görülen tüketim azalışının da dengelenmesini ümit ediyoruz.

Yine başta HORECA olmak üzere, inşaat ve sanayi gibi alanlarda dökme gaz tüketimi de azalmıştır. Gıda ve Hayvancılık endüstrilerinde tüketim bir miktar artış gösterse de toplam pazarda daralmanın söz konusu olduğunu söyleyebiliriz.

İlk vakanın açıklandığı 11 Mart tarihi akabinde kademeli olarak otogaz tüketiminde de bir azalma görülmüştür. Nisan ayı rakamlarını geçtiğimiz yıl ile kıyasladığımızda otogaz tüketiminde yüzde 40’a yakın bir düşüş olmuştur. Bu düşüşün, sokağa çıkma kısıtlaması olduğu günlerde yüzde 80 mertebelerine çıktığını görüyoruz. Toparlanma süreciyle beraber, kısıtlamaların kalkmasıyla birlikte bir müddet kişisel araç kullanımında artış olacağını ve bunun da pazarda bir iyileşme etkisi oluşturacağını ümit ediyoruz.

Pandeminin etkisinin azalmasıyla, normalleşmenin başlamasıyla tüketici tarafında ertelenen talep ve ihtiyaçların tekrar aktif olacağı bir süreci başlatacaktır. Bununla birlikte sektörümüzde de olumlu yönde bir hareketlenme olmasını bekliyoruz.

VAR GÜCÜMÜZLE MİLLETİMİZE ENERJİ VERMEYE DEVAM EDECEĞİZ

Kamu otoritelerince açıklanan ekonomik paketler kapsamında sektörel bazda LPG piyasasının desteğe ihtiyacı var mı? Ne tür destekler verilebilir?

Türkiye’de ekonomik aktivitelerin devamlılığı için ivedilikle uygulamaya konulan Ekonomi İstikrar Kalkanı paketini LPG sektörü olarak memnuniyetle karşıladık.

Sektör temsilcileri olarak bizler de bu kapsamda üzerimize düşen görevi gönülden kabul ettik. Ülkemizin içinde bulunduğu zorlukları hep birlikte aşmak için Milli Dayanışma Kampanyası‘na bizler de Türkiye LPG Derneği olarak destek olduk. Doğal afet zamanlarında da olduğu gibi, var gücümüzle milletimize enerji vermeye devam edeceğiz.

LPG sektörünün salgından en az hasarla çıkması en büyük arzumuzdur. Sektörümüz; bayilerimiz, istasyonlarımız ve lojistik ağımız ile birlikte bir bütündür. Tüm paydaşlarımız ile sektörümüzün de “Ekonomik İstikrar Kalkanı Paketi” kapsamına alınması, iş sürekliliği ve hizmetlerin aksamaması açısından büyük önem taşımaktadır.

LPG pazarının yüzde 80’ini oluşturan otogaz satışlarının azalması sonucunda şirketler ekonomik olarak ciddi miktarda etkilenmektedir.  Petrol piyasasında yaşanan olağanüstü değişimlerin de etkisi ile ürün fiyatlarına yansımıştır.

ÖNÜMÜZDEKİ SÜREÇTE SEKTÖRÜMÜZÜN SANAYİ TEŞVİKLERİ İLE DESTEKLENMESİ KRİTİK OLACAK

Ulusal stok nedeniyle şirketlerin tuttuğu stok miktarı, ürün fiyatlarının dünya piyasasında düşmesi nedeniyle şirketlere stok zararı olarak yansımıştır. Daha önceki dönemlerde geçici olarak uygulamaya alınan ulusal stok miktarının düşürülmesiyle bu durum için sektörümüze destek verilebilir.

LPG tüp üretimi amaçlı çalışan fabrikalarımız da gerek ihracata yönelik taahhütlerin yerine getirilmesi, gerekse iç piyasada ihtiyacın karşılanması için özveri ile çalışmaktadır. Ancak küresel pazarda yaşanan gelişmeler de değerlendirildiğinde; önümüzdeki süreç için iş sürekliliğinin sağlanmasında bu sektörün de sanayi teşvikleri ile desteklenmesi kritik olacaktır.

ÖTV, sektörümüzde ana ürün olan LPG’nin en önemli maliyet kısmıdır. Bu süreçte geçici olarak ÖTV’nin azaltılması şirketler üzerindeki ekonomik yükü azaltacak, tüketici ürün maliyetlerini de olumlu yönde etkileyecektir.

Maske kullanımının önemi her geçen gün artmakta, koruyucu ekipmanlarla çalışan ve sosyal mesafeye uygun çalışan işletmelerde olası vakalarda işgücü kaybı da minimum olmaktadır. Bu nedenle fabrikaların, tesislerin temin etmekte zorlandıkları maske için ilgili kurumlar üzerinden destek sağlanması, temin kolaylığı oluşturulması kritiktir.

ERTELENMİŞ İHTİYAÇLARIN DEVREYE GİRMESİYLE BİRLİKTE BİRÇOK SEKTÖRDE TOPARLANMA OLACAKTIR

İçinde bulunduğumuz durumda sektörün pazar büyüklüğü geçtiğimiz yıla göre kıyaslandığında nasıl bir tabloyla karşı karşıyayız? Salgının muhtemel etkilerinin azalması ile yılın ikinci yarısında nasıl bir tablo öngörüyorsunuz?

Güzel ümitlerle girdiğimiz 2020 yılının ilk aylarında da, pazarda bu öngörüleri destekleyen gelişmeler kaydetmiştik. Ancak daha sonra Covid19 ile mücadele, dünyanın birçok noktasında olduğu gibi ülkemizde de başladı. Tedbirler gereği özellikle otogaz ve dökme gaz da satışlar doğal olarak düşerken, tüplü gazın evsel pazarında artış kaydedildi. Sonuç itibari ile bu tabloya rakamlar ve oranlardan ziyade, farklı bir açıdan bakmak gerekiyor. Zira bu, şimdiye kadar görülmemiş ve tüm dünyayı, insan hayatını tehdit eden bir süreç,tüm pazarlarda daralmaya neden olan bir süreç. Ancak bu, kalıcı değil, dönemsel bir süreç. Koşulların biraz daha olağan şartlara doğru kayması ile birlikte, LPG’de olduğu gibi birçok sektörde ertelenmiş ihtiyaçların devreye girmesi ile çok önemli bir toparlanma olacaktır.

Türkiye LPG pazarı sahip olduğu özel kanun ile benzersiz, dünya genelinde olgun ve örnek bir pazardır. LPG sektörü genelinde sahip olduğumuz bilgi birikimi, kriz yönetimi becerilerimiz ve yetenekli insan kaynağımız sayesinde bu olağanüstü durumdaki mücadelemizin de küresel çapta örnek teşkil edeceğine inanıyorum.

LPG YARINLARIMIZ İÇİN DEĞERLENDİRİLMESİ GEREKEN ÇOK ÖNEMLİ BİR PAZAR

Eklemek istedikleriniz nelerdir?

Özellikle yaşadığımız deprem gibi afetlerin yanı sıra böylesine olağanüstü ve zorlu bir pandemi döneminde de LPG, ‘kara gün dostu’ olduğunu bir kez daha göstermiştir. Türkiye’de LPG’nin kullanım alanlarının yaygınlaştırılması, bugün olduğu gibi yarınlar için de büyük önem arz ediyor. Zira dünyada ‘temiz enerji’ olarak adlandırılan LPG, ekolojik kazanımlar ve sürdürülebilir bir gelecek için olduğu gibi, ülkemizin büyüyen enerji ihtiyacında kaynak çeşitliliği ve sağlığı açısından önemli roller üstlenebilecek alternatif enerji kaynağıdır. Dolayısıyla biz kara gün dostu bir sektör olarak, böylesine zorlu dönemlerde elini taşın altına sokan, yaşamın, ekonominin devamı için fedakarca çalışmayı bir görev addeden bir sektörüz.

Biz zaten bu dönem elimizden gelen gayreti gösteriyoruz ve devletimiz de gerekli tedbirleri alıyor. Bu günleri de en kısa sürede geride bırakarak, sağlıklı ve güzel günlere ulaşacağımıza inancımız tamdır. Bizim sektör olarak esas baktığımız yer, yarınlar, geleceğimiz. Zira LPG için sürdürebilirlik açısından önemli derken; salt çevre açısından değil, aynı zamanda ticari açıdan da, enerji anlamında da sürdürülebilirliği kast ediyoruz.  Bu nedenle LPG’nin kullanım alanlarının çeşitliliği ve kullanım yoğunluğunun artırılması ile ülkemizin gelecek enerji ihtiyaçlarını çok daha güvenli, sağlıklı ve ‘temiz’ bir şekilde karşılayabilecektir. Dolayısıyla LPG’nin yarınlar için de değerlendirilmesi gereken çok önemli bir potansiyeli olduğunu düşünüyor ve öneriyoruz.

SOCAR Türkiye Rafineri ve Petrokimya İş Birimi Başkanı Anar Mammadov:

“TIBBİ MALZEME ÜRETİCİLERİYLE ÇOK YAKIN ÇALIŞIYORUZ”

İçinde bulunduğumuz durumun petrol ve akaryakıt piyasalarına etkileri nasıl? Rafinaj ticaret ve dağıtım açısından baktığımızda nasıl bir tabloyla karşı karşıyayız?

Yeni tip koronavirüsün ilk etkisi havacılık, lojistik ve ulaşım sektörlerinde kendini gösterdi. Seyahat sınırlamaları nedeniyle pek çok ülkede neredeyse bütün uçuşlar ve karayolu taşımacılığı durdu. Bu da doğal olarak petrol piyasasını olumsuz etkiledi. Rafinaj ve dağıtım açısından baktığımızda ise; piyasadaki durgunluğa bağlı olarak bazı rafineriler planlı bakımlarını erkene aldı, planlı bakımlardan yeni çıkan rafineriler ise planlı bakımlarını uzatma kararı aldılar. Bölgedeki rafinerilerin büyük çoğunluğunun kapasite kullanım oranları yüzde 50-75 seviyelerine kadar düştü. Mevcut dönemde ham petrol depolama kapasiteleri yüksek olan ve bu tür senaryolarda üretim planında hızlı değişiklik yapabilecek esnekliğe sahip rafinerilerin diğer rafinerilere göre daha avantajlı durumda olduğunu söyleyebiliriz. Bugünlerde gördüğümüz diğer büyük bir etki de denizcilik sektöründeki navlun fiyatlarının artması oldu. Bu anlamda yurt içi müşteri ağırlıklı çalışmak, rafinerilerin hem kârlılıklarını hem de çalışma verimliliğini etkileyecektir. Bu zor dönemde bizim faaliyetlerimize baktığımızda; Petkim, STAR Rafineri’den aldığı hammaddeyle tamamen iç pazara yönelik olarak özellikle de tüm ülkenin çok ihtiyacı olan tıbbi malzeme üreticileriyle çok yakın çalıştı. Bu üreticilerimizin ihtiyacı olan hammaddeye ilişkin üretimimize öncelik vermeyi tercih ettik. İhracat odaklı çalışan rafinerilerin zor duruma düştüklerine şahit oluyoruz.

YIL SONUNA KADAR SEKTÖR NORMALLEŞME SÜRECİNE GİRECEKTİR

Salgının muhtemel etkilerinin azalması ile birlikte yılın ikinci yarısında nasıl bir tablo öngörüyorsunuz?

Piyasanın bu durumunun ne kadar kalıcı olacağını şu anda öngörmek çok mümkün değil ama salgının kontrol altına alınması durumunda piyasalarda ham petrol ve ürün fiyatlarında olası artışlar söz konusu olacak ve yıl sonuna kadar sektör normalleşme sürecine girecektir diye düşünüyoruz. Özellikle turizm sezonunun canlandığı ilkbahar ve yaz aylarında salgın kontrol altına alınabilirse, normalleşme süreci de başlayabilir. Turizm sektörünün toparlanması durumunda jet yakıtı tüketimi de buna paralel olarak artış gösterebilir. Tüm bu olumlu gelişmeler durumunda biz de tekrar ara verdiğimiz jet yakıtı üretimine dönüş yapabiliriz.

COVID-19 İLE BİRLİKTE BAZI ÜRÜNLERİN HİÇ ÜRETİLMEMESİ GEREKLİLİĞİ OLUŞTU

Yaşanan sürecin petrol ve akaryakıt piyasaları ile rafineri sektörü üzerinde uzun vadeli etkilerinin neler olmasını bekliyorsunuz?

Artık rafinerileri tek başına çalıştırmak çok zor bir iş oldu. Mesela Covid-19 ile birlikte bazı ürünlerin hiç üretilmemesi gerekliliği oluştu. Uzun dönemde üretim esneklikleri daha fazla olan ve tıpkı STAR Rafineri gibi petrokimya ile entegre üretim yapmakta olan rafinerilerin daha avantajlı olacağını öngörüyoruz. Bildiğiniz gibi, STAR Rafineri’nin kuruluş felsefesinde SOCAR Türkiye’nin bir diğer iştiraki olan Petkim’le yaratacağı sinerji yatıyor. Türkiye’nin ilk ve tek entegre petrokimya şirketi olan Petkim’e boru hatlarıyla bağlı olan STAR Rafineri, Petkim’in ana ham maddesi olan nafta ihtiyacının neredeyse tamamını karşılıyor. STAR Rafineri, bu dönemde tüketimde yaşanan düşüşten dolayı jet yakıtı üretim kapasitesini dizele çevirdiği için çıkan ek naftayı böylelikle yine Petkim’e gönderebiliyor.

GAZBİR Başkanı Yaşar Arslan, PETFORM Başkanı Murat Kalay, EÜD Başkanı Cem Aşık, ETD Başkanı Burak Kuyan ve SSDGD Başkanı Serkan Hotoğlu’nun enerji sektöründe koronavirüs sonrası yaşanan gelişmelere ilişkin özel değerlendirmelerinin tamamı Gas&Power 295. sayımızda!

GAZBİR Başkanı Yaşar Arslan:

“2020 YILININ İKİNCİ YARISINI ÜLKEMİZ İÇİN FIRSAT OLARAK GÖRÜYORUM”

Ülkemizde vakalarının ilk görüldüğü günden itibaren doğal gaz dağıtım sektörü olarak acil tedbirleri hayata geçirdik. Doğal gaz dağıtım sektörünün vatandaşla temas eden bir hizmet sunuyor olması sebebiyle sorumluluğumuz oldukça fazla Sürecin başlangıcından itibaren GAZBİR koordinasyonunda, korona virüs tedbirleri doğal gaz dağıtım şirketlerimizin tarafından hayata geçirildi.

11 Mart’tan itibaren gelişen süreci dikkatle takip ediyoruz. Alınan tedbirler sayesinde saha ekiplerimizde bugüne kadar ciddi bir sağlık sorunu yaşanmadan faaliyetlerimizi devam ettiriyoruz. Vatandaşlarımız ve çalışanlarımızın sağlığını ön planda tutarak hizmet sürekliliğini sağladık. Nisan sonuna kadarki yaklaşık 45 günlük süreçte acil müdahale, çağrı merkezi, iç tesisat kontrolü, abonelik başlatma ve sonlandırma, sayaç okuma, faturalandırma, gaz açma gibi tüm iş süreçlerimiz devam etti. Bu anlamda özveri ile görevlerini yerine getiren doğal gaz şirketi çalışanlarımıza teşekkürlerimi sunuyorum. Bundan sonraki süreçte de karşılaşabileceğimiz yeni durumlara ilişkin hazırlıklarımız iyi bir noktada. Temennimiz ülkemizin bir an önce virüsün etkilerinden kurtulması yönünde.

Yılın ikinci yarısında hava sıcaklıklarının da yükselmesi ile beraber salgın tehdidinin biraz daha azalacağına ilişkin bir beklenti var. Diğer taraftan ekonomik aktivitenin bir şekilde tekrar eski seviyesine gelmesi için dünya genelinde olduğu gibi ülkemizde de bazı planlamaların yapıldığını görüyoruz.

Petrol piyasalarında yaşanan gelişmeler hem sektörümüzü hem de ülke ekonomisini önemli ölçüde etkileyecek. Yılın ikinci yarısında doğal gaz tedarik maliyetlerimiz düşecek. Son günlerde KOVID-19 sürecinde de ülkemizde alınan tedbirler etkisini belirgin bir şekilde göstermeye başladı ve Avrupa ülkelerine göre avantajlı bir konuma geldi. Bu iyimser tablonun devam etmesi halinde, petrol kaynaklı sağlanacak ekonominin de etkisiyle ülkemiz piyasalarda oluşan boşluğu doldurarak, bir fırsat oluşturabilir. 2020 yılının ikinci yarısını ülkemiz için bir fırsat olarak görüyorum.

2020 yılının Mart ve Nisan aylarında sanayi üretiminde ciddi bir azalma olduğu görülüyor. Ancak Nisan ayı sonunda bir miktar üretim artışı olduğunu görüyoruz. Enerji sektöründe özellikle enerji fiyatlarının talebe bağlı olarak düşmesi sebebiyle üretim yelpazesinin önemli bir bölümünde daralma söz konusu oldu. Üretim maliyetleri açısından özellikle doğal gazdan elektrik üreten santrallerin çalışması zorlaştı. Diğer üretim segmentlerinde de benzer daralmalar söz konusu oldu. Bu darboğazın aşılması için sanayi talebinin artması çok önemli bir unsur. Yılın ikinci yarısında bu kayıpların bir kısmının telafi edilebileceğini düşünüyorum.

Doğal gaz dağıtım sektörü olarak 2020 yılında 30’a yakın yeni ilçede genişleme yatırımı planlamıştık. Ayrıca 2018-2019 yıllarında ilk gaz arzını sağladığımız 118 yeni yerleşim yerinde devam eden yatırımlarımız var. 2020 yılında yaklaşık 1,7 milyar TL yatırım planlamıştık. Ancak KOVID-19 salgını ve alınan tedbirlerden dolayı yatırım planımızı ertelemek zorunda kaldık. Yılın ikinci yarısında tedbirlerin nispeten azaltılması ile yatırım süreçlerimizi kısmen de olsa başlatabiliriz.

BİRİNCİ ÖNCELİK İSTİHDAMIN KORUNMASI

KOVİD-19 salgını dünya ekonomilerini olduğu kadar ülkemizi de ciddi şekilde etkiledi. Özellikle turizm, taşımacılık, üretim ve perakende gibi sektörlerde ciddi bir talep daralması söz konusu oldu. Şirketler gerek talep daralmasının etkisiyle gerekse de çalışanlarının sağlığının korunması amacıyla faaliyetlerine bir süreliğine ara verdiler. İstihdamın korunması bu sürecin birincil önceliği. Bu anlamda Cumhurbaşkanlığımız tarafından kısa sürede bazı sektörler için bazı destek paketleri açıklandı. Sizin de belirttiğiniz gibi enerji sektörü bu destek paketlerinden tam olarak faydalanamadı.

Dünyanın en güçlü ekonomilerinde dahi salgından dolayı derin ekonomik krizlerin ortaya çıktığını görüyoruz.

Ülkelerin kendi imkanlarını geliştirmesi yönünde tedbirlerin hayata geçmesi halinde enerji piyasaları da buna uygun tedbirlere yöneleceklerdir. Ülke kaynaklarının efektif kullanımına yönelik planlamalar tekrar gündeme gelebilir. Ancak bu planlamalar yapılırken bugüne kadar yapılmış olan yatırımların da atıl hale gelmemesi gerektiği göz önünde bulundurulmalı. Üretim ekonomisinin ön plana çıkmasıyla beraber enerji talebinde bir artış söz konusu olacaktır.

EÜD Başkanı Cem Aşık:

“SİSTEMİN EN BÜYÜK İHTİYACI ‘PİYASALARA GÜVEN’ UNSURUNUN TEMİNİ”

23 Mart’tan itibaren talepte hissedilir bir düşüş başladı. Özellikle sokağa çıkma yasağı günlerinde 2016’dan beri gördüğümüz en düşük tüketimlere şahit oluyoruz. Nisan ayının ortalamada yüzde 17 küçülmeyle biteceğini tahmin ediyoruz. Tabi buna yüzde 3 büyüme beklentisini de eklersek, fark yüzde 20’lere çıkıyor. Küçülmenin Mayıs’ta yine yüzde 17, Haziran’da ise yüzde 4 mertebelerinde olmasını bekliyoruz. Ancak unutulmamalı ki, bu sene Ramazan ve Bayram Mayıs ayına kaydı. Biliyorsunuz ikinci çeyrek yüksek yenilenebilir üretim yüzünden zaten fiyatların daha düşük oluştuğu bir dönem. Tabii talep düşüşünden elektrik santralleri de etkileniyor. Doğal gaz santralleri başta olmak üzere termik santrallerin kapasite kullanım oranları ve dolayısıyla üretimdeki payları çok düştü. Talep azalması, ticaret tarafını da olumsuz etkiledi. Ancak uzun dönemli planlamalarla dönemsel zararların ortadan kaldırılabileceğini öngörüyoruz.

Buradaki en önemli konu, tedarik zincirindeki her kesimin kontrat yükümlülüklerinin arkasında durması. Bu dönemde TEİAŞ, EÜAŞ, BOTAŞ ve EPDK gibi enerji kurumlarımızın üreticilerin sabit maliyetlerini düşürücü adımlar atması, bu dönemde yerine getirmesi zor olan sözleşme ve lisans yükümlülüklerinde esnek davranılması sektörümüz için faydalı olacaktır. Özellikle kapasite bütçesinin bu dönemde arttırılmasının ve BOTAŞ ile olan Al ya da Öde yükümlülüklerinin bu dönemde uygulanmaması zorda olan santrallere katkı olacaktır.

Bu tarz kriz dönemlerinde sistemin en büyük ihtiyacı “piyasalara güven” unsurunun temin edilmesidir. Kamunun burada rolü güven ortamının sağlanması olmalıdır.

ETD Başkanı Burak Kuyan:

“SEKTÖRÜ DESTEKLEYECEK BİR ÖNLEM PAKETİ HAYATİ ÖNEM TAŞIYOR”

Şirketlerin en öncelikli konu olarak gerek talep düşüşünün gerekse ekonomik yavaşlamanın tüketim tarafına etkisiyle ortaya çıkabilecek tahsilat problemlerinin gelir akışları ve finansal yapıları üzerine muhtemel etkileri ile başa çıkabilmeyi sağlayacak yöntemlere çalışıyoruz.

Elektrik tedarik ve ticaret sektörünün devamlılığı açısından en önemli risklerden birisi olarak büyük ölçekli tahsilat problemi çıktı. Sektörün sürdürülebilirliği açısından özellikle tahsilat probleminin ön plana çıkmasına karşın Devlet tarafından sektörü destekleyecek bir önlem paketi hayati önem taşıyor. Elektrik ticaret hacmi özellikle fiziksel ticaretin daha etkin olduğu piyasamızda tüketim tarafındaki gelişmelerden çok fazla etkilenmekte. Biz ETD olarak bir süredir tezgah üstü (OTC) piyasadaki işlem hacimlerini raporlayarak yayınlıyoruz. Ülkemizde ilk vakanın açıklanması ve salgın sürecine ilişkin tedbirlerin uygulanmaya başlamasıyla önemli bir düşüşün olduğunu görebiliyoruz. Bu durumun beklenenden uzun sürmesi halinde orta ve uzun vadede ticaret piyasasına negatif etkileri de artacaktır. Virüsün enerji piyasasında ticaret ve tedarik faaliyetlerine etkisi anlamında temel birkaç konu ön plana çıkmakta. Bunlar; tüketimin düşmesi, ekonomik faaliyetin yavaşlamasının getirebileceği tahsilat riskleri ve bu durumun toptan ticaret tarafında hacmi düşürücü etkileri. Türkiye’de alınan tedbirlerin gerek üretim gerekse ticaret hayatını yavaşlatacağı ve talepte ciddi düşüşlere sebep olması bekleniyordu. Zira EPİAŞ Şeffaflık platformundaki verilere baktığımızda talepteki düşüş göze çarpmaya başladı. Bunun fiyatlar üzerindeki etkisini de görmeye başladık.

PETFORM Yönetim Kurulu Başkanı Murat Kalay:

“DERNEK OLARAK ÇALIŞMALARIMIZA BU SÜREÇTE DE HIZ KESMEDEN DEVAM EDİYORUZ”

Koronavirüs salgını sürecinde sektörün karşılaştığı olumsuzlukların atlatılması bakımından omuzlarımızda ciddi bir sorumluluk hissettik ve salgın ile mücadele sürecinde ülkemizin enerji tedarikinin kesintisiz bir şekilde sürdürülmesi amacıyla çalışmalarına hız kesmeden devam ediyoruz.

Arama-Üretim ve gaz sektörleri için oluşabilecek risklere ilişkin kendi iç dinamikleri içerisinde yoğun görüşmeler yapıyoruz. Gaz Grubu altında, gaz sektörünün gelişimi için de PETFORM çatısı altında üyelerle yapılan fikir istişareleriyle doğal gaz piyasamızın daha likit bir seviyeye ulaşabilmesi için bir strateji belgesi hazırladık.

Arama-Üretim Grubu kapsamında, uluslararası piyasalarda Brent petrolün öngörülebilir olmaması ve sektörde bir belirsizliğin oluşması sebebiyle Arama-Üretim sektöründeki nakit akışı dengesinde de bozulmalar yaşanabileceğini, bu çerçevede yazılı görüşlerin oluşturularak Kamu ile paylaşıldı ve bazı düzenlemeler yapıldı.

MAPEG tarafından arama ve üretim ruhsat yükümlülüklerinin bitiş tarihinden itibaren altı ay ötelenmesinin ve Gelir İdaresi tarafından yayınlanan Bazı Mükelleflerin Mücbir Sebep Kapsamına Alınması Tebliğ’i kapsamına arama-üretim sektörünün de dâhil edilmesini olumlu buluyoruz.

Ülkemizin geleceğine inanan yatırımcılar olarak, ‘hemen bugün, yarın değil’ prensibiyle hareket ederek kesintisiz enerji tedarikini sürdürmek motivasyonuyla ülkemizin aydınlık geleceğine olan inancımızı yineliyoruz. Bu zorlu günleri hep birlikte sağlıkla ve daha da güçlenerek atlatmayı diliyoruz.

SSDGD Başkanı Serkan Hotoğlu:

“SEKTÖR OLARAK LİBERAL PİYASA KOŞULLARINA OLAN BAĞLILIĞIMIZDAN TAVİZ VERMEMELİYİZ”

Virüsün etkilerini Mart ve Nisan aylarında gözlemlemeye başladık. Nisan ayında ortalama günlük doğal gaz tüketimleri 2020 yılı ilk çeyreğine göre yüzde 40 ve 2019 yılı Nisan ayına göre ise yüzde 20 azaldı. Doğal gaz tüketimindeki bu değişimin en büyük etkeninin, elektrik tüketiminde yaşanan daralma olduğunu düşünüyorum. Günlük elektrik tüketimleri 2020’nin ilk çeyreğine göre yüzde 22, 2019’un Nisan ayına göre ise yüzde 16 azaldı. Özellikle arz yönünde ciddi bir kapasite fazlası bulunan doğal gaz santrallerinin Nisan ayının ilk 20 gününde üretimindeki payı, geçtiğimiz yıla oranla yüzde 60 oranında düşmüş durumda. Küçük ölçekli dökme sıvılaştırılmış doğal gaz pazarının da ilk çeyrekten itibaren yaklaşık yüzde 13-15 civarında daraldığı tahmin ediliyor.

Bu süreçte en önemli husus, tüm özel sektör temsilcileri olarak, liberal piyasa hedefimizden ve liberal piyasa koşullarına olan bağlılığımızdan taviz vermemeliyiz.

Dünya genelinde düşen enerji maliyetlerinin aynı oranda yansıtılması amacıyla tarife yapıları ve enerji ürünlerindeki vergi oranları yeniden gözden geçirilecektir. Bu sayede Covid-19 salgını sonrası toparlanma sürecinde maliyet bazlı fiyatlandırma uygulamaya alınarak, ilerleyen yıllarda öngörülebilir bir fiyat ortamı oluşturulacaktır.

Bu sürecin daha uzun sürmesi durumunda, yüksek maliyetler ile büyük ölçekte ekonomileri yöneten enerji şirketlerinin değer zincirlerinde çeşitlendirmeye girmesi, verimsiz yatırımları askıya alması ve bağışıklığın arttırılması için enerji ekosisteminde yeni halkalar ile değer zincirlerini genişletmesi kaçınılmaz olacaktır.