Bir kadın akaryakıt satış yetkilisinin günlüğü

Elif Gür / İstanbul

Gazeteci bir kadın olarak ‘Kadın Gücü’ projesini bizzat tecrübe etme şansı buldum. Bir gün boyunca projenin iyi bir destekçisi olan ve Kuruçeşme’de hizmet veren OPET bayisi Alev Petrol’de akaryakıt satış yetkilisi olarak çalıştım.

OPET, geçtiğimiz yıl tam da bu zamanlar, Mayıs’ın sonlarında Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı iş birliğinde İŞKUR ile bir protokol imzalayarak ‘kadın istihdamı’na katkı sağlamak adına önemli bir adım attı. Bu iş birliğinin ardından ‘Kadın Gücü’ projesi ile OPET istasyonlarında kadın çalışanların sayısı gözle görülür biçimde arttı. OPET bu projeyi yalnızca büyükşehirlere değil, tüm Türkiye’ye yaydı. Proje öncesinde istasyonlarında 1541 kadın çalışanı bulunan OPET, bu sayıya 2020’ye kadar 3 bin 500 kadın çalışanın daha eklemeyi planladığını duyurdu. Bir yıl içerisinde sayısı 2102’ye ulaşan kadın çalışanlar ile artık Türkiye’nin pek çok ilinde ‘kadın akaryakıt satış temsilcisi’ görmek mümkün.

Şüphesiz ki kadınlar, çok yorucu olan işlerde zaten çalışıyorlar. Yalnızca kendi çevremizdeki kadınların çalıştıkları işleri bile düşündüğümüzde bunu görmek çok kolay. Peki neden akaryakıt istasyonlarına gittiğimizde, yakıt alırken bunu bir kadın personelden istediğimizde şaşırıyoruz? Bunu anlamak zor değil. Uzun bir süre enerji sektörü, daha da özele indiğimizde akaryakıt sektörü ‘erkek egemen’ bir sektör olarak görülüyordu. Bunun artık öyle olmadığını, kadınların da bu sektörde var olabildiğini, üstelik çok da başarılı olabildiklerini görebiliyoruz. Bunun en göz önündeki örneklerinden biri de tabii ki istasyonlarda akaryakıt satış temsilcisi olarak görmeye başladığımız kadın çalışanlar…

Kadın gücü projesi pek çok kadının hayatını aydınlatmaya başladı

OPET Yönetim Kurulu Kurucu Üyesi Nurten Öztürk ile geçtiğimiz yıl ‘8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ haftasında yaptığımız röportajda şöyle söylemişti; “İstasyonlarda kadın personelin bulunması, güler bir yüzün olmasının son derece işe yarayacağını düşünüyorum. Hem temizlik hem hijyen açısından da fark yaratacağını düşünüyorum. Sektöre tavsiyem çalışan kadın sayısını mutlaka ve mutlaka artırsınlar.” Biliyoruz ki Nurten Öztürk, sektöre giren ilk kadınlardan biri olarak kadının bu alandaki istihdamına önemli bir ışık tuttu. Bu ışık Yönetim Kurulu Üyesi Filiz Öztürk’ün desteğiyle büyüdü ve artık OPET istasyonlarında önemli bir sosyal sorumluluk projesine dönüşerek pek çok kadının hayatını aydınlatmaya başladı. Nurten Öztürk’ün henüz proje başlamadan önce söylediği bu sözlerin gerçekleştiğine hem gittiğimizde istasyonlarda hem de haberlerimizde tanıklık ettik.

Ben de enerji sektöründe gazeteci pozisyonunda çalışan bir kadın olarak ‘Kadın Gücü’ projesini bizzat tecrübe etme şansı buldum. Bir gün boyunca projenin iyi bir destekçisi olan ve Kuruçeşme’de hizmet veren OPET bayisi Alev Petrol’de akaryakıt satış yetkilisi olarak çalıştım.

Burası yakıt almaya gelenler için bir istasyondan daha fazlası

İstasyona geldiğimde önce SEÇ-G eğitimine alındım. Anlamam gereken ilk şey akaryakıt istasyonlarında çalışmanın ciddi bir dikkat ve güvenlik bilgisi gerektirdiğiydi. Aslında hepimizin yakıt almak için gelmek zorunda olduğu ve birkaç dakikadan fazla kalmadığı bu istasyonlarda işler o kadar da kolay değil. Aldığım güvenlik eğitiminin ardından bir başka eğitime tabii tutuldum. Taşıtlara nasıl yakıt verecektim? Müşteri ile nasıl iletişim kurmalıydım? Müthiş bir heyecanla gittiğim istasyonda, işlerin göründüğü gibi olmadığını görmek biraz tedirgin etmeye başlamışken iş başı yapmamın vakti geldi. O anda istasyona giren ilk araca yakıtı ben verecektim.

İlk müşterim geldi, ‘Hoş geldiniz’ demiştim ki aceleyle indi arabadan ve istediği miktarı söyleyerek hızla markete gitti. Ödemesini yapıp gelecek ve ben bekletmeden yakıtı doldurabilecek miydim? Neyse ki çalışma arkadaşlarım bana destek oluyor ve ellerim titreyerek müşteriye fişini teslim ediyorum, teşekkür ederek yolcu ediyorum. Hemen ardından bir taşıt daha, bir taşıt daha… Gelen müşteriler acemi olduğumu anlayıp gülümsüyorlar. Bu gülücükler neyse ki beni çok rahatlatıyor. Gelenlerin çoğu çalışma arkadaşlarımı tanıyorlar. Herkesle selamlaşıyorlar. Burası yakıt almaya gelenler için bir istasyondan, çalışanlar içinse bir iş yerinden daha fazlası…

Bir panelvan giriyor istasyona, camları açık. Aracı kullanan kişi “Demba Ba Demba Ba” diye mırıldanarak geliyor. Yüzünde kocaman bir gülümseme, iner inmez soruyor; ‘Sen yeni mi geldin? Hayırlı olsun. Daha bol bol görüşeceğiz.’ Tam da ilk iş tebriğimi aldığıma seviniyordum ki tuttuğum takımı soruyor, Fenerbahçeli olduğumu söylüyorum, Beşiktaşlı olmadığıma bozuluyor.

Ojelerim bozulur mu acaba?

Eh acemiliğim ortada, artık kabulleniyorum. Bu işin altından kalkabileceğimden ben dahil kimse emin değil. En büyük korkum yanlış yakıt doldurmak. Oysa istasyonda kullanılan yüksek teknoloji ile aslında hata yapmanın çok da kolay olmadığını anlıyorum.

Sonra kokuyu hissediyorum, ellerim mazot kokuyor. Düşünüyorum; ‘Ellerim kurur mu acaba? Ojelerim bozulur mu’ Bu bir kadınlık içgüdüsü sanırım. Sonra bu koku bana ne olursa olsun bir iş yapıyor olmanın tatminini yaşatıyor. İtiraf etmeliyim, ellerimin kirlenmesini sevdim.

Sonra Gülçin’i seyretmeye başlıyorum. Gülçin benim mesai arkadaşım. Kızıl saçları gözlerimi alıyor. Bu işi yapmaktan keyif aldığını görmek için de onu tanımaya gerek yok. Yanına yaklaşıp onun yanında çalışmak istediğimi söylüyorum, hemen kabul ediyor. İstasyona gelen herkesi tanıyor sanki, gelenlerle öyle bir iletişim kuruyor. Bu mesleğe nasıl başladığını soruyorum, 8 yıl çağrı merkezinde çalıştıktan sonra artık bunu değiştirmek istemesiyle bu kararı verdiğini söylüyor. “Ben bu işi çok istedim, tam bana göre” diyor. Beş aydır yaptığı bu işi sanki yıllardır yapıyor. Bu sohbeti tabii ki çalışırken yapıyoruz. Durmak ne mümkün, onlarca araç geliyor. Gülçin yüksek enerjisiyle herkesle ilgilenmeye fırsat buluyor. Hem bana hem de müşterilere yetişebiliyor.

Artık müşterilerle tek başıma ilgilenmeye başlıyorum. Bir taksi geliyor ve “Birinci kademede atana kadar doldur, ben içeride ödeyeceğim” diyor. Dehşete kapılıyorum, ne yapacağım şimdi? Şaşkın şaşkın etrafıma bakarken taksici acemiliğimi anlıyor ve anlatıyor ne demek istediğini; “Tabancayı birinci kademeye ayarla ve tık diye atana kadar bekle.” Sonra da “Sen yaparsın” diyor. Aldığım bu destekle yakıt dolarken başlıyorum camları da silmeye… Üstümü başımı ıslatıyorum, kim umursar bunu, artık birinci kademede atana kadar yakıt doldurabiliyorum.

‘3K kuralı: kadın kalite katar’

Gülçin ile birlikte çalışırken istasyona gelen diğer müşterilerin zaman zaman bizi dikkatle seyrettiklerini gözlemliyorum. Selam verip gülümsüyorlar. Özellikle kadın müşteriler bizi gördüğünde mutlu oluyorlar. İyi dileklerde bulunup öyle gidiyorlar. Kimisi ile daha fazla konuşma fırsatı buluyorum. Bir müşterimiz soruyor; “3K kuralını biliyor musun?” diye. Ne olduğunu soruyorum, “Kadın kalite katar anlamına geliyor. Siz de buraya kalitenizi katıyorsunuz” diyor.

Saat öğleden sonra üç olduğunda Şenay’ın vardiyası başlıyor. Artık istasyonda çalışan üç kadınız. İstasyonun baş tarafında bulunan iki adası bizim hakimiyetimizde. Fırsat buldukça Şenay’la sohbet ediyorum. Ona da soruyorum bu mesleği nasıl tercih ettiğini, yıllarca bir markette çalıştığını söylüyor. Ağır kaldırmaktan bazı sağlık problemleri olmuş. İstasyonda çalışabileceğini öğrendiğinde ise çok heveslenmiş. Bu heves hala Şenay’ın yüzünden okunuyor.

“Kadınlar çok daha zor işlerin altından kalkıyor”

Normalde kadın çalışanlar gece vardiyasına kalmıyor, ama Şenay öyle mi? Gece kalacak birileri lazımsa “Ben kalırım” diyor. Yaptığı bu işin ciddi sorumlulukları olsa da eski işinde olduğu kadar yorulmadığını ve bu işin de tam ona göre olduğunu söylüyor. “Kadınlar öyle zor, öyle ağır işlerde çalışıyorlar ki, bizim bu yaptığımız çok daha kolay. Sadece insanlar istasyonda bu işi yapan kadınları görmeye alışık değil. Kadınlar çok daha zor işlerin altından kalkıyor” diyor Şenay. Bu söylediğinde haklı olsa da mütevazılık ediyor. Kış ve ilkbahar aylarında soğukta epey zorlandıklarını anlayabiliyorum. Bütün gün ayakta çalışıyor, vızır vızır işleyen bir istasyonda herkesle tek tek ilgileniyorlar. Bunu yaparken çok dikkatli, özenli, güler yüzlü ve hızlı olmak zorundalar.

İstasyonda zaman çok hızlı geçiyor, durmadan bir sirkülasyon var. Farklı farklı insanlar, her biri farklı bir ruh halinde, hepsiyle iletişim kurup onları buradan memnun yolcu etmem gerekiyor. Biri geliyor, artık işi kavradığımı zannetsem de acemi olduğumu anlayıp benimle sohbet etmeye başlıyor. “Ne iyi etmişsin de bu işe başlamışsın. Kadınlar her işin altından kalkar. Yolun açık olsun” diyor.

Aldığım ilk bahşişle ödüllendiriliyorum

Bir kadın müşterimizi karşılıyorum. Kapısını tutup “Hoş geldiniz” diyorum. Yüzüme dikkatle bakıyor ve teşekkür ederek istediği yakıt miktarını söylüyor. “Camlarınızı temizlememi ister misiniz?” diyorum, yeniden teşekkür edip gerek olmadığını söylüyor. Ben plakayı giriyor, yakıt miktarını ayarlıyor, tabancayı depo kapağına yerleştiriyorum. Tık diye bir ses geliyor, işlem tamam! Kapağı kapatıyor fişimi kesiyorum. Teslim ederken ilk bahşişimi de alıyorum; 5 TL. Ödüllendirilmiş gibi hissediyor, seviniyorum.

Orada çalıştığım süre boyunca çok fazla iş tebriği aldım. Orada işe yeni başladığıma ve ertesi gün de çalışacağıma farkında olmadan ben de inanmaya başladım. Aklımdan ertesi gün çok daha hızlanmış olacağımı geçirip durdum. Halbuki sadece bir günlüktü. Artık oradan ayrılma vaktim geldiğinde zamanın nasıl geçtiğini anlamadan harika bir gün geçirdiğimi fark ettim. Yorucu bir iş, bu bir gerçek. Ama isteyen her kadının layıkıyla yapabileceği bir meslek.

“Kadın çalışanların istasyona katkısı önemli”

İstasyon yöneticisi Ercüment Bey ile gitmeden biraz sohbet ediyoruz. Kadın çalışanların istasyona katkısının önemli olduğundan, satışların ve kadın müşteri sayısının belirgin bir şekilde arttığından bahsediyor. Burada çalışan kadın personel hem istasyon işletmesi hem de dağıtıcı firma anlamında şanslı. Çünkü burada kadınlar destekleniyor. Yeter ki çalışmak istesin.

Ayrılmadan önce Ercüment Bey bana telsizini veriyor ve o gün birlikte çalıştığım tüm arkadaşlarıma teşekkür edebiliyorum. Uzaktan Şenay’ın bana baktığını ve el salladığını görüyorum. Oradan ayrılırken düşündüğüm ise dolu dolu bir gün geçirdiğim. Bir sürü insanla tanışmış, bir sürü taşıtın yakıt ihtiyacını karşılamış ve tanımadığım o insanlardan çok güzel sözler duymuştum.

Ekim ayında OPET Yönetim Kurulu Üyesi Filiz Öztürk’le Kadın Gücü Projesi ile ilgili olarak yaptığımız söyleşide, “Kadınlarımız her işte olduğu gibi bu konuda da hızla öğreniyor, başarı ile uyguluyorlar” demişti. Bunun gerçekten böyle olduğuna bir kez daha emin olma şansı buldum. Bu nedenle artık akaryakıt istasyonlarında çok daha fazla kadın göreceğimizden eminim.

EPDK, mart ayının Elektrik Piyasası Sektör Raporunu yayınladı